1998yılına geldiğimde bir askeri alanın önünde üzerinde MİT öğrencisi olduğumu gösteren bir yaka kartı ile duruyordum yavaş yavaş kapıya yaklaştım ve kapıdaki yazıyı okudum.
Kaptan Amerika ve Kaptan Carter'ın doğduğu yer.
İşte burası hayatımı değiştirecek yerdi ama bunu öğrenmem için daha çok erkendi.
Yavaş ve sakin adımlarla kapıya ilerledim, izin kağıdını gösterdim ve yine aynı sakinlik ile babmı aramaya başladım.
Herkes için normal olan bu yer benim için bir heyecan sebebiydi bir taraftan babamı arıyor öbür taraftan ise olabildiğince dikkatli bir şeyleri kurcalıyordum."Askeri alanda parmak izi bırakmak mı? İyi cesaret."
"Anlamadım?"
Babam elini uzattı.
"Ben Anthony Edward Stark."
"Victoria Hale."
Bunu derken aynı zamanda parmağındaki yüzük ile de oynuyordu yüzüğü MIT den mevzun olduğum gün babam vermişti babama ise Eric Rogers... Eric sadece güvendiği insanlara bu yüzüğü verirdi hayatında sadece iki kişiye vermişti, bunu biliyordum ve bu yüzden babamın yüzüğü fark etmesi için elinden geleni yapıyordum.
"Yüzüğü daha ne kadar gözüme sokacaksın Bayan Hale."
"Siz taşı bana verene kadar Bay Stark."
"Hangi taşı?"
"Eric Rogers'ın size bana vermeniz gerektiğini söylediği taşı."
"Eric neden bir taşı size vermemi istesin ki?"
"Taşın amacını sana asla söylemeyeceğim Stark boşuna uğraşma ve beni oyalama taşı ver sen de kurtul bende sonra 2000 yılına kadar birbirimizin karşısına çıkmayalım."
"Bana uyar Bayan Victoria nişanlım ile gayet mutluyum ve onu aldatmaya niyetim yok."
"Artık taşı alabilir miyim?"
"Tabi ki de."
Uzun bir koridordan ilerlerken birden sağ tarafa saptık ve karşımıza bir oda çıktı.
Kaptan Amerika (Eric Rogers)
Babam taşı buraya saklamıştı çünkü hem Eric öldükten sonra bu oda boşaltılmış hem de bu odaya girmeye izni ve cesareti olan tek kişi babamdı Eric vasiyetinde böyle istemişti. Babam sakince kapının kilidini açtı içeri girdiğimizde oda da sadece masa sandalye ve boş bir kitaplık vardı. Babam yavaşca masaya yöneldi ve çekmecenin kilidini açtı ardından bir kaç kitap çıkarmaya başladı ve kitaplığa yönelip kitapları farklı raflara koymaya başladı bunun bir düzenek olduğunu anlamam fazla uzun sürmedi.
"Sevgili kızım bana adını söylese fena olmaz bence."
"Anlamadım?"
"Eric bana bu taşı almaya gelecekten birinin geleceğini ve benim kızım olduğunu ve tam olarak taşı alanın sen olduğunudan emin olmam için 2000 yılına kadar bir daha görüşmeyeceğimizi söyledi ama gerçek adını söylemedi Victoria olamaz demi çünkü çocuklara büyüklerinin adını koymayı her zaman saçma bulmuşumdur."
"Neden 2000 yılına kadar bekleyip cevabı kendiniz öğrenmiyorsunuz Bay Stark?"
"Bay Stark? Demek resmiyete geri dönüş yaptık. Söylemeden geçemeyeceğim Victoria, aynı huy olarak dayına benziyorsun. Her neyse taşlar bu kutunun içinde ama gitmeden önce sana bazı şeyler söylemeliyim."
"Hangi konuda?"
"Kitaplar konusunda."
"Evet?"
"Eric bunları taş ile beraber sana vermemi ve çok dikkatli olman gerektiğini söyledi bundan sonra hayatın normal bir insandan daha farklı olacak."
"Ne gibi?"
"Bilmiyorum ama zamanla yaşadıkların bunu sana gösterecektir ufaklık. Dikkatli ol."
"Olurum."
"Ben ciddiyim gerçekten de dikkatli ol."
"Dikkatli olmamak gibi bir şansım yok zaten.""Biliyorum ama yine de uyarmak istiyorum. Ufaklık, içimde çok kötü bir his var."
"Dikkatli olacağım."
"Sana güveniyorum."
"Seni 3000 kez seviyorum aynı küçükken de dediğim gibi."
"Vay be ne kadar da çokmuş."
Ve bu konuşmadan sonra kendi zamanıma geri döndüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Taşların Laneti
FanfictionEric Rogers yine her gece yaptığı gibi o gece de annesi uyurken evden çıktı kazma ve küreği yanına aldı ve ormana gidip yine mezar kazmaya başladı. Babasını kaybettiğinden beri her gün gece geç saatlerde ormana gider fazla dikkat çekmemek için en fa...