"Evin güzelmiş," dedi tekli koltuğa otururken. Salonla mutfak birleşik olduğu için etrafa göz gezdirdi. "Ben geliyorum diye alışveriş mi yaptın?"
Karşı koltuğa sakince otururken bakışlarını takip ettim. Masanın üzerine öylece bıraktığım poşete bakıyordu.
"Evet, evde pek bir şey kalmamıştı. Aç mısın? Bir şeyler hazırlayabilirim."
Kaşlarını kaldırıp indirdi. "Ben değilim de, sen yeni okuldan geldin. Açsındır, ye sen."
"Yok yolda atıştırdım bir şeyler. Aç değilsen içecek bir şeyler getireyim?"
"Olur."
Buz dolabından içecekler, yerleştiremediğim poşetin içinden de atıştırmalık şeyler alıp geri oturdum koltuğa.
Eline bir teneke içecek alıp açarken bakışları üzerimdeydi. "Benim için bu kadar hazırlık yapmana gerek yoktu. Öğrenci evinde genelde bu kadar çeşit olmaz, bilirim."
Doğru söylüyordu, öğrenci evi diye bir gerçek vardı.
İstediğin kadar zengin ol, yine de öğrenciysen ve tek başına yaşıyorsan evinde sadece gerekli şeyler olurdu.
Olmamasının sebebi param olmadığından değil de, gidip almaya üşeniyor olmamdı aslında. Bazen içilecek suyum bile kalmıyordu, sırf su şişesi taşımaya üşendiğimden.
Serkan'ın geleceğini bildiğim için alışverişe gitmiştim, eğer gelmeseydi birkaç hafta daha ertelerdim muhtemelen alışverişi.
"Önemli değil, sonuçta ilk defa geliyorsun evime." Sonra muzipçe ekledim. "Açılışı yaptık, umarım bundan sonra her gün gelirsin."
Bir cevap vermedi, ama bakışlarını kaçırarak gülmüş olması iyiye işaretti galiba?
"Hem, sen nerden biliyorsun öğrenci evini? Ailenle yaşamıyor musun sen?"
"Öğrenci evinin ne olduğunu anlamak için öğrenci evinde kalıyor olmana gerek yok ki." İçeceğinden büyük bir yudum aldıktan sonra dilini dudaklarının üzerimde gezdirdi. Yaklaşık on dakika önce, sömürerek öptüğüm dudaklarında. "Hem, ilk yılımda bir arkadaşımla birlikte bir daire tutmuştuk."
"Niye tekrar ailenin yanına geçtin peki?"
"İki ay sonra arkadaşım seçtiği bölümün derslerini beğenmediğini, sevmediği bir işi ömrü boyunca yapmak istemediğini söyleyerek geri evine döndü. O zamanlar hala restoranda çalışıyordum, üvey babamdan para almayı kabul etmediğim dönem. İki kişinin kirasını ödeyecek kadar kazanmadığım için mecburen ayrı eve çıkma sevdasından vazgeçmek zorunda kaldım."
Lafını bitirene kadar merakla dinledim anlattıklarını. Kendisi hakkında bana bir şeyler anlatması o kadar çok hoşuma gidiyordu ki.
"Daha küçük bir yere geçseydin tek başına, kirası daha düşük olan bir yere?"
"O sıra başka olaylar da oldu. Ortalık karışınca zorlamadım." Ne gibi olaylar olduğunu sormak istedim, ama ben daha bir şey soramadan kendisini, "Başka zaman anlatırım, uzun hikaye," diyerek sormamı istemediğini belli etmişti. "Sen anlat biraz da, hep ben konuşuyorum."
Nedense içimden bir ses o olayların bıçaklanma olayları olduğunu söylüyordu.
Düşünmemeye çalışarak gülümsedim. "Ne anlatayım ki, hayatım aynen göründüğü gibi."
Yine de konuşmamı istediği belliydi. Ne anlatabilirim diye düşündüm ama aklıma hiçbir şey gelmiyordu.
"Mesela şu iki arkadaşınla neden konuşmadığını anlatabilirsin?" Beklenmedik cümlesi ile tükürüğüm boğazıma kaçtı ve öksürük krizine girdim.
"İyi misin?" diye sordu Serkan çatık kaşlarla, en sonunda öksürüğümü durdurabilmiştim.
Kafamı aşağı yukarı salladım. Ona olan biteni anlatmam gerektiğini biliyordum ama o kadar güzel vakit geçiriyorduk ki, her şeyi mahvetmek istemiyordum.
Hem zaten eskide kalmamış mıydı hepsi? Hiç yaşanmamış gibi yapabilirdik bence.
"Gereksiz insanları hayatımdan çıkarma kararı aldım diyelim. Hayatıma bir şey katmıyorlardı."
Ucu açık bir cevap olduğunun farkındaydım ama üstelemedi, kafasını 'anladım' der gibi salladı sadece.
Sonra aramızda yine kısa bir sessizlik oldu. Birbirimizin gözlerine bakarak geçirdiğimiz bir sessizlik.
"Gelsene yanıma.." Kollarını açıp beni yanına çağırırken, arkasına iyice yaslanmıştı.
Titrek bir nefes aldım. Serkan iyi hoştu ama benim sağlığıma zarardı.
Ayağa kalkıp yanına doğru adımlarken dudaklarım yukarı doğru kıvrıldı. O beni yanına çağırmış olabilirdi ama benim tercihim kucağıydı.
Karşısına dikilip tepkisini ölçtükten hemen sonra yüz yüze geleceğimiz şekilde kucağına oturdum.
Kucağına oturmamı beklemediği için gözleri saniyelik irileşti, ama hemen ardından sırıtarak elini belime yerleştirmişti.
"Geldim," dedim alayla, iki elimi de kaslı karnına yaslayıp. "Kucağına."
Alaycılığıma içtenlikle gülümsedi.
Eli yavaşça belimi okşadı. "Cesaretli insanları severim." Gözlerini kısmış, dikkatle yüzümü inceliyordu.
Sırtını yaslandığı koltuktan ayırarak hafifçe öne doğru eğildiğinde, cayır cayır yanıyordum sanki. "Ama dikkat et.."
Çenemi nazikçe kavrayıp yukarı doğru kaldırdı, ve açılan boynuma yüzünü yaklaştırdı. Derin bir nefes aldığını duydum. "Dozunu çok fazla kaçırma."
Sonra dudaklarını bastırdı. Uzun uzun öptü, dudaklarının dokunduğu yerleri. Beni delirtmek ister gibi çok yavaş hareket ediyordu.
"Serkan.." diye inledim, kendimin bile zor duyduğu kısık bir sesle.
Çok kötü bir şey olmuştu şu an.
Utancımdan yerin dibine girmek isteyeceğim kadar kötü bir şey.
Tişörtümün yakasını çekiştirirken, "Efendim," dedi. Açılan yeni yerleri de boynum gibi yavaş yavaş öpmeye devam ediyordu.
Kaskatı kesildiğimin farkına vardı, ve dudaklarını boynumdan ayırıp yavaşça geriye doğru çekildi. Kaşları çatıktı.
Göz göze geldiğimizde, endişeyle yanağımı kavradı. "Yavrum?" Utancımdan ve sinirimden ağlayacak noktaya gelmiştim. "Ne oldu?"
Bir şey demedim, daha doğrusu diyemedim.
Dememe de gerek kalmadı zaten, saniyeler sonra bakışları aşağı doğru kaydı ve gördüğü şeyle dondu kaldı.
Boşalmıştım.
Herifin birkaç kelimesinden etkilenip, daha elimi bile sürmeden boşalmıştım amına koyayım.
**
Halimi bir görseler, acır içleri 🎶
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İDDİA -BXB
Teen Fiction!Tamamlandı! Erdem : Kızın yanındaki gözlüklü artist kim Erdem : Sevgilisi değildir umarım Erdem : Anam valla bana ters ters bakıyor, kesin anladı manitasını dikizlediğimi Erdem : Alper senin ağzına sıçayım Alper Alper : Manitası değil kardeşim...