5. bölüm

30 4 1
                                    

"ne öğrenmek istiyorsun?" dedi Berna

"bilmiyorum. İşe yarar bir şeyler? Örneğin o kabus gibi şeyi neden durmadan görüyorum merak ediyorum."

Kitapları karıştırmaya başladım.

- 'Cadılar için yemek tarifi' bu değil

- 'Cadılık zanaatı' bu da değil!

- 'Kurbağa sihri, uçma büyüsü, güzellik büyüsü, aşk sihri, refah sihri, temizlik büyüsü ve lamba cini'

Of bunların hiçbiri değil!

"hey şuraya bak Bora" dedi Barkın.

Barkın'ın işaret ettiği yere baktım. Kara büyü kitaplığı vardı ama girilmiyordu demir parmaklıklarla kapalıydı. Barkın parmaklıklara vurmaya başladı.

"ne yapıyorsun, öyle olmaz!"

"yardımcı olabilir miyim?" dedi bir ses.

Hepimiz sesin geldiği yöne döndük.

"ah biz şey, şuradaki kitaplara erişmek istiyorduk da"

"üzgünüm o bölüm için izin gerekli"

"sen de anahtarlar var mı?" dedi Barkın

"hayır, yok ben görevli değilim. Cezaya kaldım onun için buradayım."

"öyle mi, ceza burada mı veriliyor?"

"genellikle nerede iş varsa oraya verirler"

"sizi burada bulduğuma sevindim. Cezanız, burada gördüğünüz kitaplığın tozunu alacaksınız. Ancak bitirdikten sonra gidebilirsiniz." Dedi profesör Nil.

"peki ya şu bölümün oranın da tozunu alacak mıyız?" dedi Berna.

"hayır oraya giriş yasak! Sadece burası."

Kapıdan iki kişi daha girdi.

"tam zamanında ekip tamam. Bukre ve Basat da geldiğine göre başlayabilirsiniz. Berke'yle zaten tanışmışsınız. Basat, Bukre ve Berke ikinci sınıf olduğu için ne yapılması gerektiğini biliyor. Benim gitmem gerekiyor acil durum toplantısı var."

Profesör Nil'in gitmesiyle beraber derin bir sessizlik oluştu. Hepimiz birbirimizi inceliyorduk. Biraz önce konuştuğumuz çocuk ilk konuşan kişi oldu.

"pekala ben Berke"

"ben Bora"

"Barkın"

"Berna bende"

"amına koyayım şaka mı bu?" kahkaha attı çocuk.

"neye gülüyorsun?" dedi Barkın.

"isimlerimiz aynı harfle başlıyor. Basat bende"

"Bukre memnun oldum."

Hepimiz gülmeye başladık.

"pekala çocuklar işe koyulalım. Ne kadar erken başlarsak o kadar erken biter." Dedi Berke.

"böyle yapma kanka biraz dinlenelim çoğunlukla kendimizi her gün burada buluyoruz zaten" dedi Basat.

"her gün mü?" dedim.

"evet"

"peki şu kilitli bölüme nasıl geçeriz biliyor musun?"

"kilit sadece bir numara orası kalkanla korunuyor ve geçmek neredeyse imkansız!"

"imkansızlık sadece aptalların sözlüğünde bulunan bir kelimedir."

"bana aptal mı diyorsun?"

"hayır, öyle demek istemedim. Sadece imkansız diye bir şey yok"

"hey Bora" dedi Barkın bana Buseyi işaret ederek.

"ne var?" dedim sesimin en az onun ki gibi sessiz çıkmasını umarak.

"saç rengine bak"

Taşlar yerine oturmaya başlamış mıydı? Mor saçlı kız Bukre'ydi.

Barkın ve ben korku dolu gözlerle Bukre'ye bakıyorduk.

"hey puşlar o benim kız arkadaşım."

"söyle ona Bora" dedi barkın.

"bu iyi bir fikir mi" dedim fısıltıyla.

"bu işin içinde o da varsa bilmesi gerekiyor. Ne ile karşı karşıya kalacağının."

"neden bahsediyorsunuz siz?" dedi Bukre.

"pekala dünden bu yana aynı şeyi görüyorum. Barkın'ın zincirlenip elektrik verilmesini ve yerde yatan Bukre'nin yardım çığlıklarını.

"sana neden inanalım?" dedi Bukre

"çünkü o bir kahin" dedi Berna

"vay canına daha önce hiç kahin görmemiştim." Dedi Basat.

"görüyorsun işte" dedi Barkın.

Barkın'la kavgam henüz bitmemişti ama beni yabancıların içinde korumaya çalışıyordu. Tıpkı abi - kardeş gibi. Ama bu beni sattığı gerçeğini değiştirmez.

"fazlası var başka şeyler de olacak!" dedim.

"başka ne gördün?" dedi Berke

"bunu görmedim, hissettim. Her şey görüntü olarak gelmiyor.

"ama sınıfta gücünü kullanamamıştın"

Barkın'a ters ters baktım.

"bazen işe yarıyor işte"

"ne yani bunlar olmayabilir mi?" dedi Bukre

"aman be boşuna endişeleniyoruz" dedi Basat.

"hadi çocuklar kütüphaneyi hızlıca temizleyip yemek salonuna gidelim" dedi Berke.

"çocuklar Bora bir kahin hadi ama!" dedi Berna

"sen bana inanıyor musun?" dedim.

"tabii ki büyük amcam da bir kahindi."

"gerçekten mi? Ona ne oldu?"

"o öldü."

"üzüldüm."

"üzülme onu sen öldürmedin ya"

"onları nasıl ikna edeceğim? Başları bela da olacak!"

"yorma kendini bırak hayatına eşlik etmek isteyenler seninle gelsin. Böyle derdi hep büyük amcam."

"çok güzel söylemiş"

Birbirimize bakıp gülümsedik.

SİMÜLASYONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin