Oy vermeyi ve yorum bırakmayı unutmayın.🧡
BAKI
11 SAAT ÖNCE
Bazı anlarda her şey fazlasıyla yolunda gider. Hatta öyle yolunda gider ki insanı kör eder ve mutluluk sarhoşu yapar. Kör gözlerle ve uyuşuk bir zihinle her şeyin bir rüzgarla bozulacağını tahmin edemeyiz. Oysa güzel giden her şey bir gün bozulur ve elimizde sadece anılar kalır. Hatta bazen onlar bile kalmaz. Sürdüğünüz araba yoldan çıkar ve uçurumdan aşağı yuvarlanır. Aldığınız her darbe geçmişinizden bir anınızı siler ve vücudunuzda mutlu olduğunuz geçmişe dair tek bir iz bile kalmaz.
Yine o anlardan birindeydim. Burnum yanımdaki dünyalar güzeli kadının sarı saçlarının arasındaydı. Bir elim ince beline sarılıyken diğer elim saçlarında dolaşıyordu. Kirpikleri ara sıra titreşiyor, aralıklı duran dudaklarının arasından nefes alıyordu. O derin bir uykudaydı, bense saatlerdir onu izliyordum. Dün gecenin anıları zihnime uğrarken kendimi yine mutluluk sarhoşu olmuş gibi hissediyordum ve sebepsizce bu beni korkutuyordu. Her şey fazla güzeldi fakat her an bozulacakmış gibi geliyordu.
Odanın kapısının gıcırdamasıyla başımı oraya çevirdim ve içeriye giren kız kardeşimi gördüm. Neredeyse ayakta uyuyacak gibi görünüyordu.
İçeriye girip yanıma yaklaştığında uykulu bir sesle "Abis." Demesiyle yavaş hareketlerle yataktan kalktım ve Hira'yı kucağıma aldım. "Söyle, kelebeğim."
"Beni annecime götüyüy müşün?" Derdini şimdi anlamıştım. Annemin şehir dışında bir ameliyatı olduğu için Hira üç gündür bizde kalıyordu ve annemi özlemişti. Annemin uçağı gece şehre inmiş olmalıydı. Onu eve götürmemde bir sakınca yoktu.
"Tamam, canım. Sen salonda bekle, üzerimi değiştirip geliyorum." Yanağına kocaman bir öpücük bırakıp onu yere indirdiğimde odadan çıktı ve kapıyı arkasından kapattı.
Hızla bir duşa girip çıktığımda üzerime beyaz bir tişört ve siyah pantolon giydim. Saçlarımın nemini havluyla aldıktan sonra kurutma gereği duymadan siyah deri ceketime uzandım. Telefonumu almak için komodine yaklaştığımda 'Sena'nın sol koluna uzandım ve bileğinin içindeki deniz yıldızı dövmesinin üzerini öptüm. O uyanmadan eve gelmiş olurdum.
Telefonumu ve anahtarımı da alarak odadan çıktığımda merdivenleri üçer üçer indim. Salona ulaştığımda Hira'nın üzerindeki pijamalarla koltuğa oturmuş, elinde fotoğraflar tutuyor olduğunu gördüm. Yanına iyice yaklaştığımda başını kaldırıp bir bana bir elindeki fotoğrafa baktı. Kafası karışmış gibi küçük kaşlarını çatarken elindeki fotoğrafın birini bana uzattı. "Abis, bu kim?"
Söylediğini anlamaya çalışarak uzattığı fotoğrafı alıp baktığımda kaşlarım hızla çatıldı. Beynimin sol tarafına bir ağrının saplandığını, damarlarımın sızladığını hissettim. Vücudumdaki basınç artmıştı sanki. Kapalı bir alanda çekilen fotoğrafta bir adam vardı. Yirmilerinin başında gözüküyordu. Üzerinde mavi bir gömlek vardı, kahve saçları bukleler halinde alnına dökülüyordu. Yüzünde kocaman bir gülümseme vardı, fazlasıyla mutlu gözüküyordu.
Sağ dizinde zayıf bir kadın oturuyordu. O da tıpkı adam gibi yirmilerinin başında gözüküyordu. Kahverengi, hafif dalgalı saçları olan kadının fotoğraftan bile seçilebilen acı kahve gözleri vardı. Üzerinde kolları lacivert olan turkuaz bir ceket vardı. Fermuarını çekmediği ceketin içinden beyaz tişörtü gözüküyordu. Yüzünün her yerine dağılmış olan çilleriyle gülümsüyordu.
Adam başını kadının boyun girintisine yaslamış, kollarını beline sarmıştı. Kadın ise sol kolunu adamın boynundan geçirerek elini adamın sol omzuna koymuştu. O anın mutluluğunu ve aralarındaki aşkı fotoğraftan bile seçebilmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SONDAN VEYA SONSUZLUKTAN SONRA (KİTAP OLDU)
Romance"Bir şiir dökülür ruhtan kaleme, sana bana benzer. Hayır. Benzemez, sevgilim; koca dünyaya bile sığamayan biz, iki satır arasında mı birleşeceğiz?" Ünlü bir buz hokeycisi olmayı hayal eden Bakı Özalp, iki buçuk yıl önce geçirdiği kazanın ardından k...