Ben hala ona mesaj yazmakla meşgulken birden bütün ekranı kaplayan arama ile gözlerim şaşkınlıkla büyüdü.
Serkan arıyordu!
Boğazımı temizleyip heyecanla titredim, elbette ki açacaktım.
Aramayı kabul edip telefonu kulağıma yaklaştırırken 'nasıl cümle kuruluyordu' diye düşündüm kendi kendime. Heyecandan nasıl konuşulduğunu unutmuştum.
"Alo," diye mırıldandım heyecanla, istemsizce alt dudağımı dişlerken. Beni kendi isteğiyle aramıştı yahu!
"Az önce yazdıklarını bir yerden bulup ezberlemedin, değil mi?" Tüylerimi diken diken eden sesi kısık olsa da, alayla konuştuğu anlaşılıyordu.
"Hayır," dedim sanki karşımdaymış gibi bakışlarımı kaçırarak. Dudaklarım yukarı doğru kıvrıldı. "İçimden geleni söyledim sadece." Sonra dayanamayıp merakla ekledim. "Etkilendin mi yoksa?"
Yine aynı kısık sesiyle kıkırdadığını duyduğumda kalp krizi geçiriyorum sandım. Keşke şu gülüşü bari ses kaydına almama izin verseydi. "Sesimi kaydetmekle uğraşmak istemedim, direkt aramak daha mantıklı geldi."
Açık açık onaylamasa da, etkilenmiş olduğunu kabullenmişti.
Sonunda bir gol atabildik arkadaşlar.
Bir şey sormak, bir şey söylemek istiyordum ama lanet olsun ki aklıma hiçbir şey gelmiyordu. Onunla konuşmaya devam edebilmek için hangi konuyu açsam bilememiştim.
Aramızdaki sessizlik uzarken, Serkan kurtardı beni. "Demek yarın sınavın var?""Evet, sabah sekizde. Genelde erken kalkmam gerektiğinde erken uyurum sabah zorlanmamak için ama bugün nedense uyku tutmadı. Uykusuz kalırsam hiçbir şeyi hatırlayamam sınav anında." Ben kendi kendime söylenirken, Serkan 'hah' diye mırıldandı.
"Yeni bir garip huy daha. Uykusuz kaldığında öğrendiklerini mi unutuyorsun?"
Kaşlarımı çattım. Herkesin böyle garip huyları olabilirdi, beni yargılamayı bırakmalıydı.
"Belki de unutmuyorumdur ama bana öyle geliyor işte. Sınavlarıma her zaman uykumu almış bir şekilde gitmem lazım içimin rahat etmesi için." Tripli bir tavırla açıkladım kendimi.
"Tamam sinirlenme hemen, takılıyorum sadece." Keyifli olması beni heyecanlandırıyordu çünkü ilk defa normal bir şekilde karşılıklı konuşabiliyorduk. İki insan gibi.
Uzaktan bu kadar güler yüzlü birine benzemiyordu.
"Takılmaya devam edebilirsin, hoşuma gitti bu." Flörtümüzü sürdürsün diye bekledim ama cevap vermeyince üstelemedim. Terslemeden konuşması bile bir mucizeydi zaten.
Karşı taraftan bir 'çıt' sesi, ardından da derin bir nefes verdiğini duyunca sigara yaktığını anladım.
Sigara içerken kim bilir nasıl seksidir şimdi, keşke ben de görebilseydim.
Daha önce bir kez şahit olmuştum sigara içmesine, ama o da ilk kez yüz yüze konuşmadan hemen önceydi ve çok gergin olduğumdan onu izlemek aklıma gelmemişti.
Derin bir nefes alıp verdiğini hissettim.
"Sesimi cidden beğeniyor musun, yoksa sadece istediğin olsun diye beni manipüle etmeye mi çalıştın?" diye sordu alakasız bir şekilde.
"Beğeniyorum, çok çekici bir ses tonun var," dedim tereddüt etmeden. Niye sorduğunu anlayamamıştım.
"Telefonun sesini aç ve yatağına uzan o zaman. Deneyelim bakalım, sesim rahatlatıyor mu rahatlatmıyor mu seni."
Lafını ikiletmeden söylediğini yaptım ve uzandım yatağıma.
"Ne konuşacağım ben şimdi tek başıma?" Masum sorusu beni güldürdü.
"Bir anını anlatabilirsin, ya da kendinle ilgili bir şeyler anlat işte." Anında cıkladı.
"Olmaz, uyuyacağın varsa bile merak edip uyumazsın bu sefer de." Haklıydı, bu fırsatı bir daha yakalayamam diye uyumayıp onu dinlerdim.
"Masal anlat o zaman," diye bir teklif sundum. Onun sesinden bir masal dinlemek güzel olurdu.
Sigaranın dumanını içine çekip, dışarı üflediğini duydum. "Masaldan ne anlarım ben." Birkaç saniye duraksadıktan sonra sanki aklına bir şeyi gelmiş gibi 'ha' dedi. "Yarın için ezberlediğin ders notlarının fotoğrafını at bana, onları okuyayım. Hem aklında kalır, bir taşla iki kuş vururuz."
Şu an uyumam için uğraştığına inanamıyordum. Suratımdaki aptal gülümsemeyle yataktan kalkıp ders notlarımın fotoğraflarını çekip ona attım ve geri yattım yatağıma.
Ben sadece sesini duymak istemiştim, şimdi bu hale nasıl gelmiştik bilmiyordum ama halimden hiç de şikayetçi değildim.
O kendi kendine, 'bundan mı başlasam' diye tartışırken ben çoktan mayışmıştım bile. Gözlerim kapanmaya başlamıştı.
"Uyudun mu?" diye sordu, sonunda nerden başlayacağına karar verdiğinde.
Çok kısık bir sesle mırıldandım. "Hayır, ama uykum gelmeye başladı."
Kısa bir duraksamanın ardından bugün ezberlediğim cümleleri okumaya başladı. Onun sesinden dinleyince sanki yeni bir şeyler öğreniyormuşum gibi gelmişti.
En fazla üç dakika dayanabilmiştim. Dördüncü dakikayı tamamlayamadan göz kapaklarım ağırlaşmış ve en sonunda yorgunlukla kapanmışlardı.
**
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İDDİA -BXB
Roman pour Adolescents!Tamamlandı! Erdem : Kızın yanındaki gözlüklü artist kim Erdem : Sevgilisi değildir umarım Erdem : Anam valla bana ters ters bakıyor, kesin anladı manitasını dikizlediğimi Erdem : Alper senin ağzına sıçayım Alper Alper : Manitası değil kardeşim...