smile

551 34 8
                                        

"Ya! Bugün annem erken gelecek, geç kalırsan seni öldürür. Bir daha arkanı toplamam, haberin olsun."

Ha Eun'un sözlerine aldırmadı Jimin. "Sen bana kıyamazsın. Hem ben de senin arkanı toplamıyor muyum, kızım?"

Ha Eun göz devirdi. "Git, ne halin varsa gör!"

Jimin sırıtarak çantasını yere fırlatıp kapıya koştu. Ayakkabısını bir çırpıda giyip koşarak sokağa atladı. O kadar hızlı koşuyordu ki, şimdiden nefes nefese kalmıştı. Ama onun için buna değerdi.

Koşarken Taehyung'un evinin önünden geçtiği sırada ona el sallayan Taehyung'u gördü. Ona el sallayıp koşmaya devam etti.

Yaklaşık 15 dakika sonra gelmişti. Evin önündeydi. Etrafa bakındığında kimsenin olmadığını gördü.

Duvara yaslanıp nefesini düzenledikten sonra beklemeye başladı. Yüksek bahçe duvarının ardından bir kadın sesi duyuldu.

"Chaeyoung! Eğer o serseriyle konuşmaya devam ediyorsan sonu kötü olacak. Anlamadığımı sanma. O çocukla bir daha görüşmeyeceksin!"

Jimin kaşlarını çatarak parmak uçlarında durdu ve sessizce göz attı. Rosé'nin annesi ona bağırıyordu. Rosé ise annesini umursamayıp üzerini düzeltmekle meşguldü.

Rosé herhangi bir şey demediğinde annesi daha da sinirlendi. "Eğer dediklerimi yapmazsan Avusturya'ya geri gönderirim seni. O çocuğu da bir daha göremezsin."

Rosé'nin kaşları çatıldı. Arkasını dönüp annesine baktı. "Bunu yapamazsın."

Annesi sinirle güldü. "Neden yapamayacakmışım? Beni tutan herhangi bir şey yok. Babana söylersem o da onaylayacaktır."

"Anne, hayır... Lütfen yapma bunu. Onu görmeden duramam ki ben. Kalamam orada." Jimin göremese Rosé'nin gözlerinin dolduğunu tahmin edebiliyordu. Dudaklarını birbirine bastırdı.

"Sana son uyarım bu, Chaeyoung. Ya o serseriyle konuşmayı kesersin ya da Avusturya'ya gidersin. Anladın mı beni?"

Rosé ellerini birleştirdi yalvarırcasına. "Anne, lütfen..." Annesi tepki vermediğinde gözyaşlarını sildi.

"Şimdi gitmene izin veriyorum ancak bu son olacak. Vedanı et ve konuşmayı kes."
Annesinin sözlerine sadece kafasını sallayabildi Rosé.

Arkasını dönüp kapıya doğru yürüdü. Gözyaşları yanağından süzülüyordu. Bahçenin kapısını açarken gözleri yerdeydi.

Jimin'i fark etmeden yanından geçip gideceği sırada Jimin onu kolundan tutup kendine çekti. Kollarını beline sardığında Rosé de Jimin'in boynuna doladı kollarını.

"Merak etme, sen beni bıraksan ben seni bırakmam. Sen benim Sincap'ımsın ve hep öyle kalacaksın."

"Ama annem-"

Jimin, Rosé'nin görmediğini bilse de gülümsedi ve saçlarını okşadı. "Senin için iyi bir adam olurum. Annen belki o zaman izin verir, ha?"

Rosé kollarını Jimin'in boynundan çekti ve gözlerine baktı. "Gerçekten mi?"

Jimin gülümseyerek, "Gerçekten," dedi.

Rosé'nin yanağını okşadı Jimin. "Seni asla bırakmayacağım. Son nefesimi verene kadar seninle olacağım..."

Geride kalan anılar bazen sadece ufak bir tebessüm bırakır.
Tutulamayan sözler çok can acıtır.
Mutluluktan geriye sadece yalnızlık ve acı kalır.

YOU | JiroséHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin