jour de la fraise

81 10 32
                                    

Jaemin'le eve dönmeye çalışıyorduk. Az önce annelerimizin yemek için gerekenler olduğunu söylemesi ile dışarı çıkmıştık. Jaemin arabayı sürerken ben de kafamı koltuğa yaslamış dışarıyı izliyordum.

"Jimin." dedi radyonun sesini kısarken. "Söylemeyecek misin ona?"

"Neyi?" diye sordum. Rüzgârdan dağılmış saçlarımı düzeltirken camı biraz kapattım ve arkama yaslandım.

"Jeno'ya." dedi. "Yıllardır beraberiz Jimin, benden saklayabilceğini düşündün mü cidden?"

Kafamı çevirip Jaemin'e baktığımda gözünü birkaç saniye yoldan çekip bana baktı. "Ne?" dedim anlamayarak. Neyden bahsettiğinin farkındaydım ama söylemeyecektim ona.

Duygularınız birileriyle paylaşınca içinden çıkamayacağınız bir hale bürünüyordunuz ve ben kendim için yeteri kadar üzülürken bunun daha kötü bir hal almasını istemiyordum.

"Çocukluğumuzdan beri sürekli onu arıyor gözlerin Jimin." dedi. Zorla yutkundum, bu kadar fark edildiğini düşünmemiştim. "Artık çocuk değiliz farkında mısın?" dedi konuşmama izin vermeden. "Ne kadar güzel olduğunun farkında mısın peki?"

Söylediği şeyler anlamsız gelirken gözlerimi tekrar yola çevirdim. "Jeno'yla kardeş değilsiniz." dedi. "Sana öyleymiş gibi davranıyor ama aranızda bir şeyler olmasını engelleyecek hiçbir şey yok. Onun seni üzmesine izin verme, tamam mı?"

"Jaemin." dedim kaşlarımı çatarak. "Ne diyorsun cidden anlamıyorum." Güldü, anladığımın farkındaydı. Elini vitesten çekip, saçlarımı karıştırdı. "Seni kardeşim hakkında uyardığıma inanamıyorum." dedi kahkaha atmaya başladığı sırada.

"Jaemin saçmalamayı kes istersen." dedim kesin bir şekilde ve elini saçlarımdan uzaklaştırdım. "Hiçbir şey hissetmiyorum ona karşı."

"Aynen." dedi, sola dönüp evin olduğu sokağa girdiğimizde arabayı park edene kadar başka bir şey söylemedi bana. "Başkalarını kandırabilirsiniz küçük hanım." Kapıyı açarken kurduğu cümle ile ona baktım tekrar. "Ama ben seni çok iyi tanıyorum."

"Salak salak konuşma Jaemin." dedim gözlerimi devirerek. "Jeno mu cidden?"

Kalbimdekilere karşı gelerek söylediğim şeyler üzerine sanki beni daha da zorlamak istiyormuş gibi kalbim ağzımda atmaya başlamıştı.

"Kardeşim gibisiniz benim için." dedim arabadan inip yanına geldiğimde. Elindeki poşetlerden birkaçını aldıktan sonra "Hiçbir şey yok, anladın mı?" dedim ve kafamı kaldırıp yüzüne baktım.

"Peki." dedi. "Öyle diyorsan öyledir."

Anlamış olması çok tuhaf geliyordu, mümkün değildi. Onunla olduğum kadar asla yakın olmamıştım Jeno'yla. Ya da Jeno'nun benimle konuşmak gibi bir amacı olamamıştı.

Oflayarak arkasından bahçeye girdim. Girişte gölge oluşturan büyük üç tane ağacı geçtikten sonra dün bütün akşamımı geçirdiğim yere geldik. Elimde olmadan havuza baktım, Jeno'yla konuşmalarımız aklıma geldi.

Büyüyoruz Jimin, bu kadar garip karşılama bazı şeyleri. Gerçekten de böyle demişti bana. Büyümemizi bana soğuk davranmasına bağlamak istiyormuş gibi...

"Jimin!" Jaemin elinde poşetlerle kapı kapanmasın diye beklerken ben havuzun orada duruyordum. "Gelsene artık." Onu fazla beklettiğimi anlayınca koşarak merdivenlerden çıkıp içeri girdim.

"Pardon." diye mırıldandım. "Daldım bir an." Jaemin gülümseyerek kapıdan çekilip kapının kapandığından emin olduktan sonra benim arkamdan mutfağa geldi.

Mutfak salonla birleşikti; salondaki koltukları, ne olup bittiğini görebiliyordunuz. Mutfağın ortasında ise kocaman bir ada vardı, ocak burada duruyordu. Elimdeki poşetleri kaldırıp tezgaha koyduktan sonra etrafa bakındım.

Jeno elinde oyun konsolunun kumandasıyla televizyonun önündeki koltukta yatıyordu. Jaemin yanımda gelip benim gibi poşetleri bıraktığında "Annemler yok mu?" dedi Jeno'ya.

"Sahile gittiler." Jeno mırıldandığında Jaemin kafasını salladı. Jeno görmemişti ama pek de umurunda değildi sanırım.

Poşettekileri çıkarıp tek tek dolaba yerleştirirken Jaemin bana döndü, "İster misin bundan?" diye sordu elinde tuttuğu gazoz şişesini göstererek.

"Tch." diyerek istemediğimi belirttiğimde kafasını salladı. Çileklerin durduğu büyük kutuyu dolana koymadan önce yanıma geldi. "Aç ağzını." dedi. Çilekleri çok seviyordum; çilekli dondurma, çilekli pasta... Her türlü çilekli şey çok güzeldi. Jaemin ağzıma adeta büyük olan çileği tıktığında gülmeye başlamıştım.

"Jeno." dedi arkamdan gelen bir ses. "Gideyim ben artık."

Bu kadar üzüldüğümü hatırladığım çok az an olmuştu. Bu kız, muhtemelen dün geceki kızdı. Lavabodan çıkıp yanımıza geldiğinde Jeno koltukta yatmayı bırakıp oturur pozisyona geldi. Oyununu durdurdu. Adının Yunjin olduğunu hatırladığım kız eğilip koltuğun üstünden Jeno'nun yanağını öptükten sonra gülümsedi.

Jeno böyle hissettiğimi bilse bir şey yapar mı acaba, diye geçirdim içimden.

"Dursaydın biraz daha." Jeno'nun söylediği şeyle poşetlerle uğraşmayı bırakıp onlara baktım. "Gideyim." dedi Yunjin. "Annen de gelir birazdan, rahatsız etmeyeyim sizi."

"Üzgünüm Jimin." Jaemin arkamdan kulağıma eğilip fısıldadığında gözlerimi çektim onlardan. "Niye?" diyerek Jaemin'e döndüm. Çileği yutmaya çalışırken Jaemin bana gerçekten üzgün bir ifadeyle bakıyordu.

"Aralarında ne var ben de bilmiyorum." diye konuştuğunda omzumu silktim. "Jaemin, ona karşı bir şey hissetmediğimi söyledim sana." diye konuştum aşağıdaki dolaplardan tencere çıkarmaya çalışırken.

İnanmadığının farkındaydım ama elimden geldiği kadar reddecektim bunu, belki bir şekilde bastırabilirdim bu duygularımı.

"Görüşürüz Jaemin." Yunjin elini sallayarak yanımızdan geçip kapıdan çıkarken birkaç saniye arkasından baktım. Jeno hiç mi fark etmiyordu yoksa bilerek mi yapıyordu çok merak ediyordum. Normalde sevgilisi olsa bana da söylerdi çünkü bunu.

Televizyondan oyunun sesi tekrar geldiğinde derin bir nefes aldım. Bu kadardı yani. Jeno'yla aramızdaki iletişim bu hale gelmişti, bana hiçbir şey söyleme ihtiyacı duymuyordu artık.

 Jeno'yla aramızdaki iletişim bu hale gelmişti, bana hiçbir şey söyleme ihtiyacı duymuyordu artık

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
clair de lune [karina & jeno]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin