"Sikerim onları da verecekleri kararı da!" diye bağırdı Jungkook öfkeyle. Bağırışı yerimde sıçramama neden olurken bakışlarımı ondan çekerek Namjoon'a döndüm. Ona bakmak, bugün yaşadığım o berbat anı hatırlatarak gerilmeme sebep olsa da kendimi sakin tutmaya çabalayarak "Tam olarak neden bunu istediklerini biliyor musun?" diye sordum.
Benden ne istiyorlar?
Oğlunu öldürememiştim bile, beni neden rahat bırakmıyorlar?
"Aslında birkaç tahminim var," dedi Namjoon sıkıntı dolu bir sesle. "Jae Woo, sizin birbirinize girdiğiniz ve senin onu öldürdüğünü sandığın gece, ailesiyle ilgili bir şeyler öğrenmiş sanırım. Ne öğrendiğini bilmiyorum ama ortada dolaşan bir kayıt varmış ve bu onu öfkelendirirken annesini korkutmuş. Farklı duygularla, ikisinin de ilk saldırıya geçtiği kişi sen olmuşsun."
Namjoon sakin ama sıkıntı dolu sesiyle konuşurken Jungkook yerinde duramıyor, sürekli ellerini saçlarından geçiriyor, derin nefesler alıyor, bir oturup bir kalkıyordu. Aralara eklenen küfürler de cabasıydı tabii. "Biraz hareketsiz kalabilir misin?" diye kısık sesle sorduğumda beni duymamasına gözlerimi kısarak baktım. Tekrar konuşacağım anda Namjoon benden önce davranarak "Götünde kurt mu var hayvan herif, otur şuraya! İki dakikada beynimi çorba ettin!"
Jungkook kendisine çıkışan Namjoon'u duyarak ters ters baktı. "Daha insanca da söyleyebilirdin, hyung."
Sinirlerim bozulurken istemsizce güldüm. Hayatım mahvolmak üzereyken gülmem ne kadar sağlıklıydı bilmiyordum ama son zamanlarda sağlıklı olmayan çok fazla duyguyu da yaşamıştım, yapacak bir şeyim yoktu. "Sinirleri bozuldu kızın," dedi Namjoon kendisine atılan lafı duymazdan gelerek ve bana baktı. "Lalisa, iyi misin?"
Kıkırdayarak başımı iki yana salladım. "Daha ne kadar iyi olabilirim ki?" diye sordum. "Baksana, her şey ne kadar yolunda gidiyor!" Namjoon'un bakışları üzgün bir hal aldı. "Zor şeyler yaşadın," diye mırıldandığında, sinirlerim daha da gerilmişti. Bir de ben bu sabah, hayal gördüğümü anlamamış ve bu adamın benimle öyle acımasız konuşabileceğini düşünerek buna inanmıştım. Gözlerim dolarken başımı iki yana salladım. "Zor şeyler yaşamadım ki," dedim tebessüm ederek. "Çok daha zor şeyler yaşayanlar var, ben zor şeyler yaşamadım ki..."
Daha kötüsü olabilirdi...
Ölebilirdin... Yaşadığın için şükretsene... Ölebilirdin...
Elindekiyle yetinip mutlu olacak şeyler bulsana... Ölebilirdin...
"Ölebilirdim," diye tekrarladım. Başımı tekrar iki yana sallarken, kendi kendime bunu düşünmeye devam ettim. "Ya ölseydim o gece? Şanslıyım ben... Yaşadığım için şanslıyım... Öldürebilirdi beni... O evde de ölebilirdim ben. Babam gibi de ölebilirdim, onun ölümünü izlerken de ölebilirdim... Yaşıyorum ben... Zor şeyler yaşamadım... Daha kötü şeyler yaşayan insanlar var, öyle derler ya... En azından yaşıyorsun derler ya... Ben de yaşıyorum ki..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
broken smile | liskook
Fanfiction"Ruhumun içindeki küçük kız, yaşamayı çok fazla istiyor." ••• Lalisa Manoban'ın bir katile dönüştüğü karanlık gecenin içinde, yardım için koştuğu kapı, sıradan bir öğrenci olmadığını bildiği Jeon Jungkook'un kapısıydı. ••• "Kısa bir şiir; seni sevi...