Gerçekler her daim ortaya çıkmak için kovalanmayı arzulardı ve korkak insanoğlu, saklanmak için etrafta dolaşan gerçekten her daim kaçmaya meyilliydi.
Duyduklarımın bende yarattığı panikle mutfaktan kaçarcasına uzaklaşmıştım. Konuşulanları duyduğumu belli etmeli miydim? Herhangi bir şey söylemeli, iyi ya da kötü bir tepki vermeli miydim? Eğer söyleyeceksem bile, ne söyleyecektim?
Kararsızlıktan tırnaklarımı kemirmeye başlayacağım anda dışarıdan gelen seslerle düşüncelerim anında dondu. Bu saatte site içerisinde gürültü çıkartan, bunu bu evin yakınlarında yapan kişi kimdi?
Korkuyla karışık bir merakla ayağa kalkarak pencereye doğru yaklaştım ve perdeyi hafifçe aralayarak dışarıya baktım. Sokak lambasının aydınlattığı yolda, kavga eden iki kişi vardı. Dur durak bilmeden yumruk yumruğa kavga eden bu iki kişinin birbirine kesinlikle acıması olmadığı bariz belliydi çünkü kimin kimi dövdüğü asla anlaşılmıyordu. İçleriden biri diğerini yere doğru ittiğinde, yere düşen kişinin yüzünü görme fırsatı buldum.
Yerdeki kişi Haein'di. Yüzünün büyük bir kısmı kanla kaplanmış olmasına rağmen onu tanıyabilmiştim. Bakışlarım anında ayaktaki kişiye çevrildi. Gördüğüm kişiyle anında gerilirken seslice yutkunarak emin olmaya çalıştım. Polis. Mingyu. Evet, yanılmıyordum. O'ydu.
"Bir sorun mu var?" diye soran sesle yerimde sıçrayarak geriye doğru döndüm. "N-ne?"
Jungkook panik halime anlam veremeyerek kaşlarını çattı. "Neyden korktun?" diye sordu. "Kim var dışarıda?"
"Haein," dedim kısık bir sesle. "Kızlarla takıldığımız mekanın sahibi ve onun polis bir arkadaşı... Ka-kavga ediyorlar." Başını yavaşça salladı. "Ve bu seni korkuttu çünkü...?"
"Onlar bugün... Yani dün gün içinde kızlara market poşetlerini taşırken yardım etmişler, kızlar da teşekkür amaçlı kahve içmek için davet etti. Kahve yapacakken..." duraksayarak o anların gözlerimin önünden çekilmeisni bekledim. "Mutfakta kan lekesi vardı, ufak bir kesik yarası diyemeyeceğim bir lekeydi. Polis olan arkadaşı, yani Mingyu bir anda mutfağa girip yardım etmek istediğini söyleyince ben de panik oldum... Bilmiyorum... O garip biriydi ve varlığı beni huzursuz etti, tekrar yakınlarımda görmek korkuttu beni sanırım." Sesler tekrar yükseldiğinde tekrar pencereye dönerek dışarıya baktım. Bu defa ikisi de ayaktaydı. Haein bağırarak bir şeyler söylüyordu.
Belimde hissettiğim elle bir an kasıldım. "Gidip ben de döveyim mi onu?" dedi Jungkook çenesini omzuma yaslarken. "Seni huzursuz ettiyse benden bir dayak yemeye hak kazanmış."
Onu durdurmak istercesine belimdeki eline dokundum. "Lütfen yapma öyle bir şey, zaten mahvetmişler birbirlerini. Kavga etmek zaten çözüm değil, bir de sen girme. Ama ayırabilirim diyorsan..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
broken smile | liskook
Fanfiction"Ruhumun içindeki küçük kız, yaşamayı çok fazla istiyor." ••• Lalisa Manoban'ın bir katile dönüştüğü karanlık gecenin içinde, yardım için koştuğu kapı, sıradan bir öğrenci olmadığını bildiği Jeon Jungkook'un kapısıydı. ••• "Kısa bir şiir; seni sevi...