Otuz

13.8K 1.2K 329
                                    

Yemeğimizi yerken bir sürü konudan bahsettik. Sohbet ettik, güldük, eğlendik, hatta seviyeli bir şekilde tartıştık bile. O kadar güzel bir yemekti ki, Serkan'ın ne kadar doğru bir karar olduğunun ispatıydı bana.

Kısaca, Serkan herkesin istediği o kusuruz kişiydi ve onu kendime ayarlamak için elimden ne geliyorsa yapmaya hazırdım. Hatta ayarlamış bile sayılabilirdim bence.

Umuyordum ki Serkan da benim gibi düşünsün, benim gibi güzel bir akşam yemeği geçirmiş olsun. Onun aklındaki soru işaretlerini giderebilmiş olmayı o kadar istiyordum ki.

Onunla sevgili olmak için sabırsızlanıyordum.

"Kalkalım mı artık, geç oldu," diye sordu, dudaklarındaki gülümseme varlığını sürdürürken. Bütün yemek boyunca dudakları bir saniye bile düzelmemiş, sürekli gülümsemişti.

Onun da halinden memnun olduğunu görmek beni de ister istemez mutlu ediyordu.

"Bana kalsa sabaha kadar otururum da ilk günden korkutmayayım seni," dedim ciddi bir ifadeyle. "Kalkalım bari."

Kaşları alayla havalandı. "Laflara bak, laflara."

Ona 'tabi, ne sandın' der gibi bakıp hesabı istedim. Benim ödeyeceğim konusunda önceden anlaşmış olsak bile cüzdanını çıkarttı ama ona ters ters bakıp izin vermeyeceğimi belli ettim.

Neyse ki üstelemedi ve bir dahaki sefere kendisinin ödeyeceğinin sözünü alıp ödememe izin verdi.

Bir dahası olurdu da ben hiç hayır der miydim?

Hesabı ödedikten sonra dışarı çıktık.

Ayrılma vakti geldi diye suratımı asmıştım, ama neyse ki sigarasını çıkarttı ve biraz daha süre kazandığım için sevindim.

"Sigara içiyor musun?" diye sordu, paketi bana doğru uzatıp. Ara sıra arkadaş ortamında içerdim sadece, bu yüzden kafamı sağ sola salladım. Paketi kendine doğru çekip kafasını salladı. "O zaman arabada içerim ben, hadi üşüme daha fazla bin arabana."

"Hayır ya," diye çıkıştım birden. Tepkime şaşırarak kaşlarını çattı. "Yanımda iç, ben beklerim sorun değil."

Bu manzarayı kaçırmam söz konusu bile değildi.

Kaşları düzelirken, "Yavrum hava soğuk görmüyor musun.." diye mırıldandı. "Çabuk hasta olduğunu söyledin bir de."

Nerdeyse bir ay önce laf arasında söylediğim bilgiyi unutmamış olmasına mı yanayım, yoksa kendisi üşüyor olduğu halde beni düşünmesine mi?

Yoksa bunları boş verip sırf Yavrum dedi diye de sevinebilirdim.

"Arabaya binip eve gitsem de hasta olacağım, takılma." Ona açıklama yapıp, önünde beklediğimiz arabama kısa bir bakış attım. "Bekle bir dakika."

Arabanın arka tarafına geçtim ve bagajı açıp ne olur ne olmaz diye arabada bıraktığım kot ceketimi aldım. Onu bıraktığım yerde, beni merakla izleyen Serkan'ın yanına geri döndüğümde ceketi ona doğru uzatmıştım.

"Bünyesi zayıf değil diye manitamızın üşümesine izin verecek değiliz her halde. Giy şunu hadi."

Kısıkça gülerken ceketimi eline aldı ve giymeye çalışırken konuştu. "Millet sırtındaki montu çıkarıp verir, bizimki arabasında yedek montla geziyor."

Ben de kalıplı olduğum için ceketim ona sorunsuz olmuştu. Ona göre sadece bir tık boyum kısaydı ama bu onun uzun olmasından kaynaklanıyordu.

"Bir gün kendi montumu çıkarmak zorunda kalmamak için hep bir tane fazladan taşıyorum yanımda," dedim piç bir gülümsemeyle.

Alayla güldü bu cevabıma.

"Gel, şu kenara geçelim bari. Yolun ortasında dikilmeyelim." Bu sefer de kolumdan tutarak beni duvar kenarına çekmişti.

Az önce bana uzattığı paketten bir dal çıkartıp paketi geri cebine koydu. Çakmağıyla dudakları arasında tuttuğu sigaranın ucunu tutuşturup içine derin bir nefes aldı, ve biraz bekleyip nefesi yukarı doğru üflemişti.

Sanki ilk defa sigara içen birini görüyormuş gibi dikkatlice izliyordum onu, hiçbir hareketini kaçırmamak adına.

"Kokusundan rahatsız oluyor musun?" diye sordu kısık bir sesle, ben ona kalp fışkıran gözlerle bakarken. Etkilendiğimin farkında, otuz iki diş sırıtıyordu karşımda.

Umursamadım.

"Hayır," dedim dumanı üfleyen dudaklarından bakışlarımı çekmeden. "Ayda yılda bir, ben de içiyorum. Yanımdakiler içerken bazen canım çekiyor."

'Anladım' der gibi kaşlarını kaldırıp indirdi. "Şu an canın istemedi mi yani?"

Bu cümleyi öyle anlam dolu bir şekilde söyledi ki, bütün vücudum saniyelik titredi. 'Ben böyle içerken senin canın istemiyor mu?' der gibi sormuştu.

Ya da ben öyle anlamak istemiş de olabilirdim çünkü aklım başka yere kayıyordu.

"İstedi amına koyayım," dedim artık en sonunda. "Ama sigarayı değil, seni canım istedi. Şimdi öpeceğim de ilk buluşmadan böyle şey mi olur diyerek kaçmandan korkuyorum."

Ani çıkışım ile şaşırmadı, aksine sanki bunu bekliyormuş gibi yine güldü.

Bilerek öyle bir soru sorduğunu anlamıştım o an.

Hiç konuşmadan sigarasını içmeye devam etti, ve bunu yaparken gözlerini gözlerimden hiç ayırmadı.

Bu sessizliğini bir red olarak algılayarak sesimi kestim ben de mecburen. Utandığımdan değil, ısrarcı olmamak için sustum.

Öpüşme olmayacağı için üzülmüştüm ama yine de çok güzel bir gece geçirdiğim için moralimi bozmamaya karar vermiştim. İlk günden böyle bir şey beklemek aptalcaydı zaten.

Sessizlik içinde bitirdiği sigarasını ayaklı küllükte söndürürken bakışlarımı gözlerinden kaçırdım ve ellerine sabitledim.

Her şey saniyeler içinde gerçekleşti.

Söndürdüğü izmariti büyük çöp konteynırına attı ve boşalan eliyle ensemi kavradı.

Şaşırmama bile izin vermeden, sıcak dudaklarını sertçe benim soğuk dudaklarıma bastırdı.

İDDİA -BXBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin