Oy vermeyi ve yorum bırakmayı unutmayın. Seviliyorsunuz. <3
Gerçek güç başarıydı ve başarı biraz riskle biraz da inançla gelirdi. Elindekileri riski en az seviyeye mantıklı bir şekilde indirerek riske attığında ve her şeyin yolunda gideceğine inadığında istediğin şeyin senin olmaması imkan dahilinde değildi. Hayatta bir şeyleri başarmış insanlar bilirdi ki bu işin en zevkli yanı riskin verdiği adrenalindi, bunun yanında kazandığınız başarı ise paha biçilemezdi ve ben bir şeyleri başarmış olmanın verdiği hazzı hiçbir şeyden alamıyordum.
Yüzümdeki gülümseme sayılabilecek ifadeyle karşımdaki takım arkadaşlarıma bakıyordum. Az önce bir maçı daha kazanmıştık ve bu galibiyetle giden serimizi devam ettirmişti. "Alandakileri geçip de savunmadakiler ile baş başa kaldıklarında yüzlerinde oluşan ifadeyi görmeniz gerekiyordu. Felaket bir şeydi lan." Herkes ayrı bir şey söylüyordu fakat yüzlerindeki zaferin gülümsemesi aynıydı.
Yanımda oturan ve başındaki kaskı çıkaran Emre, "Kaptanımız sayesinde." deyince hep bir ağızdan "Bizim kaptan, oleeey." diye bağırmaya başladı zevzek herifler.
Başımdaki kasktan dolayı dağılan saçlarımı karıştırdıktan sonra ayağa kalktım. "Kazık kadar heriflersiniz, hâlâ liseli ergenler gibi davranıyorsunuz." Bu cümlelerime karşılık bir el hareketi yapan Yunus'a sen iflah olmazsın der gibi bir bakış attım ve elimdeki spor çantasıyla dışarı çıktım. Sahanın karşısındaki otoparka doğru ilerlediğim sırada Emre bana yetişti ve sessizce yanımda yürüdü. Otoparkın içindeki siyah Mercedes'in kilidini açıp sürücü koltuğuna geçtiğimde yanımdaki yerini aldı ve saniyeler içinde arabayı çalıştırıp otoparktan çıktım. Birkaç dakika içinde başımı ondan tarafa çevirdim. "Ne yaptın yine?" Bu gerzek herifi biberondan süt içtiği günlerden beri tanıyordum. Onun bu sessizliğinin sadece bir halt yediğinde ve söylemeye çekindiğinde ortaya çıktığını biliyordum.
"Hiçbir şey, kardeşim. Sadece akşama bir zafer kutlaması ayarladım, çocuklar da olacak. Her zamanki gittiğimiz restorandan da yer ayırttım hem." İşin burasına kadar her şey normaldi fakat konu Emre olduğunda bu garipti. "Bir de..." cümlesinin geri kalanını ağzının içinde yuvarlayıp gevelediğinde az önceki düşüncemden vazgeçtim. Bu çocuk harbiden akıllanmayacaktı. "Efendim, efendim?"
"Pınar da gelecekmiş." Kısık fakat seçilebilecek bir şekilde kurduğu cümle sağ olsun sinirle gözlerimi kapadım.
"Emre."
Ellerini karşısında bir çocuk varmış gibi havaya kaldırdı ve anlayışlı ses tonuna büründü. "Sakin ol, sadece sakinliğini koru. Bana kızmak istemezsin sonuçta biz kardeş değil miyiz?"
"Reddediyorum lan seni. Hangi akılla Pınar'ı da davet ettiğini sormayacağım çünkü aklın olsa böyle bir harekete girişmezdin, mal beyinli."
"Tamam yaptık bir hata ama hemen götlük yapma. Benim yumuşak kalbimi bilmiyorsun sanki, hayır diyemedim." Bunu söylerken yüzünde oluşan gülümseme hiç de öyle yumuşak kalpli birinin gülümsemesine benzemiyordu.
"Beni eski sevgilimle aynı ortama sokan yumuşak kalbinin ayarına edeyim ben o zaman." Beni aldatan eski sevgilim diye düzeltmek istesem de bunu bilmesine gerek yoktu.
Birkaç dakikalık sessizliğimizin ardından evinin bahçesine geldiğimizde bana döndü. "Eee, geliyor musun?"
"Son anda ekmeyi planlıyorum."
"Çok komiksin." Arabadan inip elini salladığında gaza yüklendim ve kendi evimin yolunu tuttum.
Eve gelip kendi odama çekildiğimde sıcak bir duşun ardından ağrıyan kaslarımı gevşetmesini umarak bir kas gevşetici aldım. Ardından masanın üzerindeki kulaklığımı telefonuma bağlayıp yatağıma uzandım ve gözlerimi kapatarak hayatımdaki önemli şeyleri düşünmeye başladım. Son bir yıldır maçlarda sergilediğimiz performans dillere şayandı. Koçumuzun birkaç üst takımın koçuyla görüştüğünü biliyordum fakat sebebini söylememişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SONDAN VEYA SONSUZLUKTAN SONRA (KİTAP OLDU)
Romance"Bir şiir dökülür ruhtan kaleme, sana bana benzer. Hayır. Benzemez, sevgilim; koca dünyaya bile sığamayan biz, iki satır arasında mı birleşeceğiz?" Ünlü bir buz hokeycisi olmayı hayal eden Bakı Özalp, iki buçuk yıl önce geçirdiği kazanın ardından k...