Kaçak yaşadığı günlerde dayanaman Narcissa'nın, teslim olmak istediğini söylemesiyle başladı her şey. Draco nerdeyse anında kabul etti. Tabi yanlarındaki o fazlalık bunun bir aptallık olduğunu söyleyip, ansızın bir gece kayboldu.
Çok geçmeden bakanlığa teslim olan ikili suçlarını kabul etmişti. Bakanlık ise uzun bir toplantı sonrası onlara bir teklif sundu. Lucius ve kaçan diğer ölüm yiyenlerin yerini tespit etmeleri karşılığı onların her şeyden uzak belli bir yerde, bakanlığın kontrolünde yaşamalarıydı. Üstüne üstlük bütün masraflar bakanlıktan çıkacaktı. Neden olmasın.
Teklifte ki bir kaç kural Draco'nun canını biraz sıksa da yapılacak bir şey yoktu. Asalarının elinden alınması ve dışarısı ile bakanlık dışında bir iletişime geçmemek gibi kurallar.
Sadece saatler sonra yeni evlerine önüne cisimlendiler. Ormanın içinde iki katlı müstakil(?) bir evdi. Sanki koskocaman bir ağaç dikdörtgen şeklinde büyümüş de periler üstüne kristaller yapıştırarak pencere yapmış gibiydi.
Ev her yanına iki kilometre boyunca güvenlik ve gizleyici tılsımlar ile kaplanmıştı. Nerde olduklarını sadece bakanlıktaki bir kaç kişi biliyordu.
İçerisi genişti. İlk katta oturma odası ve açık mutfak vardı. Uzunca bir koridorun sonunda karşılıklı banyolar vardı. Koridorun başında ise yukarı çıkan merdivenler. Yukarda genel olarak yatak odaları ve tuhaf bir şekilde Draco için özel bir iksir odası vardı. Asası olmadan çok az seçeneği vardı.
Yanlarındaki seherbazlar her üç günde bir baykuşla mektup göndereceklerini herhangi bir sorun olursa veya bir şey istiyorlarsa baykuşla yazıp göndermelerini söylediler. Ayrıca diğer ölüm yiyenlerin yerini tespit etmeleri için sık sık bakanlıktan birilerinin geleceğini ve herhangi bir acil durumda -evlerinin ölüm yiyenler tarafından tespit edilmesi- evin bodrumunda ki, bakanlığa bağlı olan anahtardan bahsettiler.
İlk hafta nerdeyse saat başı sürekli seherbazlar geliyordu. Ne kadar evi düzenlemek ve yemek malzemeleri getirdiklerini söyleseler de Draco, Narcissa ve onu izlediklerini biliyordu. Rahatsız olsa da şu ana kadar kimse ne ona ne de annesine asa çekmemişti.
İlk ay asa kullanmadan evi toparlamayı ve şömine yakmayı başardı. Mutfakta Narcissa'ya yardım etmek istese de daha girdiği ilk 10 dakika içinde fırını patlattığı için mutfağa girmesi geçici olarak yasaklandı.
ฅ^•ﻌ•^ฅİşte o asalar çekildi. Ama ne Draco'ya nede Narcissa'ya karşı. İki seherbaz, biri Narcissa ile neredeyse aynı yaşta diğeri ise Draco dan biraz büyük, nedeni bilinmez bir şekilde salonun ortasında birbirine girdi. Hatta büyüler yetmemiş olucak ki bir ara yumruk yumruğa girdiler.
Diğer ikisi ise mutfakta ne yapmaları gerektiği hakkında en ufak bir fikri olmadan yemek masasında oturup onları izliyorlardı. Olaylar biraz yatışıcakmış gibi görülünce Narcissa araya girdi. İkisi karşılıklı tekli koltuklara kendisi ise şöminenin karşısındaki üçlü koltuğa oturdu. Draco'da hemen Narcissa'nın yanına tünedi.
Baba oğul olduğu öğrenilen ikilinin arası son birkaç aydır iyi değilmiş. Eşi evi terk edince ikisi de bunalıma girmiş. Kavganın çıkış sebebi ise çok alakasız bir biçimde.....
"Limonlu kekimi sen yedin dimi?" Evet. Bundan dolayı.
"Pekala sizin baba oğul ilişkinize karışmak gibi bir niyetim yok. Fakat fırından daha yeni çıkmış dumanı üstünde beni bekleyen bir kirazlı turta var. İster misiniz?" Draco mutfak kapısından seslendi. Narcissa hızlıca dolaptan tabak çıkartıp turtayı servis etti. Dakikalar sonra dördü tuhaf bir sessizlikte turtayı yiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeni Yaşam
FanfictionSavaştan yıllar sonra Draco Hogwarts'a iksir profesörü olarak geri dönüyor. Slytherin binasına karşı olan nefreti azaltmaya çalışan Draco öğrencilerin sevgisini kazanabilecek mi? NOT: Bölümlerin düzenli bir biçimde geleceklerini sanmıyorum. Eğlences...