3 hafta sonra
Yaşanan 2 cinayetten beri 3 hafta geçmişti. Roza ve arkadaşları cenaze törenleri dışında birbirleriyle ne görüşmüşler, ne konuşmuşlar, ne de mesajlaşmışlardı. Hepsi bitik halde kendi köşelerine çekilmişlerdi. Sadece Toprak, Roza'ya destek olmak için her gün yanına ya gidiyor, kafasını dağıtmaya çalışıyordu. Roza ne kadar yalnız kalmak ve kimseyle konuşmamak istese bile Toprak asla yalnız bırakmıyor, her zaman yanında olmaya çalışıyordu. Yanında olamadığında ise mesaj atıyor ya da arıyordu. Toprak ne zaman yanına gelse sadece genelde ikiside sessiz ve boş duvarları izlerdi.
Fakat bugün Toprak, Roza'nın yanına gitmemişti. Ne aramış ne de mesaj atmıştı. Dün geceden beri Toprak'a ulaşamamış, evde deliye dönmüştü. Odasında delicesine dönüp duruyor, Toprak'tan bir yaşam belirtisi bekliyordu.
"Eğer gelicekse çoktan gelmiş olması gerekiyordu. Neden gelmedi? Neden bir haber vermedi? Ya başına bir şey geldiyse? Ya öldrüldüyse? HAYIR HAYIR HAYIR! Ölüm yok Roza sakin ol şhh. Ama ya öyle bi şey olduysa? Hayır onuda kaybedemem hayır. Kesin bir şey oldu. Aman Tanrım kesin başına bir şey geldi!" diye odasında kendi kendine konuşuyordu.
En sonunda aklındaki düşünceler daha fazla artmış, onu daa çok panikletmişti. Dayanamayıp hemen aşağı kata koştu. Dağınık saçlarını, şiş gözaltlarını, kırışık pijamalarını umursamadan evden çıkmış yan evin kapısına gitmişti. Kapıya sert yumruklarla delicesine aralıksız vuruyordu. Daha bir kaç saniye olsa da ona saatler gibi gelmiş, stresten tırnaklarını yemeye başlamıştı.Bir an da kapı açılınca kapıya vurduğu yumruk bir bedene denk gelmişti. Toprak "Yavaşş..." diye homurdanırken Roza onu sağ salim görünce hemen boynuna atlayıp ona sarıldı. Ne olduğunu anlamamıştı. Yine de sarılması hoşuna girmişti. Ona karşılık verdi o da ona sımsıkı sarıldı. Bir süre sessizce sarılmışlardı. Roza geri çekildiğinde sinirli bir ifadeyle ona bakıyordu. Toprak, Roza'yı baştan aşağı süzdü ardından gülmemek için dudaklarını birbirine bastırmıştı. Birkaç saniye sonra dayanamayıp kahkaha atmaya başladı. Roza daha çok sinirlenmiş, Toprak o sinirlendikçe daha çok gülüyodu.
"Ne gülüyosun be?" Toprak, iki elini havaya kaldırdı. "Hiiiiç... Hem ben gülmüyorum. Sen yanlış görmüşsün. Her neyseee, bu şerefi neye borçlusunuz Roza hanım, daha dün beni siz kovmadınız mı?" dedi. Roza "Neye mi borçluyum? Sen benimle dalga mı geçiyorsun? Dün gittiğinden beri sana ulaşamıyorum. Bilmem farkında mısın? Şu lanet telefonun nerde senin?" diye çıkıştı. Toprak'ın kahkağaları kıkırdamaya dönüşmüş, ellerini Roza'nın yanaklarına götürüp çekiştirmeye başladı. "Oy, oy, oy Roza hanım beni mi merak etmiş. Çok mu korkmuş benim için" dediğinde Roza'nın yüzü sinirden kıpkırmızı olmuş haldeydi. Sinirle yanağındaki elleri tutup sertçe yanağından çekmiş, Toprak'ın göğüsüne yumruklar indirmeye başlamıştı."Durumun ciddiyetinin farkında değil misin sen? İki yakın arkadaşımız aynı gün içinde bir katil tarafından öldürülmüş, hala katil bulunamamış sen, sen hala burda benimle dalga geçiyorsun. Dünden beri haber alamıyorum senden. Ne kadar korktum haberin var mı? Aklımdan kaç türlü kötü senaryo geçti. SENİDE KAYBEDEMEM TAMAM MI? BİR BAŞKSINI DAHA KAYBETMEYE DAYANAMAM!" ağlayarak söylediği bu sözlerden sonra Toprak'ın yüzündeki alay girmiş yerini hüzün ve endişe almıştı.
Roza'yı göğüsüne çekip sımsıkı sarılmış "Hey, ağlama. Ağlarsan dayanamam biliyosun. Özür dilerim, sen beni kovunca 1 gün seni yalnız bırakmak istedim. Camdan izledim biraz ama o kısımları boş ver. Hem telefonumun şarjıda bitmişti haber veremedim. Sonra şarj aletim bozuldu. Şimdi almaya gidecektim. Özür dilerim." dedikten sonra saçlarına öpücük kondurdu.Saniyeler, dakikalar geçti, sarılmaya devam ediyorlardı. Arkalarında birininin sesini duydular. "Öhöm, öhöm." geri çekilip arkadaki kişiye baktılar. gelen Rana'ydı.
"Romantik dakikalarınızı bölmek istemezdim ama 5 dakikadır sarılmanızın bitmesini bekliyorum. Önemli olmasaydı bölmezdim." dedi.
Roza ve Toprak aynı anda "Ne oldu?" dediler.
"Evde biri var mı?" diye sordu Rana.
"Hayır, neden ki?"
"Tamam geçin içeri öbürlerini senin evine çağırmıştım zaten. Birazdan onlarda gelir."
"Ne oldu söylesene çatlatma insanı!" dedi Roza.
"Öbürleri gelsin öyle hadi. Sizde bu ne kaç dakikadır kapının önündesiniz yeter napcaksanız içerde yapın. Biraz daha seslenmeseydim gördüklerimi aklımdan bir süre silemicektim, yüksek ihtimal. Gidin aşkınızı içerde yaşayın halka açık alanda ayıp ayıp tch tch tch." derken kıdırdıyordu.
"Hey, ne aşkından bahsediyosun? Saçmalama, Çok fesatsın..." dedi Roza utançtan kızarmış yüzünü saklamaya çalışıyordu.
"Ben miyim fesat? Fesat anlayan sensin suö benşm değil." dedi alayla Rana
Roza daha fazla kızarmaya başlayınca hemen Toprağın evine girdi. "Kendine de itiraf esen keşke.." dedi kendi kendine Rana.
"Bir şey mi dedin?"
"Yok yok ne alaka bir şey demedim." Toprak'ın dediğine hemen yanıt verdi. Sırıtarak o da Roza'ın arkasından eve girdi. Sırıtışında birkaç ima vardı. Toprak bunları anlamamıştı. Belkide anlamış ama belli etmiyordu. En son Toprak'da içeri girip kapıyı kapadı. Salona onların yanına gidip oturdu. Üçü de hiç konuşmuyor, boş boş etrafa bkıyorlardı. Öbürlerini beklediler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
B.B.
Misterio / Suspensokan, dehşet, argo, kendine zarar verme vs içerir. Psikopat bir katil öldürdüğü insanlardan bir parça alıp koleksiyonuna ekler. Kasabada bir grup meraklı öğrenci bu cinayetleri araştırmaya başlarlar. Bu süre boyunca kurban giden bir sürü kişi vardır...