"Güneş sanki saçlarına inmişti."°•○●°•○●°•○●°•○●°•○●°•○●°•○●°•○●°•○●°•○●°•○●°•○●°•○●°
Zaman kum saatindeki kumlar misali su gibi akıp gidiyordu. Ne geri alabilmek mümkündü ne de ileri... Bazı anlarda ise sadece durdurabilmek isterdik zamanı lakin umduğumuzu yine bulamazdık. Sular seller gibi geçen bir haftanın sonundaydık. Günlerden pazardı ve iki gün sonra resmi nikahım kıyılacaktı. Nikahımın ardından ise ufak bir yemekle sonlandıracaktık kutlamayı ve herkes evlerine dağılacaktı.
Hayat sürprizlerle dolu bir yolculuk gibiydi. Trenle sürdürdüğün bu yolculuk her bir durakta yeni sürprizleri dahil ediyordu vagonlarına. İşte benim hayatımın treni Ömer'i almıştı vagonuna.
Yolculuğum ne zaman, nerede ve nasıl sonlanacaktı bilmiyordum. Zaten bilmem de mümkün olmayacak bir husustu orası ayrı lakin sevdiklerimi bırakıp en sevgiliye gideceğim gerçeği beynimi ele geçirdiğinde yolculuğun bitmesi beni üzecek birşey olmuyordu. Önemli olan yolculuğumun güzel geçmesi ve güzel sonlanmasıydı.
Yatsı namazını eda ettikten sonra secdademe uzanmış öylece düşünüyordum. Evlenmeme ve evimden uzaklaşmama az bir vakit kalmıştı. Rabb'ime şükürler olsun ki Ömer ailemden fazla uzak bir yere taşınmamıza engel olmuştu.
Evimizden yaklaşık yarım saatlik uzakta tutmuştuk evi. Fazla büyük değildi tam istediğim gibi bulmak nasip olmuştu. Setçiğimiz mobilyaların çoğu çoktan yerlerini almış eve gitmemizi bekliyordu sanki.
Uykuya dalmak üzere olan bedenim havalandığında korkudan ufak çaplı çığlık atmıştım. Kollarım beni kaldıran bedenin boynuna rafleks olarak dolandığında gözlerime değen bedenle birlikte rahatlayarak nefesimi dışarıya saldım.
"Ömer, ne işin var bu vakitte burada? Ya babam görürs-" Anlıma değen dudakları cümlemi noktalamama engel olurken gözlerinden esen duygu yoğunluğunu tenimde hissettiğimde titredim. Bakışları nasıl içimi kavururken bir yandan da rahatlatabiliyordu?
"Görsün."
"Annem de görebili-" Dudakları bu sefer de yanağıma buse kondurdu. Ne yapıyordu Allah aşkına yakalanacaktık!
"Annen de görsün."
"Ablam odaya dalabi-" Dudakları tekrardan tenime değdiğinde sözüm yine yarım kalmıştı. Ağzımı her açtığımda beni susturması şart mıydı?
"Dalsın..." Öpücükleri bu sefer diğer yanağımda yaşam bulduğunda giydiği kazağı avucumun içine alarak sıktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kur-an Kursunun Muallimi ღ
SpiritualAçılan kapının ardından görülen iki bedende gezdirdim gözlerimi. Bir müzekkerin elini tutan ufak biz kız çocuğu vardı. Sorgular şekilde olan bakışlarım müzekkerin sesini davet etmişti ortama. "Biz kayıt olmak için gelmiştik?"