Bölüm 23: Cevaplar

697 90 12
                                    


Ve yükselen bir kuş... Hayır, bir karga; yaşattığı umudun aksine yere düştü.

Sonuçta uçmak, özgürlük anlamına gelmiyormuş.

&
Cantet'e endişeyle baktım, o bilincini kaybedeli birkaç saat olmuştu. Kan kaybından ölmemesini umuyordum. Arada ne olduğunu anlayamadığım şeyler sayıklıyordu, onunda dayanacak gücü kalmamış gibiydi.

Açık kalan kuş tüyü kanatlarına ve etine saplanmış bıçaklar, sırtını ve göğsünü parçalamış olan kırbaç izleri... Her tarafı kan içinde kalmıştı. Çektiği acının sonundaysa kendinden geçmişti. Ellerini bağlayan zincirler kanatlarını da tutuyordu ve o diz çökmüş pozisyonda, güçsüz bedeni yüzünden bayılıp kalmıştı.

"Ne olur durun artık..." dedim, ona bakmaya dayanamıyordum. Zaten bilinci gitmişti, ondan artık bir şey öğrenemezlerdi. Gözlerim ağlamaktan şişmiş, kızarmıştı ve başka bir işe de yaramıyordum zaten.

Rubrum eğilerek bana yaklaştı, ben kendimi geriye çektiğimde ise bileklerimdeki zincirler gerildi ve hareketsiz kalmamı sağladı. Kızıl saçları, bana en az Cantet'i yakan siyah alevler kadar karanlık geliyordu. Hissettiğim ürpertiyle kendimi biraz daha geri çektim.

"Benden kaçma, tatlım." dedi gülümseyerek "Yakında aynı soyadı taşıyacağız." Söylediği doğruydu, teklifini kabul etmiştim. Bana çok önceden yaptığı ve reddeditiğim o teklifi... Rubrum'un tahtını paylaşacaktım, dokuz yaşında bir çocukla evlenecektim. Onların klanının kanını taşıyan biri olarak beni değerli görüyordu.

"Peki ya Cantet? Ayrıca Turan da var ve..."

"Özgür olacaklar." dedi Rubrum sözümü keserek "Anlaştığımız gibi. Zaten Turan ölse bile sen yaşayacaksan yeniden varolur." Sonra pis pis sırıttı "Ama sen o ölürken çektiği acıyı hissetmiş olur."

Turan ölürse ben ölmezdim, ancak ölüm acısını yaşamış olurdum. Belli etmemeye çalışarak boğazımdaki düğümün gitmesi için yutkundum "İkisinin Elatha'da tek parça halinde ve canlı çıkmasına karşılık, onların özgürlüğü için..." dedim, saatlerdir konuştuğumuz konuyu özetleyerek "Kardeşinizle evleneceğim ve ruhumu ailenize bağlayacağım."

"Biliyor musun?" dedi Rubrum, oyuncak bebeğiyle evcilik oynayan küçük bir kızın edasıyla "Eğer onların Elatha'dan çıkmasına karşılık deseydin, cesetlerini kubbeden dışarı atardım."

"Ama anlaşma canlı olmaları." dedim, bu söylediğini yapmayacağını umuyordum "Sizin ailenizden olduğuma göre söyler misiniz?" diye devam ettim, gerçek acıdır ancak bunu kabul etmek zorundaydım. Ben onların tahtını paylaşacaktım. 'Sadece Cantet'in yaşaması için' diye geçirdim içimden. Sonra sordum "Elatha ne kadar gerçek?"

Rubrum gözleri bir anlığına irileşti "Zor bir soru..." dedi şaşkın yüz ifadesini çatılan kaşlarıyla gizlerken "Bunu sormak nereden aklına geldi ki?" ve uzun demirleri olan sandalyeyi çekerek oturdu. Ona ne cevap vermem gerektiğini pek bilmiyordum "Elatha'da ölemem." derken Arun'un söylediklerini düşünüyordum ve kendimi birden Cantet'in acı çeken suratına bakarken buldum, perişan olmuş gibiydi.

Rubrum belli ki veridiğim cevaba şaşırmışt, dikkatimi Cantet'ten kendine çekerek konuştu "Bir Corniger'in boynuzları, bir Alata'nın kanatları, bir Caudata'nın kuyruğu veya bir İrks'in hayvanı... Nedir bunlar?"

"Bedene fazla gelen bir ruhun artan parçalarıdır. Şekillenip ırka göre bir uzva ya da calıya dönüşürler. Kısaca ruh." diye cevapladım. Bu sorduğu oldukça klasik bir soruydu.

"Ruh nedir?" dedi, oturduğu sandalyeye iyice kurulurken. Bense onun önünde diz çökmüş ve zincirli bir vaziyetteydim.

"Bedenimizi canlı tutan şeydir. Bizi yaşatır." diye cevapladım onu.

ELATHA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin