Bugün hiçbir derse giremeyecektim, Çağrı ile proje için anket yapmamız gerekiyordu. Bu yüzden küçük bir sırt çantasının içine ajandamı, kalemliğimi ve cüzdanımı koyup evden çıktım. Annem her ne kadar kahvaltı yapmamı söylese de yapmadım. Çünkü geç kalıyordum. Telefonuma kulaklığı takıp pantolonumun cebine koydum kulaklığın kablolarını gömleğimin içinden geçirip kulağıma taktım.
Geç kalacağımı bile bile yavaş adımlarda yürüyordum. Dersin başlamasına on dakika vardı ama benim en az on beş dakikalık yolum var. Neyse ki kulaklığım ve şarkılarım yanımda. Üst geçidin merdivenlerini çıkmaya başlamışken omzumda bir el hissedip başımı arkaya doğru çevirdim.
Çağrı karşımda duruyordu. Elini mahcup bir şekilde omzumdan çekti. "Günaydın."
"Günaydın Çağrı." Birlikte merdivenleri çıkmaya devam ettik. Bir süre konuşmadan devam ettik. Zaten henüz dün tanıştığın biriyle ne konuşabilirdim ki.
"Yürüyerek mi geliyorsun her gün?"
"Evet." diyerek kısaca cevap cerdim. "Sen?"
"Bazen yürüyorum, bazen metroyla." Konuşmadan yürümeye devam ettik. Okulun bahçesine girdiğimizde bir grup erkek –sanırım bunlar Çağrı'nın arkadaşıydı.- Çağrı'nın yanına gelip oldukça yüksek sesle ama anlaşılmayan bir şeyler söylemeye başladılar. Hemen kendimi ve kulaklarımı bu durumdan kurtarmak adına yanlarından ayrılıp okula girdim. Ahmet Hoca bize boş bir sınıfın anahtarını vermişti böylece sınıfta sessizce çalışabilecektik.
Çantamdan odanın anahtarını çıkartıp sınıfın kapısını açtım. Burası sanırım toplandı yapılan bir odaydı, ortada büyük bir masa etrafında da birçok sandalye vardı. Sandalyelerden birine oturup çantamdaki ajandayı çıkarttım. Daha önce not aldığım sayfaları tekrar gözden geçirdim. Kapı birden hızla açıldı ve içeri Çağrı girdi. Nefes nefese kalmıştı yanımdaki boş sandalyeye oturdu. "Tüm katları dolandım senin yüzünden. Neden nerede olacağını söylemiyorsun?"
"Zaten üç kat var ne kadar gezmiş olabilirsin ki?" dedim onu önemsemeyip ajandamı karıştırmaya devam ederken. "Peki, ne yapıyoruz şimdi?"
"Proje arkadaşı arayacağız. Seminer vermek için."
"Ben hemen bir tane bulayım senin için." Cebinden telefonunu çıkartarak bir şeyler tuşladıktan sonra telefonu kulağına götürdü.
" Pars, üçüncü katta, merdivenin karşısındaki odaya gel aslanım. Hadi uç, çabuk." Telefonu kapatıp masaya koydu. Ben ajandama yazdığım bir numarayı arıyordum. Muhtemelen rastgele bir sayfaya karınca duası gibi yazmıştım ve bu yüzden bulamıyordum. Ben sinirle sayfaları yırtarcasına çevirirken içeri birisi girdi.
"Ne oldu oğlum?"
"Artık projedesin kardeşim." Adının Pars olduğunu düşündüğüm çocuk şaşkın şaşkın Çağrı'ya bakıyordu. Ama buna bir son vermem gerektiğini düşünerek araya girdim.
"Geç otur şöyle, adın Pars sanırım ben de Eylem memnun oldum." Pars şok içindeki bakışlarını benden ayırmadan sandalyelerden birine oturdu.
Kısaca Pars'a projeden bahsettim. O fikirlerini Çağrı'ya anlatırken ben numarayı bulmuş telefonuma tuşluyordum. Numarayı arayıp kulağıma götürdüm.
"Alo."
"Alo." dediğimde Çağrı ve Pars susmuş pür dikkat bana bakıyorlardı.
"Merhaba Ece Hanım, ben temel sağlık projesi başkanı Eylem Adalı. Umarım müsaitsinizdir."
"Ah, merhaba Eylemciğim. Müsaitim canım."
"Siz ne zaman uygunsanız kurslara başlayabiliriz."
"Ee o zaman şöyle yapalım." Bir süre sonra telefonun diğer ucundan kalem açma sesi geldi ve Ece Hanım devam etti. Hemen hoparlörü açıp diğerlerinin de duymasını sağladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜZEŞTE
Novela JuvenilBu hikaye aşık olup erkenden evlenen, ama sonrasında aklına dahi gelmeyecek şeyler yaşayan Eylem'in hikayesi. Eylem hep bir söze tutundu; "Kalp severdi, çok sever her hareketine hayran olur, her kelimesini hayretle dinlerdi." Uyarı! Bu kitap, klâ...