"İki şeker alabilir miyim?" yanımda birden beliren kişi kollarını tezgaha dayayıp çalışana "Ben de iki şeker ve bir çay lütfen" duyduğum sesle şaşkınca Çağrıya döndüm. Yanıma gelen Çağrıydı. YANIMA GELEN- neyse sakinim. Boğazımı temizleyip bardaktaki şekeri karıştırırken dönüp bana gülümsedi. "Eğleniyor musunuz?" hafifçe gülerek başımı salladım. Önüme düşen saçı kulağımın arkasına alırken çayıma döndüm tekrar. "Gayet güzel gidiyor şimdilik" kendisine uzatılan çaya şekerleri koyup karıştırırken tezgahtan partiye doğru döndü
"Sevindim buna. İyi eğlenceler" veee gitti... Yani klasik. Kibar ve yakışıklı ve kız aşığı ve yakışıklı- bir dakika bunu saymıştım. İşte bu özelliklere sahip olduğu için ufak bir sohbet, baktı ki sohbet sarmıyor döndü ve gitti. Harika. Hoşlandığım çocuk beni sıkıcı buldu. Mükemmel(!) Gözlerimi devirip Sanem'in yanına doğru ilerledim. Ben ne kadar göze batmayan bir tipsem Sanem de bir o kadar göze batan tiplerdendi. Eğlenceliydi, komikti ve şakaları anlıyordu, iletişimi iyiydi ve ayrıca sarışındı. Yani alakasız belki ama sarışın ya. SA-RI-ŞIN. Eğer erkek olsaydım net köpek gibi yıllarca Sanem'in peşinden koşardım. Hatta hayatımın sonuna kadar. O evlense koşamazdım tabii ama kalbimde saklardım ve başka kızlarda onu arardım. Sahtecikten sadece hayali ortamda bile erkek olduğumu düşündüm ve şerefsizin teki olup çıkıverdim. Harika. Uçkur düşkünü pislikler. "Hey! Kumsal gel ve çocuklarla tanış" beni çekip çocuklara doğru uzattığında hafifçe gülümsedim. "Selam" çocuklarda gülümseyerek bana selam verdi falan filan. Sonra yine Sanemle sohbet ettiler. Çağrı dışında sohbet etmek istediğim bir erkek yoktu. O da sırf Çağrı diye istiyordum zaten. Benim yakışıklı bateristim. "Neyse gece bitsin mi artık? Dönsek mi evlerimize?" Sanem yüzüme bakıp gülümsedi. "5 dakika daha. Çocuk numaramı her an isteyebilir" gülerek kafamı olumsuz anlamda sallarken çevreye bakındım. Çocuk Sanemden numarasını isteyene kadar burdaydık. Yani geceyi noktalayacaktık anlaşılan. Sonuna kadar burdayızzz. Yey.Bir saat sonra sonunda -ben kalabalık yüzünden baygınlık geçirmeden önce- kafede parti bitmişti ve herkes dağılmaya başlamıştı. Çocukta son dakika numarasını istemişti Sanemin. Bir ara boğazına yapışıp 'İSTE LAN ŞU NUMARAYI ARTIK' dememek için kendimi zor tutmuştum. "Ee nasıldı? Eğlendin mi?" Sanem gün sonu kazandığı maçla eve şen şakrak dönüyordu. "Güzeldi. Çağrıyla ufakta olsa sohbet ettik falan. İyiydi ya" şaşkınca durdu ve çekeleyerek beni de durdurdu. "Ne sohbeti? Ne zaman? Nerde? Hemen anlat" kolundan tutup çekerek yürümeye zorlarken kıkırdadım. "Şimdi şöyle....."
🎻🎻🎻
Müzik sınıfında kemanımı temizlerken içeri giren ekiple kafamı kaldırdım. Çağrılar gelmişti. Art arda iki gün onu görmek mi?? Dünyadaki cenneti mi yaşıyordum şu an. Kendi kendime salak salak sırıtırken kafamı kemana eğip temizliğe devam ettim.. Zaten şu an başka yapacak işimde yoktu.. Çağrı ve ekibi burdayken kemana dokunamazdım bile. Çalamazdım yani. Asla. Hiçbir şekilde ve hiçbir koşulda. Güzel çalıyordum.. Hatta çok iyiydim bu konuda çünkü çocukluğumdan beri çalıyordum. Annem bir kemancıydı. Yani sahneye falan çıkan türden. Onu kaybettikten sonra ben onun kemanını elime almış ve oynamaya başlamıştım. Ne zaman kemana dokunsam, onu çalsam veya sadece izlesem bile sanki annem yanımda beni keman sesiyle uyutmak istermiş gibi hissederdim. O çalmadan uyuyamazdım. Her gece ağlardım keman çalsın diye. Tabii o gittiğinde babam benim için birkaç parça öğrenmek zorunda kaldı. Günlerce çalıştı. Ben yorgunluktan bayılmadığım sürece uyuyamıyordum çünkü. Çok üzülüyordum. Abim de üzülüyordu ama benim annemle daha yakın bi ilişkim vardı. Abime göre. Ben annemin dizinin dibinden ayrılmazdım. Babam da çok yıpranmıştı. Bize farkettirmemek için çok uğraşmıştı ama biliyordum. Onun benim için parçaları öğrenmeye çalışırken ağladığını duymuştum. Bir kız çocuğu için en zor şey babasının ağlamasını görmekti belki de. Koskoca dağ gibi adam hüngür hüngür ağlıyordu ve elinden hiçbir şey gelmiyordu. O çok iyi bir babaydı. Her zaman. Hiçbir konuda ondan çekindiğim olmamıştı. Hep baba ve her zaman bir anne gibiydi. Ebeveyinlerimi seçme şansım olsa yine onları seçerdim. Bakışlarımı havaya kaldırıp gözlerimi kırpıştırdım. Şimdi bunlar aklıma gelince ağlayasım gelmişti ve ağlamak istemiyordum. Şu an burda müzik sınıfında ağlamayı hiç istemiyordum aslında. Kendimi durduramayacağımı farkedince kemanı bırakıp hızlı adımlarla sınıftan çıktım. Ağlamak benim için bir zayıflık değildi. Ağlamayı severdim. Beni tazelediğini düşünürdüm ama sadece abim ve babamın yanında. Bazen de Sanem. Her zaman değil tabii. Yüzümü yıkayıp aynaya bakarken derin bir nefes aldım. Kıpkırmızı olmuştum. Ağlamayıp kendimi tutunca da pancar gibi kızarıyordum böyle. "Kumsal çamur oluyordu." Kendi kendime yaptığım espriye gülerken ağlamaya başladım.. Psikolojim çok bozulmuştu. Ne oluyordu böyle?!
🎻🎻🎻
Utkunun ağzından
Hocayla konuşurken bakışlarım Çağrıya takıldı. Bir yere odaklanmış gözünü ayırmıyordu. Bakışlarımı baktığı yere çevirdim. Çıtı pıtı bir kız kemanını temizliyordu. Sırıtarak Çağrının omzuna omzumla vurduğumda kafasını bana çevirdi. "Hayırdır vuruldun bakıyorum" kaşlarını çattı. "Ne alaka?" kızı gösterdim. "Güzel kız kardeşim" bir nefes verip tekrar grubun sohbetine daldı ama ben kıza baktım. Bakışlarını havaya kaldırıp hızlı hızlı kırpmaya başladığında kaşlarım çatıldı. Ağlıyor muydu o? Parmağımla Çağrıyı dürttüğümde sinirle bana baktı. "Ne var olum? Dalmışım öylesine" gözlerimi devirip kızı gösterdim. "Ağlıyor lan kız" bakışlarını kıza çevirdiği sırada kız kemanı bırakıp apar topar sınıftan çıktı. "Hocam o kız kim?" Çağrının sorusuyla ben de hocaya döndüm. "Kim? Kumsal mı?" kafamızı salladığımızda gülümsedi. "12.sınıflardan. Harika keman çalıyor. Anne mesleği zaten. Çocukluktan beri kemanla beraber. İyi kızdır. Zeki. " Çağrının bakışları o bildiğim yoğunluğuna ulaştığında nefes verdim. Kim bilir aklına ne gelmişti de düşünmeye başlamıştı. Ben o bakışlara bir isim bile takmıştım. Filozof Çağrı bakışıydı o. Parlak fikirler hep o bakıştan sonra çıkardı ama bu sefer nasıl bir parlak fikir çıkaracaktı emin değildim.
"Hocam sizce o kız keman dersi verebilir mi?" dediğinde yüzüne baktım. Yani hepimiz Çağrının yüzüne baktık aslında. "Sana mı?" diyen hocaya Çağrı gülümsedi. "Kardeşime" grupça birbirimize bakındık...
Çağrı'nın bir kardeşi yoktu ki?
Selaaaaammm.
Sizce nasıl gidiyor hikaye?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
İkİ ŞekeR
Teen FictionGülümseyerek yüzüme doğru düşen saçlarımı iki eliyle kulaklarımın arkasına çekti ve avuçlarını yanağıma koydu. "Kız arkadaşım olsana" gözlerim şaşkınca genişlerken Çağrıya baktım. "Ne?" gülümseyip alnıma bi öpücük kondurdu. "Maç bitene kadar bekleri...