Güzel bir hayat yaşamış insanları hep masal karakterlerine benzetirdim.
Onların başına zaman zaman zor şeyler gelirdi ama içten içe, mutlu bir sona sahip olacaklarını bilirlerdi sanki. Ya da ben öyle hissederdim.
Ve güzel bir geçmişe sahip olmadığımdan, hayatımda hep kötü şeyler olacağını düşünürdüm içten içe.
İnanmazdım beni güzel şeylerin bulacağına. Sanki hayat sürekli karşımıza iki yol ayrımı sunuyordu ve ben hep, canımı acıtacak yolu seçiyordum.
Güzel şeyler benim yollarımda olmuyordu, gördüğüm güllerin kokusunu hiç alamıyordum ama dikenleri hep kanatıyordu beni.
Bir katilin hak ettiğini mi yaşıyordum? Belki de gerçekten, güzel bir şeyler yaşamayı hak etmiyor muydum? Bir zamanlar güzel şeylerin olabileceğine dair inancım olduğunu, bunlara tutunduğumu gidip gelen bilincimle hatırlayabiliyorum. Ame her ne düşünüyorsam, onlar şu an beni güçlü kılmaya yetemiyordu.
Bilincimin halen dibe batmayışının tek sebebi beni kucağında taşıyan ve duyduğu seslerle kaskatı kesilmiş olan adamdı.
Kurtarılmaya değmeyen bir hayat için canını yeniden tehlikeye atıyordu. Bunu istemediğimi söylemek beni büyük bir yalancı yapardı ama istiyor olmanın da bencillik olup olmadığından emin olamıyordum.
"Jungkook," dedim sadece onun duyabileceği bir sesle. "Bırak beni, git. Sana... Benim yüzümden sana bir şey olursa..."
"Şşş..." diyerek böldü beni. "Buradan beraber çıkacağız, tamam mı? Güven bana."
O benim gibi kısık sesle konuşma ihtiyacı da hissetmemişti.
Jae Woo'nun sesi Jungkook'un kucağında olmama rağmen korkuyla yerimde sıçramama sebep olurken gözlerimi sımsıkı kapatarak başımı onun omzuna gömdüm.
"İşleri birbirimiz için zorlaştırmayalım," dedi Jae Woo. "Kardeşler arasına girilmez, Jungkook."
"Senin kardeşliğini sikeyim," diye konuştu Jungkook. "İşleri istediğin kadar zorlaştır, buradan Lisa olmadan çıkmayacağım." Sesini ilk kez bu denli ciddi ve ürkütücü duymuştum.
"Ya," diye alaylı bir nara bırakan Jae Woo, "O nasıl olacakmış?" diye sorarken Jungkook beni daha sıkı tuttu. "Burası baş edemeyeceğin kadar adamla dolu, Jeon Jungkook. Buradan elini kolunu sallayarak çıkabileceğini mi sanıyorsun?"
"Aynen öyle sanıyorum."
Bu cesaretinin kaynağını bilmiyordum. Neye güveniyordu bilmiyordum. Ama içimden bir ses, içi boş bir cesaret olmayacağını söylüyordu.
"Düşüncelerini hemen değiştirelim o zaman," dedi Jae Woo. Bedenim korkuyla kasılarak gelecek herhangi bir darbeyi beklerken üzerimize yaklaşan adımları duyabiliyordum. Bir anda birkaç ayrı yerden darbe aldığımızı hissetmeye başladım. Jungkook'un karşılık vermeye çalıştığını hızlı ve sürekli hareketlerinden anlayabiliyordum. Ve saniyeler önce bana "Sakın gözlerini açma," diye fısıldadığını duymuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
broken smile | liskook
Fanfiction"Ruhumun içindeki küçük kız, yaşamayı çok fazla istiyor." ••• Lalisa Manoban'ın bir katile dönüştüğü karanlık gecenin içinde, yardım için koştuğu kapı, sıradan bir öğrenci olmadığını bildiği Jeon Jungkook'un kapısıydı. ••• "Kısa bir şiir; seni sevi...