Beş Ay Sonra
19.05.2023/Cuma/
Çağrı'nın Anlatımıyla
O günün üzerinden tam beş ay geçmişti ve bugün her şeyin bittiği gündü. Dün resmi olarak boşanmıştık. Gerçi biz o gün, son kez birlikte uyuduktan sonra bir daha birbirimizi hiç görmemiştik ve ben ilk defa yılbaşına onsuz girmiştim. Sol elimin yüzük parmağındaki ize baktım, yüzüğümün olduğu yere, artık yoktu. Bir daha da olmayacaktı zaten. Pars, salona girdi.
"Oğlum bu kaçıncı sigara? Ağzına sürmezdin Eylem'den boşanınca düşürmez oldun." Sahi bu kaçıncı sigaraydı. Küllüğün içinde biriken izmaritlere baktım. Kaşımla izmaritleri işaret ederek konuştum."Pars, şunlar benim kalbime benzemiyor mu? Yakılmış, tüketilmiş, üzerine bastırılarak söndürüldü sanılmış ama için için yanmaya devam etmiş."
"Oğlum yapma be. Seni istemeyen biri için bu kadar üzülmeye değer mi?"
"Ben onu çok sevdim, yetmez mi? Canımın bu kadar yandığı yetmez mi? Ben o imzayı atarken ne acılar çektim biliyor musun? Hiç istemedim, boşanmak istemedim ama sırf o mutlu olsun diye attım o imzayı. Madem benimleyken hiç mutlu olmamıştı boşanayım da mutlu edeyim istedim. Şu hayatta bir kere olsun işe yarayım istedim."
"Çağrı kendine gel, yemin ederim vururum seni. Kız seni istemiyorum demiş bir de üzerine beş ay geçti. Acın taze dedim sustum ama yeter, normal yaşantına dönmek zorundasın."
"Ama ben ona âşıktım Pars. Sonsuza dek birlikte olma sözü vermedik mi biz onunla birbirimize? Sen de şahittin hani, 'Şahidiz.' demiştin. Sonra ben onu anlından öptüm, dans ettik." Gerçi Eylem'in dediğine göre dans etmemiş kaderimizi yazmıştık biz o şarkıyla.
"Biliyor musun? Ben o gün, aşkın gerçekten var olduğuna inanmıştım. Şu zamana kadar bir tane sevgilim olmadı ama o an 'Oğlum aşk cidden var galiba baksana bizim kerata buldu hayatının aşkını.' demiştim kendi kendime. Ama bak ne yazık ki aşk konusunda ben haklı çıktım."
Pars'ın haklılığı canımı sıkmış olacak ki elimdeki sigarayı avuçlarımın içinde ezip söndürdüm. Yanan kısmı avucumun içini sızlatmıştı ama kimin umurundaydı ki? Pars, fark etmemişti bile. Tekrar Eylem geldi aklıma. Kendime ufacık bir zarar versem panik olur, acımı dindirmeye çalışırdı. Acımı gülümsememe gömüp salonun kapısına baktım. Eylem'i gördüm sanki bir anlığına. Elinde iki kupa vardı biri benim, diğeri kendisi içindi. Gözünün önüne gelen perçemleri kafasını hafifçe sallayarak düzeltti.
"Çağrı, telefonun çalıyor bakacak mısın artık?" Telefonum mu çalıyordu? Eylem miydi acaba? Heyecanla telefona döndüm.
Annem Arıyor...
"Efendim anne."
"Oğlum, sesin..." Gülümseyerek cümlesini kestim. "Sesim çok mu kötü geliyor? Biliyorum. Çünkü kötüyüm anne."
"Yavrum, yapma annem." dedi acı acı.
"Anne yüzüğü bugün çıkarttım ama şimdi o kadar üşüyorum ki. Meğerse o ısıtıyormuş beni. Sol parmağımdaki işlenmiş bir maden parçası. Neden ağlıyorsun anne, çok mu zavallıyım?"
Annem cevap vermedi sadece ağladı. "Ağlama anne, bir tane de olsa ortak noktamız varmış biliyor musun?"
Annem yine cevap vermedi ama ben söyledim. "İkimiz de benden nefret ediyoruz." Annemin ağlamasına daha fazla dayanamayıp telefonu kapattım.
Dün mahkeme salonundan çıktıktan sonra bana dönmüş ve 'Senden nefret ediyorum' demişti. Gülümseyerek 'Ben de.' demiştim. Anlamayan gözlerle bakınca açıklama gereği duymuştum. 'Ben de kendimden nefret ediyorum.' Hiçbir şey söylemedi. 'Görüşürüz' bile demedi, hâlbuki 'Elveda' deseydi de olurdu ama son sözü 'senden nefret ediyorum.' olmasaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜZEŞTE
Teen FictionBu hikaye aşık olup erkenden evlenen, ama sonrasında aklına dahi gelmeyecek şeyler yaşayan Eylem'in hikayesi. Eylem hep bir söze tutundu; "Kalp severdi, çok sever her hareketine hayran olur, her kelimesini hayretle dinlerdi." Uyarı! Bu kitap, klâ...