11. Bölüm

179 24 13
                                    

"Cidden imkansız." Pansy'nin şaşkın sesi Hogwarts'ın koridorlarında bir kez daha yankılandı.

"Sadece on sekiz kişi mi? Bu Hogwarts tarihinde ilk kez karşılaşılmış bir şey olsa gerek." Bir o kadar da şaşkın Blaise yavaşca Noir'ın çenesini okşuyordu. Yılan halinden oldukça memnun duruyordu.

"Oldukça az evet ama pek bir sıkıntı yaşadığımı söyleyemem. Sanırım bir tek derste eşleşince iki katından fazla Griffindor birbirleriyle eşleşiyor. Ve iki Griffindor eşleşince ne olur bilirsiniz."

"BOOM" Pansy ve Blaise bir ağızdan yanıt verdi.

"Aynen." Daha ilk derste az kalsın  kazanları patlatıyorlardı. Ve daha iksirlere başlamamışlardı bile. Draco son anda fark etmeseydi eğer koca bir grup Griffindor hastane kanadını boylardı.

"Oh! Saate bak. Gidelim Blaise, daha Salazar'a selam vermedik. Lanetlenmek istemiyorum. Planı unutma sakın."

"Görüşürüz Draco.... Hadi bırak artık beni." Blaise bir yandan Pansy'e yetişmeye çalışıyor bir yandan da Noir'ı Draco'ya vermeye çalışıyordu.

Yılan ikisini umursamadan Blaise'in koluna sarılmış onlara dil çıkarıyordu.

"Bırak kalsın. Acıkınca da kendi yemeğini kendi avlar artık."

Bir anda diklenen yılan gözlerini kısarak Draco'ya baktı. Çatal dil olmasına gerek yoktu. Draco, yılanın aklından geçenleri çok iyi bir şekil anlayabiliyordu.

"Hadi ben kaçtım." Döndüğü gibi koşarak oradan uzaklaştı. Arkadan yüksek sesli bir tıslama duyarken dudaklarındaki gülüşe engel olamadı.

ฅ⁠^⁠•⁠ﻌ⁠•⁠^⁠ฅ

Bir saatten az bir süre sonra altıncı sınıf Slytherin ve Griffindorlar ile ilk dersine girecekti. Şimdi ise sınıftaki delici veya kesici aletlerin keskinliğini köreltiyordu.

Ne olur ne olmaz diye.

Bir yandan da sessizliğin tadını çıkarıyordu. Noir'ın ne kadar gürültü yaptığına inanamazdınız. Yaramaz değildi, sadece.... fazla meraklıydı.

Kapı çalmadan açılınca, sinirle gelen kişiye baktı. Fern elinde iki kupa kahve ve yüzünde tuhaf bir ifadeyle ona doğru geliyordu.

"Gelirken çok tuhaf bir olay yaşadım." Kupaları masaya bıraktı ve kendine bir sandalye çekti. Draco enfes kahveden bir yudum alırken kafasıyla devam et dercesine salladı.

"Pekala. Dersi erken bitirdiğini öğrenince ne olduğunu sormak için sana geliyordum ki koridorun ortasında Potter beni kenara çekti."

"Ne alaka?"

"Bende bir an öyle oldum. Sonra bana ne derse beğenirsin. Gelecek postası yalan haber yapmayı sevdiğini ve senin yanındakinin kendisi olduğunu ayrıca eşim ile öyle bir ilişkisi olmadığını söyledi." Fern ona bakmadan sadece kahvesini içiyordu. Bir şeyler bekliyormuş gibi.

"Ah! Önemli bir şey değil. Bütün Hogwarts evlendiğimizi düşünüyor sadece, o kadar. Eee, sen ne dedin?"

"Ne dememi bekliyorsun? Tabi ki de, önemli olmadığını ve senin beni aldatmayacağını söyledim. Elimde böyle bir koz varken asla kaçırmam." Fern'in yüzünde Draco'nun meşhur sırıtışı belirdi.

"Yüzünün halini görmeliydin, Draco. Sanki dünyası dönmeyi bırakmış gibiydi." Oturduğu yerden Draco'ya daha yaklaştı.

"Potter ile aranda ne var?"

"Weasley ile aranda ne var?" Diye karşılık verdi Draco. İkisi de sessizce birbirlerine baktılar. İkisinden de bir cevap gelmedi. Sonunda Fern ellerini dizlerine vurup oturduğu yerden kalktı. 

Yeni Yaşam Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin