•Gece yolcuları- Neden•
"Ben sana mecburum bilemezsin
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
İçimi seninle ısıtıyorum.
Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor
Bu şehir o eski İstanbul mudur
Karanlıkta bulutlar parçalanıyor
Sokak lambaları birden yanıyor
Kaldırımlarda yağmur kokusu
Ben sana mecburum sen yoksun."
Atilla İlhan3 Temmuz, 2014
Gölyazı, Bursa
İbrahim Nalçaçı'nın ısrarı ile akşam yemeğine kalmıştı Boyabatlı.
Birkaç kelime daha konuştuktan sonra kaybolmuştu Fahren ortadan.
Ağrıyan başında gezdirdi, nasırlı büyük parmaklarını alnında Boyabatlı.
Hava yeni yeni kararmaya başlamış, karanlık gündüzü parçalara ayırmış yerine kendini işliyordu ilmek ilmek havaya.Ahşap kapı tıkırdadı kapı açıldı. İbrahim Nalçaçı biraz dinlenmesi için vermişti bu odayı Kenan'a.
Yumduğu gözlerini araladı uzun ok gibi kirpikler arasından kapıyı aralayana çevirdi gözleri yönünü.Gelen hiç gelmesini ummadığı kişiydi.
Oydu.
Fahren Nalçaçı.Kararsız gözleri Boyabatlı'nın asi bakan açık kahve gözlerini buldu.
Ne diyeceğini bilemedi ilk Fahren."Kusuruma bakmayın lütfen rahatsız ettim, babam size benim söylememi istedi, akşam yemeği hazır sizi bekliyoruz."
Başını onaylarcasına salladı Boyabatlı. Oturduğu koltuktan elleri ile destek alarak ayağa kalktı.
Fahren'in yanına adım adım zeminde sesini tok bir şekilde bırakarak yanına geldi.
İstemsizce düşünmeden edemedi Boyabat'lı. Yüzünde makyaj yoktu birkaç saat önceki gördüğü gibi değildi yüzü bu narin yüzlü güzel kadının.
Yüzünde makyaj taşımadan nasılda güzeldi öyle yüzü. Yüzü efsunluydu teninin esmerliğine tezat parlak cildi tavan lambasının yüzüne vuran beyaz ışığı ile ne güzel duruyordu.Bugün ne kadar da çok incelemişti bu kadını. Neden aklının kör ücra köşelerinde amansızca dolanıyordu bu kadının bu narin yüzü.
Tepeden bakıyordu Fahren'e. Boyu Fahren'den haylice uzun, onun sıska narin bedeninin yanında fazla büyük kalıyordu yıpranmış yorgun bedeni.
Fahren adamın konuşmayacağını anlayınca kapının önünden geçip, adamın önünden giderek yemek masası tartına ilerledi.
Kenan Fahren'in arkasından ağır adımlarla ilerledi masaya.
Erkenden oturmuş olan İbrahim Bey ve Handan Hanım'ı selamlayıp seçtiği sandalyelerden birine bıraktı kendini.
Birkaç dakika sonra yemekler servis edilmeye başlandı çalışanlanların yemekleri yetiştirmek için acele adımları yankılanıyordu salonda.
Ardından İbrahim Nalçaçı konuşmaya başladı.
"Kenan, beğendin mi buraları hoşuna gitmiştir inşAllah?" Dedi sandalyesine yaslanarak.
Bakışlarını yemeğinden kaldırıp İbrahim Bey'e tebessüm etti.
"Sağolun beni bugün burada ağırladığınız için İbrahim Bey. Bilmukabele sizleri de beklerim ailenizle Ankara'ya" dedi Kenan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
•MÜBREM•
Teen Fiction"Elinden şekeri alınmış bir çocuk gibi kaldım Yokluğunda... Yağmur yağar, kar yağar Günler kısalır, geceler uzar On parmağımın üstüne on mum yaktım. Gecesefalarının gündüz yalnızlığıydım Ateşböcekleri ışıtır gecemi. Hepsi bu Kanar bir yerlerim: Sev...