Gözlerimi açtığımda bir şehrin içindeydik ve yalnız değildik. Bizim gibi çocuklar vardı kuvars kentinden.
"ikinci bölüme hoşgeldiniz. Bir önceki turu başarıyla tamamladınız ikinci tur 'kurban ver' her kişi tek başına bir insan kurban vermek zorunda aksi takdirde elenecektir. Kurban vermek için on gün süreniz var. Başarılar" ses kesildi
Barkın elimi bıraktı.
Bu kez kurban verecektik ve canavarlar yoktu. Sadece insanlar vardı bizim yaşımızda olan insanlar.
"Barkın şimdi ne halt yiyeceğiz?"
"bilmiyorum arkadaşlarımızı öldürmemizi istiyor"
"öyleyse yapalım"
"sen ciddi misin?" dedi
"arkadaşlarımızı öldürmek zorunda değiliz. Yabancıları öldürsek yeterli"
"bunu nasıl soğukkanlılıkla söyleyebiliyorsun?"
"beş buçuk saniye sonra sol tarafımızdaki çocuk soğukkanlılıkla önündekini cayır cayır yakacak"
"ne?"
"ah yanıyorum! imdat!"
Barkın gözlerini kocaman açmış göz bebekleri büyümüştü. Kolundan tutup onu da peşimde sürükledim.
"koşmazsak sıradaki biz olacağız Barkın koş!"
Kalabalıktan çığlıklar yükselmeye başladı. İnsanlar paniğe kapılmıştı herkes bir yerlere kaçmaya çalışıyor, kaçanlardan faydalananlar arkadan saldırıyordu. Aniden önümüze bir çocuk çıktı. Kolu kopmuş kanlar fışkırıyordu.
"bana yardım edin lütfen"
Barkın çocuğu kucağına alıp koşmaya başladı. Aniden içimi saran öfke dalgasıyla kılı bile kıpırdatmadan çocuğu Barkın'ın kollarından yere düşürdüm.
"ne yapıyorsun sen Bora"
"biz şifacı değiliz Barkın! Ona yardım edemeyiz. O sadece bize yük"
"ne oluyor sana, o ölmedi burada. Yaşıyor işte!"
"eğer acilen saklanacak bir yer bulmazsak sonumuz onun gibi olacak!"
"lütfen beni burada bırakmayın" dedi çocuk
"barkın eğil!" dedim hızla
Barkın'ın üstüne atlayıp onu yere yatırdım. Tam üstümüzden bir vampir geçti ve kolu kopmuş olan çocuğun boynundan ısırarak onu öldürdü. Ağzından süzülen taze, sıcakkanla bize bakıyordu.
"onu öldürebilirdiniz"
"biz onu kurtarmaya çalışıyorduk!" dedi Barkın
"kurtarmak mı, neden, kendinizi öldürtmeye mi çalışıyorsunuz? Öyleyse burada sizi öldürmek için sıraya girecek bir sürü insan var demektir"
"biz senin gibi değiliz!"
Sadece vampir için portal açılmıştı bize sırıtarak portala doğru yürüdü.
"evet senin gibiyiz" dedim.
Gözlerim parlamaya başladı, ayaklarım yerden kesildi, gökyüzüne doğru yükselmeye başladım. Kolyemin on iki taşının hepsi yanıp yanıp sönüyordu. İçimde patlayan öfke dalgasıyla avazımın çıktığı kadar bağırarak enerjimi yaydım. Saniyeler içinde etrafımızdaki bütün insanlar geriye doğru uçmaya başladılar. Hepsinin uzaklaşmasını istiyordum gözümün önünden kaybolmalarını ve öyle de oldu. Saniyeler sonra gökyüzünden yere yığıldım
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİMÜLASYON
Science FictionKuvars kentinin en iyi okulu. birinci sınıfların ve asilzadelerin okuduğu bu görkemli okulda her şey kusursuz değildi. okulun yönetimi değişir ve işler kontrolden çıkar. Ölüm oyunu başlar. Peki ölüm oyunundan kaçış mümkün müydü? bir sonraki leveli g...