Otuz iki

13.2K 1.1K 272
                                    

Erdem : Nerdesin??? (10:32)

Serkan : Yavrum benim ders iptal olmuştu, söylemeyi unuttum sana. (10:35)

Erdem : Neden ama yaaa

Serkan : Öğretmen hasta olmuş?

Erdem : Hatırlıyorsan sen de bana ait bir şey vardı

Erdem : Nasıl vereceksin onu bana şimdi

Serkan : Sen de ne fenasın.

Erdem : Söz verdin bana ne

Erdem : Öpücüğümü ver !!!

Serkan : Eve geçince konum atarsın, hallederiz o işi.

Serkan : Sıkıntı yapma.

Görüldü..

Erdem yazıyor..

Erdem : Ay iyi ki gelmemiş öğretmenin

Erdem : Çok büyük sevap işledi valla (10:42)

**

"Geldi, vallahi geldi." Zil çalınca yerleştirmeye daha yeni başladığım alışverişi öylece bırakıp koridora koştum.

Heyecandan yerimde duramıyorumdum.

Kapının kulpunu kavrayıp, açmadan hemen önce Sinek'e tehditkâr bakışlar yolladım. "Manitama yavşarsan ismini Böcek olarak değiştiririm. Yemin ederim yaparım bunu!"

Evime gelen misafirlere aşık olma gibi kötü bir huyu vardı keratanın. Evden gidene kadar kucaklarından inmek istemiyordu.

Boş boş gözlerime baktığını farkedince, pes ederek kapının kulpunu aşağı doğru indirdim ve kapıyı açtım.

Kelimelerimi unutmamı sağlayan o kusursuz varlığı görmem ile titrek bir nefes verdim.

Resmen evime gelmişti, inanabiliyor musunuz?

Karşı kaşıya gelince, ikimiz de ilk olarak birbirimizi baştan aşağı şöyle bir süzdük.

Bu sefer her zamankinin aksinde üzerinde bir gömlek yok, lacivert bir sweat vardı. Açık renk bir kot pantolon, altına da beyaz spor ayakkabılar giymişti.

Nedense bu halini daha çok yakıştırmıştım ona. Ciddi giyindiğinde çok karizmatik olduğu doğruydu ama böyle de tatlı olmuştu bence.

Kollarını göğsünde birleştirmiş, kapı eşiğine yaslanmıştı. Kısık mavi gözleriyle beni süzüyordu o da.

Saniyeler sonra gözlerimiz buluştu, ve dudakları beğeniyle yukarı doğru kıvrıldı.

Tam olarak o an, sanki anlaşmış gibi ikimizin de elleri havalandı ve diğerimizin yanaklarına yerleşti.

Birbirimize doğru birer adım yaklaştığımızda, ortada buluştuk ve bedenlerimizle birlikte dudaklarımızı da buluşturduk.

Sanki birbirini yıllardır görmeyen, hasretinden kül olmuş iki kişiymişiz gibi hissetmiştim o an. O kadar hızlı hareket ediyorduk ki ikimiz de, tam olarak öpüşüyor muyduk emin değildim.

Öpüşmeye daha yeni başlamışken, tek elimi yanağından beline indirdim ve onu içeriye doğru çekip kapıyı ayağımla iterek kapanmasını sağladım. Kapıyı kapatmamla aniden yerlerimizi değiştirdi ve sırtımı sertçe duvara çarptı.

Gözlerim onun bu hareketiyle kocaman olsa da dudaklarını hızlı hızlı öpmeye devam ediyordum.

Vahşiliği beni azdırıyordu.

Kendini bana o kadar bastırıyordu ki, sanki tek beden olmuş gibiydik. Allah kahretsin ki sertliğini karnımın tam üzerinde hissediyordum.

Bu halinden niye daha önce bahsetmemişti acaba bana?

Ben de utanıyor, aceleye getirmek istemiyor sanıyordum. Bu bildiğin izin versem şuracıkta sikecek beni.

Neyse ki benim de işime gelirdi bu durum, bu yüzden tabi ki ona ayak uydurmuştum.

Koridorda öpücük ve inleme sesleri yankılanırken, onu hafifçe itip, aramızdaki mesafeyi açmamızı sağladım. Dudaklarımız ayrılınca fırsattan istifade ikimiz de nefeslendik, ama daha nefesin sonuna kadar gelemeden sabırsızlanıp tekrar birleştirdik.

Boşalan aramıza elimi soktum ve kazağının üstünden karnına yasladım ama yeterli gelmedi. Bu yüzden, kazağının içine sokup karın kaslarında gezdirdim elimi.

Görmeden, sadece dokunurken bile parmaklarım kaslarının arasındaki boşluklara girince fena oluyordum.

Benim de karın kasım vardı, niye bu kadar etkilendiğimi anlamamıştım ama onunkiler heyecandan kusacak kadar fena olmamı sağlayınca 'vardır bir bildiği' diye düşünerek çok fazla sorgulamadım.

Yine de ters bir tepki vermesinden korkarak temkinli davranıyordum, ama o aksine dokunuşumdan tahrik oldu ve hırlayarak alt dudağımı bütün gücüyle dişledi.

Canım acıdığı için büyük bir çığlık koptu dudaklarımdan, ama aynı zamanda birden bir cesaret gelmişti bana.

Yeşil ışığı gördüm sanarak, elimi tişörtünün içinden çıkardım ve kot pantolonun düğmesini açtım.

Bir sonraki hedefim fermuarını açmaktı, eğer Serkan bileğimi tutarak bana engel olmasaydı.

Tuttuğu bileğimi nazikçe okşarken, öpüşünü yavaşlattı. Boştaki eliyle çenemi kavradı ve dudaklarını yavaşça ayırdır dudaklarımdan.

Beni durdurduğu için moralim bozulsa da, az önce bizzat yaşadığım sahneyi göz ardı edemezdim.

Bu yüzden süt dökmüş kedi gibi masum masum
yüzüne baktım. Yüzü gülüyordu.

Bir süre sonra hala sessiz sessiz bakıştığımızı fark edince, "İçeri geçsene.." dedim, ama sesim kısılmıştı. Boğazımı temizleyip tekrar ettim. "İçeri geçsene."

Geldiğinden beri o da, ben de tek kelime etmemiştik.

"Geçelim bakalım," diye mırıldanarak karşıdaki salona girdiğinde, benim bakışlarım biraz ilerde beni kocaman gözlerle izleyen beyaz kedime takıldı.

İfadesine bakacak olursak, bütün sahneyi en ön koltukta izlemiş olduğu belliydi.

İDDİA -BXBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin