Oy vermeyi ve yorum bırakmayı unutmayınnn.
Öyle bir an gelir ki bazen, insan yalana bulanmak zorunda kalır. Farkındadır yaptığının yanlışlığının fakat çare gelmez elinden. Doğrudan sıyrılıp yalanın kollarına bırakır kendini, sanki iplerinden bu şekilde kurtulacakmış gibi. Bize çocukken anlatılan masallarda mutlu sona hep iyiler sahip olur fakat gerçek hayatta mutlu sonlar kötülere aittir.
"Bana seni tam şuan öldürmemem için geçerli bir sebep söyle." diyen Ölüm Meleği'nin sesi söylediği şeyi yapabilecek kadar sinirli çıkıyordu.
Yeşil bakışlarını bana çevirdiğinde ellerimi havaya kaldırdım. "Ölmek için fazla yakışıklıyım çünkü." Cevabını verdiğimde gözlerini kıstı ve sağ elinin parmaklarını düşünür gibi dudaklarına vurdu. Birkaç saniye sonra elini indirdi ve cıkladı. "Kabul edilmedi."
Elleri boğazıma uzandığında ciddi olduğunu fark ettim ve kollarını tuttum. Teni çıplak tenime temas edince gerilsem de o kollarını çekip temasımızı kesince bu his kayboldu. O ise rahatsız olmuş gibi görünmüyordu. Yine de rahatsız olduğunu düşünerek gözlerimi kapatıp derin nefes verdim. "Özür dilerim."
Bana dönük olan gözlerinden garip bir duygu geçti o an. Ne olduğunu anlayamadım ama garip bir biçimde gardının çatladığını hissettim. Saniyeler içinde toparlandığında kaşlarını çattı. "Hangisi için?"
Sıkıntıyla nefes aldığımda mekanın önündeki korumayla göz göze geldim ve o an hâlâ mekanın önünde olduğumuzu fark ettim. Bununla beraber onu cevapsız bırakarak arabayı çalıştırdığımda "Nereye gidiyoruz?" diye sordu. "Konuşmamız gerekiyor fakat şuan çok göz önündeyiz."
Cevabıma itiraz edeceğini düşündüm fakat beni şaşırtarak başını sallamakla yetindi. "Merkeze yakın bir market var. Oraya gidelim."
Sessizliğimi olumlu bir cevap olarak anlamış olacak ki yorgun bir nefes verip başını cama yasladı.
Dakikalar sonra marketin önünde durduğumuzda hareketlendiğini görünce örneğini takip ettim ve arabadan indim. Yan yana markete girdiğimizde anlaşmışız gibi ayrıldık, o abur cuburların olduğu tarafa bense içecek reyonuna ilerledim. Buzdolabından aldığım kolayla kasaya yöneldiğimde Ölüm Meleği hızla yanıma geldi. Aldıklarımızı ayrı ayrı öderken bu her ne kadar hoşuma gitmese de seslenmedim. Halbuki sadece iki adet portakallı lolipop ve bir paket sigara almıştı fakat bunun bile lafını yapacağından emindim.
Sigara almış olması ve hatta kullanıyor olması ise garip bir şekilde beni rahatsız etmişti. Yirmi altı yıllık hayatım boyunca bir kere bile sigara kullanmamıştım ve kullanmayı düşünmüyordum da. Peki Ölüm Meleği ne diye ciğerlerine zarar veriyordu? Ölüm Meleği diye kendine ölümün uğramayacağını mı sanıyordu?
Yine yan yana marketten çıktığımızda söylemeden edemedim."Elindeki şekerler sana çok tezat kaçıyor."
Kaşları çatılırken yüzünde eğlendiğini belli eden bir gülümseme oluştu. "Nedenmiş o?"
Arabanın yanında durduğumuzda işaret parmağımla baştan aşağı onu işaret ettim."Tam içki reyonuna gidecek gibi bir tipin var." Böyle düşünmemin büyük bir sebebi de görünüşü olmalıydı. Elinde tuttuğu sigara paketiyle, sarı saçları ve siyah elbisesiyle, ona özgü gibi gözüken gizemli havasıyla tam da bir parti kızı havası veriyordu.
Bunun o da farkındaymış gibi burukça gülümsedi. "İçki reyonuna gidecek gibi gözüken insanların ruhu şeker reyonuna sıkışmıştır, inan bana."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SONDAN VEYA SONSUZLUKTAN SONRA (KİTAP OLDU)
Romance"Bir şiir dökülür ruhtan kaleme, sana bana benzer. Hayır. Benzemez, sevgilim; koca dünyaya bile sığamayan biz, iki satır arasında mı birleşeceğiz?" Ünlü bir buz hokeycisi olmayı hayal eden Bakı Özalp, iki buçuk yıl önce geçirdiği kazanın ardından k...