fate

703 36 9
                                    

"Ve kader bizi tekrar karşılaştırdı, Rosé.
Fakat bu sefer ne benim hayatım eskisi gibi ne de senin sevgin."

Jimin'den

Benim ellerim kirlenmişti, senin ise sevgin bitmişti.

Sincap ve Mochi.
Bitmişti.
Bir anda aldığım haberle bizim hikayemiz bitmişti.
Benim hayatımdan o, onun hayatından ben silinmiştim.

Unutmak bu kadar kolay mıydı? Yoksa zaman mı yıpratmıştı?
Bizimkisi unutulacak bir aşk değildi.
Ama belki de o gelmeyecek birini beklemekten bıkmıştı.

Hiçbir kuvvet bana onu unutturamazdı. Hafızamdan asla silemezdim onu. Hayatım boyunca beni en mutlu eden insanı unutmam imkansızdı.

Çok garip hissettiyordu bu. Yıllar sonra geride bıraktığım sevdiğim kadını görüyordum ama o beni hatırlamıyordu bile. İsmimi, yüzümü unutmuştu. Saçlarımın kokusunu çok severdi o, belki onu da unutmuştu.

Kimse bizi hatırlamasa bile,
Ve sen beni unutsan bile,
Ben hâlâ zihnimde senin kalbinde yaşıyorum.

Sabah olduğunda telefonumun art arda çalmasıyla bir küfür savurdum. Gözlerimi zar zor açarken komodinin üzerindeki telefonuma uzandım.

'Başkan' yazısını gördüğümde kaşlarım çatıldı. Sabah sabah ne istiyordu bu herif?

Telefonu açıp kulağıma tuttum. "Buyurun başkanım?"

Ellerimi iki yanıma açıp esnediğimde telefon yanıma düşmüştü. Hemen alıp kulağıma tuttuğumda kahkaha sesi geldi kulağıma.

"Ah, Jimin. Beni güldürüyorsun gerçekten. Öncelikle günaydın. Sana söyleyeceklerim var."

Göz devirdim. Sanki bir şey söylemek için aradığını bilmiyordum. "Buyurun."

Başkan Yang boğazını temizledi. "Rosé'yi şirkete getirmen gerekiyor. Ailesi hakkında ondan bilgi alacağız."

Kafamı salladığımda görmediği aklıma geldi. "Tamam, birazdan orada oluruz."

Başkan Yang telefonu kapattığında komedinin üzerine bıraktım telefonu.

Sabah sabah derdi neydi bu adamın? Bekleyemiyor muydu?

Yorganı kenara çekip yataktan kalktım. Ne vardı az daha uyusam? Sabah erkenden kalkmaktan işkence gibiydi. Neyse ki Rosé sağolsun bağırışıyla ayılıyordum.

Ayaklarımı yerde sürüyerek banyonun yolunu tuttum. Yüzüme su çarptığımda, "Siktir!" diyerek havluya uzandım. Su buz gibiydi. Donmuştum.

Yüzümü kuruladıktan sonra banyodan çıktım. Dolabımı açıp içine göz gezdirdim. Pek alışverişe çıkmadığım için çok kıyafet almıyordum ama artık almam gerekiyordu. Ha Eun'da bir şeyler çalmalıydım.

Birkaç parça şey aldıktan sonra telefonumu komodinin üzerinden alıp Ha Eun'u aradım. Telefonu kulağıma götürdüğümde birkaç kere çaldıktan sonra açtı.

"Günaydın."
"Günaydın," dedim ve dağınık saçlarımı şekillendirmeye başladım.

"Sabah sabah aramanızın sebebi neydi Jimin Bey? Siz bu saatte uyanık olur muydunuz?"

Gülerek, "Ağabeyini iyi tanıyorsun. Sana verdiğim emekler boşa gitmemiş." dedim.

"Buyurun aldıklarınız, iyi günler..." Birkaç paket sesi geldikten sonra Ha Eun'un sesi duyuldu tekrar. "Uzatma da sadede gel. Bugün çok yoğunum."

YOU | JiroséHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin