premier geste

68 8 32
                                    

Yemek yemeden yukarı çıkıp üstümü değiştirmeye gittiğimde saat ona geliyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yemek yemeden yukarı çıkıp üstümü değiştirmeye gittiğimde saat ona geliyordu. Donghyuck gelmişti, nereye gideceğimizi söylemeden hazırlanmamı istemişti. Uygun olup olmadığımı sormuştu, Jeno'nun aksine.

"Jimin giyindin mi?"

Kapının arkasından Jaemin'in sesini duyduğumda derin bir nefes aldım. Altımda siyah bir şort vardı, üstüme ise beyaz bir crop giymiştim. Belime de kırmızı bir bandana bağlamıştım. Saçlarımın arasında da birkaç tane ince örgü vardı. Gayet rahattım ve daha fazla süslenmek istememiştim. Nereye gideceğimizi bilmiyordum, ayrıca ne yapacağımızı da. Bir de Donghyuck'yla olacaktım, yeni tanıştığım bir çocukla ne yapacağımı bilmiyordum.

"Gel gel." dedim kapının arkasında olduğunu bildiğim Jaemin'e doğru. "Gitmek istemiyorsan gelemeyeceğini söylerim." dedi içeri girdiği gibi. "Çok isteksiz görünüyordun."

"Hayır." dedim kendimle zıtlaşarak. "Biraz ben de gezeyim. Her şeyi düşünme diyen sendin Jaemin."

"Haklısın." dediğinde derin bir nefes aldım. Yanına yaklaşıp kollarımı etrafına sardım. "Yalnız sıkılırsam ararım ve beni almaya gelirsin, tamam mı?"

"Tamam fıstığım." Sırtıma birkaç kez vurduktan sonra ondan ayrıldım ve merdivenlere ilerledim.

Yavaş yavaş merdivenlerden indikten sonra direkt salona açıldığı için televizyonun etrafındaki koltuklara oturmuş üç kişiyle karşılaştım. Donghyuck beni bekliyordu, elinde telefonunu döndürüp duruyor ara ara da karşısındakilere bir şeyler söylüyordu.

Jeno oradaydı, yanında da ne zaman geldiğini bilmediğim Yunjin vardı. Jeno kolunu kızın omzuna atmıştı ve baya yakın duruyorlardı.

"Biz de mi gitsek?"

"Hiç havamda değilim Yunjin." Jeno boğuk bir sesle konuştuğunda Yunjin kafasını salladı. "Sen bilirsin." diye mırıldandı ve elini Jeno'nun çenesine yerleştirdi. Başını kendine çevirdikten sonra Jeno'nun dudaklarına bir öpücük bıraktı. Gözlerimi kaçırdım, onları böyle görmeye tahammülüm kalmamıştı.

"Geldin mi?" Donghyuck benim geldiğimi fark ettiğinde ayağa kalkıp bana baktığında Jeno da Yunjin'den ayrılıp kafasını bana çevirdi. Gözlerimiz kilitlendi, bir şey olsun da anlasın istiyordum artık. Cidden bu hallerinden yorulmuştum ve onu gözümün önünde başka biriyle bu kadar yakın görmek canımı çok yakıyordu.

"Anneme haber verir misin?" dedim Jeno'nun yanından ayrılmadan önce. Beni ayaklarımdan yüzüme kadar şöyle bir süzüp kafasını salladı. "Jeno." Yunjin ona bakması için konuştuğunda gülerek kafamı çevirdim.

"Gidebiliriz." Donghyuck evin kapısını açıp geri çekildiğinde gülümseyerek dışarı çıktım. "Nereye gidiyoruz tam olarak?"

"Sinemaya." dediğinde kafamı salladım. "Geçen gün konuşurken Jaemin bir film izlediğinizi söylemişti, ikinci filmi gelmiş. Seveceğini söylediler." Jeno'nun biz görüşelim diye bu kadar uğraşması canımı çok sıkıyordu. Resmen elinden gelen her şeyi yapıyordu, izlediğimiz filmlere kadar her şeyi anlatmıştı.

"Haklılarmış." diye mırıldandığımda arabasının kapılarını açtı. "On ikiye kadar geliriz merak etme." dediğinde gülümseyerek arabanın kapısını açıp kendimi ön koltuğa attım.

Donghyuck da arabayı çalıştırırken telefonum titremesi ile telefonumu arka cebimden çıkardım.

"Telefonla konuşsam sıkıntı olmaz, değil mi?" dediğimde kafasını salladı. "Saçmalama." dedi. "Konuş tabii ki."

"Güzelim." Telefonun ucundaki sesle gülümserken kafamı dışarı çevirdim. "Napıyorsun?"

"Dışarıdayım." dedim. "Yarın kaç gibi geleceksin sen?"

"Merak mı ediyorsun sen beni?"

"Evet, aptal mısın?" diye mırıldandım. "O kadar uzaktan geliyorsun, tabii ki merak ediyorum."

"Öğleden sonra yetişirim herhalde. Gelince benimle denize geleceksin ona göre." Jaehyun her yıl bizimle buraya geliyordu. Bu yıl ilk kez üniversite yüzünden fırsat bulamamıştı.

"Jeno yanında mı?" Jaehyun telefonun diğer ucundan sorduğunda "Hayır." dedim. "Pek iletişim kurmuyoruz onunla."

"Niye?" diye sorduğunda arkasından kapı kapanma sesi duyuldu. "Bir şey mi oldu?"

"Sanırım." Telefondan ses gelmediğinde derin bir nefes aldım. Bir şekilde Jeno'nun ismi her konuşmada geçmeye başlamıştı. Rahatsız oluyordum.

"Daha sonra arayacağım ben seni." dedim boğazımı temizleyerek. Donghyuck'layken Jeno hakkında bir şeyler söyleyip onun da keyfini kaçırmak istemiyordum.

"Hayır."

Hiçbir şey olmamış gibi telefonu kulağımdan çektim "Tamam." dedim. "Görüşürüz."

"Jimin dur bi'."

Telefonu kulağımdan çektim ve kırmızı aramayı sonlandırma tuşuna bastım. "Kusura bakma." dedim telefonu kucağıma bıraktığımda. "Abimdi."

Eli arabanın vitesinde dururken vitesi değiştirip bana baktı. "Senin abin mi var?"

Kafamı salladım. "O da burada olurdu aslında ama okulu bitmedi." Donghyuck bana ara sıra bakarken bir gözünü de yoldan ayırmıyordu. Neden bilmiyorum ama içimde bir his Donghyuck'la aramızda bir şey olacağını söylüyordu.

"Bu kadar erkeğin arasında sıkılmıyor musun hiç?" Güldüğüm sırada direksiyonu sola çevirdi. "Hiç öyle düşünmedim." diye mırıldandım. "Hep birlikteydim ki ben onlarla. Garip gelmiyor o yüzden."

Şehir merkezinin ışıklarını gördüğümde camı açıp kolunu kapıya yasladım. Rüzgâr yüzüme çarparken derin bir nefes aldım. Buraya geleli iki hafta olmuştu ama ben kendimi geldiğimden beri eskisi kadar mutlu hissedememiştim. Belki de Jeno haklıydı, büyümüştük ve hiçbir şey eskisi gibi değildi.

Dışarıya kilitlenmiş bir şekilde arabada ilerlerken derin bir nefes aldım. Bir anda durduğumuzda kafamı içeri soktum ve sola çevirdim. "Geldik." dedi Donghyuck anahtarı arabadan çektiğinde. Kafasıyla karşıdaki büyük binayı işaret etti.

"Jimin." Emniyet kemerimi çıkardığım sırada konuşması ile ona baktım. "Teşekkür ederim geldiğin için." Yavaşça yüzüme doğru eğildiğinde geri çekildim. Donghyuck'u üzecek bir şey yapmak istemiyordum ama kendimi düşünmek zorundaydım.

Kendini kötü hissedeceğini bile bile beni öpmesine izin vermediğimde yüzünde farklı bir ifade oluştuğunu gördüm. Aklıma Jeno varken aramızda böyle bir şeyin olması ikimiz için de hiç iyi olmazdı. "Üzgünüm." diye mırıldandığımda gülümsedi. Yine de uzaklaşmayıp yanağımı öptüğünde zorlukla yutkundum. "Önemli değil Jimin."

Benden uzaklaştı ve bir şey yaşanmamış gibi "Gidelim mi?" dedi.

clair de lune [karina & jeno]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin