4. Bölüm

291 33 21
                                    

Kaç yüz yıldır değişmeyen Hogwarts sadece on yıl içinde o kadar değişmişti ki, bu iyi mi kötü mü bir türlü anlam veremiyordu. Değişmesi savaşın etkilerinden çıktığının göstergesiydi.

Ama ya öncesi. Öncesini bildiği rotaları karıştırmış, söylemeye utansa da, birkaç kere de kaybolmuştu. Yemeğe geç kaldığını çoktan fark edip nerede olduğunu anlamaya çalıştı.

Şansı pek de yaver gitmemişti doğrusu.

Bu koridorun solu bahçeye açılması gerekirken ikinci bir koridor daha karşısına çıktı. Şuan kaçıncı katta olduğunu bile bilmiyordu.

"Noir. Babana bir iyilik yap ve bizi bu labirentten çıkar hayatım." Yılan ismini duyar duymaz kafasını kaldırdı. Gereğinden fazla uzamış saçlarına toka yerine Noir vardı. Noir tuhaf bir şekilde boyunu değiştirdiği için kullanışlı olabiliyordu.

Yılan önce dilini dışarı çıkarıp salladı. Sonra kafasını sağa çevirdi. Onun önderliğinde bir kaç koridor daha geçtikten sonra Draco dışardan gelen rüzgar seslerini duydu.

Sonunda dışarı çıktığında karagölün yanındaydı. Derinden bir nefes aldı. Gölün tuzlu suyu ciğerlerini yakıyordu. Özlemişti. Blaise ve Pansy, onu zorla dışarı çıkartıp buraya getirirdi. Pansy sürekli önüne gelen herkesin dedikodusunu yapardı. Ve hepside doğru çıkardı.

"Onlara mektup yazsam güzel olurdu." Anılar aklına geldikçe onları ne kadar özlediğini fark etti. On yıl boyunca ikisine de bir mektup bile yazamamıştı.
Yazsa da göndermezdi zaten. Bakanlık izin vermezdi. Ama şuan, şimdi özgürdü. Sıfır baştan başlıyordu. Bu an onu-

"Draco! Tanrım, her yerde seni arıyordum." Fern koşarak yanına geliyordu.

"Teşekkürler ya. Dramatik anımı bozdun."

"Neyse neyse. Hadi odaya geri dönelim, ha? Bence yeterince gezdin." Draco gözlerini kısarak ona baktı. Garip davranıyordu. Bir şey saklıyor.

"Daha yemek yemedim. Büy-

"Yemeği odana getiririm. Sen bence direk odana git." Evet, kesinlikle bir şeyler saklıyordu. Ve Draco ne sakladığını bulamazsa delirirdi.

"Pekala. Fern, benden ne saklıyorsun?" Ellerini beline koydu. Bu haliyle tıpkı Narcissa'ya benziyordu.

"Ben sevgili kardeşimden bir şey saklar mıyım?" Elini göğsüne koyup gözlerini kırpıştırdı. "Sadece yorulduğunu düşünüyorum."

"Eğer büyük salona gitmezsek benden bir şey sakladığına kalıbımı basarım." Bunları söyleyip içeri yöneldi. Noir'ı bir kez daha pusula gibi kullanarak gidiyordu. Arkadan Fern sanki ölüm haberini almış gibi ona yetişmeye çalışıyordu.

Salonun büyük kapısına yaklaştıkça Fern daha da endişelenmeye başladı. Morgana'ya şükürler olsun McGonagall hemen önlerinde belirdi.

"Oh! Mr. Malfoy, yemeği odanda yiyeceksin zannediyordum. O yüzden odana göndermiştim." Profesör sakince konuştu. Fazla fazla sakince. Draco yemezdi.

"Diğer profesörlerle tanışmak için ge-

"HAYIR!" Karşısındaki kadın bir anda bağırdı. Sonra ne yaptığının farkına varıp hafifçe öksürdü. " Yani demek istediğim saat çok geç oldu ve çoğu profesör odalarına döndü."

"İllaki bir iki kişi vardır değil mi?" Eğer birazdan oraya gitmezse meraktan gerçek anlamda patlayan ilk kişi olabilirdi.

"Biliyor musun? Onlarla şuanda tanışmak zorunda değilsin."

"Afedersiniz? Bu biraz kabaca olurdu." Salazar aşkına bu insanlara ne oluyor. Adım atarak gitemeye çalıştı ama profesör kollarını iki yana açarak onun önüne geçti.

Yeni Yaşam Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin