"iyi misin? Ne gördün?" dedi profesör Nil
"hiçbir şey. Bir boşluk, sadece sonsuz karanlık! Ben lavaboya gidebilir miyim profesör?"
"git tatlım"
Okula doğru hızlı adımlarla yürüdüm. Karşıma çıkan ilk WC'ye girip elimi yüzümü yıkadım. Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum, sinirlerim bozulmuştu. O kadar stresliydim ki lavabodan çıkan kızı görmedim bile.
"pardon" dedi.
"ah bir şeyim yok iyiyim."
"öncelikle nasıl olduğunu sormadığım için kusura bakma. Aslında çokta umurumda değil, sadece neden kızlar tuvaletinde ağladığını merak ediyorum."
"ağlamıyorum bi' kere gözüme yaban gülü dikeni kaçtı"
"öyleyse şimdiye kör olmuştun şapşal"
Yanımdaki kapı hışımla açılıp kapandı. Gelen Barkındı.
"haydi ama çocuklar sizin sorununuz ne? Burası kızlar tuvaleti!"
Barkın aldırış etmeden süratle yanıma gelip kolumu sıkıca kavradı.
"ne gördün?"
"yine mi sen? Söyledim ya boş bi-
"adımı haykırdığını duydum. Herkes duydu! O yüzden bana palavra sıkmayı kes de söyle!"
"pekala. Biraz bulanıktı. Karanlık kuytu bir yerdeydin. Ellerinden ve ayaklarından zincirlenmiştin. Sana elektroşok veriyorlardı. Bir de yerde yatan ayağı incinmiş bir kız yatıyordu. Benden yardım istedi."
"siktir dediler bir ağızdan"
Önce Barkın'a sonra diğer kıza baktım.
"öyleyse sen de oradaydın. Başka ne gördün?"
"hiçbir şey hepsi bu"
"tamam ben ürkmeye başladım. Galiba önümüzdeki dört seneyi sizden uzak durarak geçirmeye çalışacağım."
"harika bir fikir" dedi Barkın.
"ya öyle mi?"
"eve-
"kesin sesinizi! Barkın ya bu bir cezaysa?"
Barkın anlamamış ifadeyle yüzüme baktı.
"Nil'in bize verdiği ceza buysa?"
"siktir. Ben fazladan ev ödevi falan verir sanmıştım."
"bu nasıl bir okul böyle? Bana böyle ceza veremezler aileme her şeyi anlatırım. Beni okuldan alırlar!"
"ailen sana yardım edemez"
"nedenmiş?"
"çünkü onların okula giriş izni yok. Reşit olmayanlar için şeffaf bir kalkan var girmelerini engelliyor."
"şaka mı bu?"
"bunu nereden biliyorsun Bora?"
"nasıl bildiğimi bilmiyorum. Ama bir şekilde biliyorum. Her neyse benim kütüphaneye gitmem gerek. Önümüzdeki dersleri asacağım."
"dur işte inek bir öğrenci! Ben Berna"
"Bora"
"Barkın"
"memnun oldum. Ben de seninle kütüphaneye geleceğim."
"bizle konuşmayı düşünmüyordun hani?" dedi Barkın.
"bu okulda tuhaf şeyler dönmeden önceydi. Zeki bir çocuğun bana bir faydası dokunur. Ayrıca seninle konuşmuyorum ve burası kızlar tuvaleti."
"iyi tamam be gidiyoruz. Bora'nın buraya girdiğini görmüştüm."
İçeriye aşko kuşko kızlar grubu girdi
"ay tatlım inanabiliyor musun rujum taşmış! Olay yani! Manşet!"
"ay burada ne işiniz var burası kızlar tuvaleti!"
"inanamıyorum makyajsız halimi gördü kızlar!"
"kes sesini!" dediler Barkın ve Berna bir ağızdan. Sonra da birbirlerine bakıp güldüler.
"filli boya" dedi Barkın tuvalet kapısından çıkarken.
"hadi kantine gidelim" dedi Berna
"şimdi olmaz çocuklar." Dedim.
"miden kazındı benim ya" dedi Barkın
"peki öyleyse gidelim ama fazla oyalanmayalım"
Kantine gidip birkaç abur cubur aldık.
"kendi rengin mi?" dedi Barkın. Saçıyla oynayan Bernayı kastederek.
"evet"
Berna'yı incelemeye başladım. Simsiyah saçları, uzun ve kıvrımlı kirpikleriyle bir hayli güzeldi. Buğday teni de keskin yüz hatlarına cuk oturmuştu.
Barkın'a baktım. Siyah saçı ve yüzünde bu sabah kestiği belli olan sakal izleri vardı.
"aramızda en güzeli Bora" diyen Berna dikkatimi dağıtmıştı.
"Ah yok ya sen daha güzelsin. Teşekkür ederim."
"saç rengine bayıldım kumral ve ela gözüne düştüm."
Barkın gözlerini gözlerime dikmiş adeta beni inceliyordu. Dikkati üstümden atmak için Barkın'a cipsi uzattım.
"cips?"
"yerim"
"pekala artık kütüphaneye gitsek iyi olacak" dedim.
Okulda yeni olduğumuz için tabelaları takip ederekkütüphanenin en alt katta olduğunu öğrendik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİMÜLASYON
Ciencia FicciónKuvars kentinin en iyi okulu. birinci sınıfların ve asilzadelerin okuduğu bu görkemli okulda her şey kusursuz değildi. okulun yönetimi değişir ve işler kontrolden çıkar. Ölüm oyunu başlar. Peki ölüm oyunundan kaçış mümkün müydü? bir sonraki leveli g...