Bir takım halinde meydana çıkmış, av ve avcı hikayesi gibi sağa sola bakınıyorduk. Evden çıkmadan önce planı bir kez daha hatırlatmak ve sadık kalmak için tekrarladım.
"Pekala arkadaşlar unutmayalım lütfen, Bukre av olacak ve onun zayıflığından faydalanıp saldırıya geçtikleri anda hamlemizi yapacağız" dedim."Evet herkes plana sadık kalsın. Bora'nın dedikleri sahiden doğruysa bundan sonraki leveli de geçersek bu lanet yerden çıkıyoruz" dedi Basat.
Bukre'ye yaralı süsü vermek için ölü birinin kanını kullanmıştık. Böylece Bukre'yi görenler yaralı olduğunu düşünüp savunmasız olduğunu düşünecekti, tam o sırada biz de gizlendiğimiz yerlerimizden çıkıp turan taktiği uygulayacaktık. Ve planı uyguladık.
Plan başta tıkırında gidiyordu herkes yerini almıştı, Bukre koca bir taşı yerinden oynatıp düşmanların görebilmesi için havaya fırlattı. Böylece kurbanlara yerlerimizi bildirmiş olduk.
Fakat planda hesaplamadığımız bir şey oldu siren sesi duyuldu ve insanları paniğe sürükleyen bir şey."Kurban vermek için son altı gün, dipnot; kurban sayısı gittikçe azalıyor"
Bu ses insanları paniğe sürüklemiş olacaktı ki herkes elini çabuk tutması gerektiğini anladı ve bulabildikleri kişilere saldırıya geçmişlerdi yani az önce koca bir taşı havaya atıp yerimizi belli eden bize. Büyük bir kalabalık atlı kovalıyor gibi üzerimize doğru geliyorlardı.
"Plan iptal! Tekrar ediyorum plan iptal kaçın!" Diye bağırdım. Bu kalabalıkla baş edebilmemiz mümkün değildi!
Hepimiz kaçmaya başladık.
Bukre üzerine doğru gelen kalabalığı püskürtmek için alanında bir çember oluşturarak yer çekimini sıfıra indirip geriye doğru uçurdu. Fakat bu yeterli değildi çünkü havadan gelen bir düşman elindeki hançerlerle Bukre'yi kesip biçti!"Bukre!" diye haykırıp ona doğru koşan Basat üzerine doğru gelen kalabalığı umursamadı. Bukre yere yığılmış cansız bedeni yerde yatıyordu. Bunu gören Barkın anında olduğu yerde durdu ve bedeninden çıkarak kalabalığa saldıraya geçti.
"Barkın!" diye feryat ettik Berna ile ama Barkın'ın gözü karaydı bizi dinlemeyeceğini adım gibi biliyordum. O yüzden Berna ile kısa bir bakışmadan sonra anında Barkın'ın peşinden koştuk.Basat, Bukre'nin başını kaldırmış hıçkırarak ağlıyordu. Barkın, Bukre'yi öldüren hançerli çocuğun peşinden gidiyordu. Fakat çocuk birden Barkın'ın görüş alanından çıktı.
"Ben senin göremediğin her yerdeyim, gözünün gördüğünün çok daha ötesindeyim. Bir bakmışsın bugün burada, bir bakmışsın bugün yok ortada! Diye Barkın'ın arkasında belirerek iki hançeriyle Barkın'ın sırtına sapladı. Barkın acı içinde çığlık atarak inledi ve anında ruhu ortadan kaybolup bedeninde belirdi."Barkın!" Koşarak Barkının yanına döndüm. Ağzından ve sırtından kan geliyordu. Barkın gözlerimin içine bakarak konuşmaya çalıştı, ama ağzından kan kusmaktan başka bir şey yapamadı. Elimi sıkı sıkı tuttu ben de bırakmadım. Gözlerimden yaşlar geliyor elimdense hiçbir şey gelmiyordu adını defalarca tekrarlamaktan başka bir şey yapamadım.
"Lütfen, lütfen ayağa kalk Barkın. İyileş lütfen" diye yalvarıyor Barkın'ı ayağa kaldırmaya çalışıyordum.Barkın can havliyle gözleriyle arkama bakmam gerektiğini söylüyordu. Arkama dönmemle hançerli çocuğun, hançerleriyle göz göze gelemem bir oldu.
"Sıra sen de kahin hepiniz öleceksiniz haha" Kahkaha attı.Çocuğun acı içinde sızlanarak yere yığılması bir oldu. Elindeki hançerler yere düştü kendisiyle birlikte. Elleriyle kulaklarını kapattı ve acı içinde bağırmaya başladı.
"Arkadaşlarımdan uzak dur, seni tek hücreli amip beyinli" dedi bir ses
Arkamı döndüm göz yaşlarım bu kurtarıcımızı görmeme engel oluyordu. Hızla kolumla yaşlarımı silip tekrar baktım."B-berke?"
"Yeniden merhaba dostum. Umarım yine kendinizi cezaya bırakacak bir şeyler yapmıyorsunuzdur" dedi güven veren bir gülümsemeyle.
"Ah seni gördüğüme o kadar çok sevindim ki, tam zamanında geldin. Yardımına ihtiyacım var. O-o yaralandı" dedim. Barkın'ı işaret ederek. Ve tekrardan ağlamaya başladım.Berke sakince yanıma gelip eğildi. Eliyle Barkın'ın çakralarını kontrol etti.
"Eh hep zor bir çocuk olmuştu ama neyse ki yapamayacağım şey değil, onu iyileştirebilirim ama yardımına ihtiyacım var. Bana zaman kazandır onu iyileştirirken savunma yapamam. Pozitif enerjimi negatif enerjiye çevirerek o çocuğa acı çektirdim fakat şimdi tam tersi pozitifliğe dönüş yapacağım ve onu iyileştireceğim. Bu sırada kendimi ve sizi koruyamam" dedi
"Sorun değil ben sizi korurum yeter ki Barkın iyi olsun. Berna de bana yardım eder sen hemen başla" dedim ve der demez üzerime yedi kişi koşturmaya başlamıştı bile bunlar drakula ya da vampir olmalıydı. Kanın kokusunu almış olmalıydılar.
gözlerimle Berna'yı aradım fakat bulamadım. İş başa düşmüştü sadece ben ve kolyem vardı.
'Hadi kolyem daha önce beni zor durumlardan kurtarmıştın. Şimdi de aynını yapmanı istiyorum' dedim içimden.
Ve üzerime gelen kalabalığı öldürmek için tıpkı Bukre'nin yaptığı gibi onları püskürtmek istedim. Fakat başarılı olamadım.
Aniden donup kalakaldım ve sanki ruhumu bir başkası ele geçirmiş gibi istemsizce hareket etti.
"Kutsal taşların adına, doğa ananın adına, bakire kız kardeşlerin ruhu adına ve yaşlı cadıya sesleniyorum. Hepsinin ölmesini istiyorum hepsinin!" Diye inledim ve tüm taşlar hızlı hızlı yanıp söndü. Kolye koca bir ışık saçarak patladı ve üzerime gelen insanlar anında yok oluverdiler."İyi iş çıkardın" dedi Barkın
"Barkın" diye çığlık attım ve koşarak ona sarıldım.
"Yavaş ol sırtım ağrıyor"
"Sus be, sen bir daha böyle bir şey yap, bak ben sana nasıl daha beterini yapıyorum" dedim
"Korkmalı mıyım sanırım" dedi acı içinde gülerek.Gözlerinin içine bakıp ağlamaya başladım. Ve yanağına ıslak bir öpücük kondurup ona sıkı sıkı sarılmaya devam ettim.
"Bir daha, bir daha sakın böyle bir şey yapma beni çok korkuttun" dedim hıçkırarak.
Gözümdeki yaşları sert parmaklarıyla sildi.
"Bir daha seni üzmek istemiyorum Bora. Lütfen ağlama" dedi. Başıma küçük öpücükler kondurdu."Ah" dedi bir ses. Barkın hemen inlemenin geldiği yere doğru döndü. Hançerli çocuk yerde yatmış, acı içinde hançerini almak için sürünüyordu. Barkın sinirle yanına doğru koşup yumruk yaptığı eliyle kafatasına sertçe yumruğu geçirdi ve çatlama sesi geldi. Saniyeler içinde beyninin pekmezinin aktığını işittim.
Ve ardından portal kapısı açıldı. Barkın'a ve Berkeye baktım. Barkın yanıma gelip yanağımdan bir makas aldı.
"İşte istediğin oldu Bora" dedi ve portala doğru ilerledi. Son anda arkasına döndü ve yine Barkın'lık yaptı.
"Şey sen ne demiştin, plana sadık kalın mı?" Güldü.
Gülmek bu evren de en çok Barkın'a yakışıyordu.
Berkeyle beraber onun peşinden gittik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİMÜLASYON
Ciencia FicciónKuvars kentinin en iyi okulu. birinci sınıfların ve asilzadelerin okuduğu bu görkemli okulda her şey kusursuz değildi. okulun yönetimi değişir ve işler kontrolden çıkar. Ölüm oyunu başlar. Peki ölüm oyunundan kaçış mümkün müydü? bir sonraki leveli g...