( Düzenlendi)
Güneşin gözüme gelmesiyle elimi gözümün önüne perde yapıp yataktan kalktım. Buğlem hala uyuyordu. Normalde bu saatlerde sporunu yapmış ve duşunu almış olurdu. İkimizde bu aralar iyi değildik. Toparlanamıyorduk. Lavaboya yürüdüm. İlk önce elimi yüzümü yıkadım sonra diğer işimi halledip lavabodan çıktım. Buğlemin gardırobuna yürüdüm ve kıyafetlerine bakmaya başladım. Siyah fırfırlı bir etek ve beyaz bir tişört giydim. Buğlemin makyaj masasına oturduğumda kendime baktım. Gözlerim çok yorgun bakıyordu. Dudaklarım çatlamıştı. Arada ağzıma kan tadı geliyordu. Açık olan tenim dahada açık bir renk almıştı. Elmacık kemiğimin üzerinde bir çizik vardı. Çok kötü ve hasta görünüyordum. Buğlemin en güçlü kapatıcısını alıp göz altlarıma sürdüm. Yaydıktan sonra dudağıma nemlendirici krem sürdüm. Yanağımdaki çiziğe yara bandı yapıştırdıktan sonra bolca allık sürdüm. Kirpiklerimi kıvırıp maskara sürdüm. Dudağıma doğal tonlarda r ruj sürdükten sonra saçımı açtım. Saçıma krem sürüp taradım ve at kuyruğu yaptım. Boy aynasının karşısına geçtiğimde azda olsa kendimi toparlamıştım. Buğlemin yanına doğru yürüyüp onun omzuna dokundum.
" Buğlem.......Kalk hadi"
Gözünü kırpıştırdıktan sonra bana baktı.
" Çok güzel görünüyorsunuz Alya hanımcım"
Bunu tebessümle söylemişti. Etrafımda döndüm.
" Tabi güzel olacağım.... Hadi sende güzelleş"
Hızlıca ayağa kalkarken mutlu gözüküyordu. Bir süre sonra beyaz bir crop ve etek giymişti. Onu bukadar zayıf görmeye alışamamıştım. Bolca kapatıcı ve allık kullanmıştı. Maskara ve eyeliner sürdüğünde ruj sürmek yerine hafif renk veren nemlendiriciden sürmüştü. Saçını serbest bırakırken altın renkte olan kolyesini ve küpelerini taktı. Bende ona eşlik edip bana verdiği gümüş küpeleri ve kolyeleri taktım. Odadan çıkıp aşağıya indik. Masa çoktan kurulmuştu. Oturup beklemeye başladık. Buğlemi anne ve babası aşağı indiğinde bize gülümsediler.
" Günaydın güzelliklerim erkencisiniz"
Buğlem gülümsediğinde onlarda oturdu. Hem sohbet edip hemde kahvaltımızı yapıyorduk ki. Daha ağzına bir lokma atan Buğlem birden sandelyesini devirip elini ağzına koydu ve lavaboya koşturdu. Hepimiz şaşkınlıkla birbirimize bakarken ağzıma atmak üzere olduğum lokmayı tabağıma bıraktım. Ben daha hiçbirşey yememiştim. Anne ve babasına bakıp izin istedim.
" İzinizle ben Buğleme bakayım"
Onayladıklarında sandelyemden kalkıp giriş kattaki lavaboya yöneldim. Kapı aralık kalmıştı. Kapıyı yavaşça araladığımda tuvaletin önüne diz çökmüş tek eliyle saçını tutup diğer eliyle karnına tutan kıza baktım. Kapıyı kapatıp kilitlediğimde bir hıçkırık eşlik etti. Sonra başka bir hıçkırık, dudaklarımı birbirine bastırıp yere eğildim. Hızlıca bileğimde olan siyah tokayı alıp saçlarını toplarken elini diğer elinin üzerine indirdi. Göz yaşları birer birer süzülürken onu bukadar çok neyin üzdüğünü anlamadım. Onu ilk defa bukadar harap olmuş görüyordum. Tekrar hıçkırırken yere oturdu ve kollarını dizlerinin etrafına sardı. Bana baktığında dudakları titriyordu. Ellerinin üzerine elimi kapattım.
" Anlat bana"
Sesim çok kısık çıkmıştı.
" Alya ben hiç iyi değilim"
Derince yutkundum.
" Neyin var? Ne oldu?"
Bu sorular bana çok ağır geliyordu.
" Alya ben senin komaya girdiğin geceden beri hiç iyi değilim sürekli halsizim."
Uzun süre konuştuktan sonra elini yüzünü yıkadık. Bu dünyada Buğlemden başka kimsenin umurumda olmadığını fark ettim. Sadece onunla uzaklara gidip sonsuza kadar onunla yaşayabileceğimi fark ettim. Benim ondan başka kimsem yoktu bukadar kalabalığın içinde yanlız başımaydım. Beni dünyaya getiren kişi bile ben komaya girmişken arkasını dönüp yabancı ülkeye giderken Buğlem kendini odasına kapatmış kimseyle görüşmemişti. Bu süreçte hem fiziksel hemde psikolojik olarak çok zayıflamıştı. Tüm dünyayı neşeyle doldurabilecek güçe sahip olan kişinin şimdi bir kuru tebessüme hasrettim. İlk defa onun yanında ağladım ve güçsüz dokunsan kırılıp dökülecek olan küçük kız çocuğunu onun kucağına bıraktım. O ise hemen onu sarıp sarmaladı. Ozaman benden habersiz olan bir gülümseme yüzümü esir aldı. Artık emindim ben çok doğru kişiyle çocukluğumu paylaşmıştım. Benim hayatımdaki tek iyikim oydu. Bence bir aile için kan bağı gerekmezdi. Bir insan birçok kan bağım olan insandan daha iyi geliyordu bana. O benim küçük, sevimli, neşeli kız kardeşimdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İmkansızlığın İmkanı
Ficção AdolescenteVarlıklı bir ailenin tek kızı Alya Demirer, daha çok küçükken çocukluğunun kahramanı babasının asıl yüzünü gecenin bir yarısı öğrenmiş ve hayatı kararmıştır. Büyüğünde ise kalın duvarları olan soğuk neşesiz bir genç kızdır. Hiç sevilmemiş, sevilmeyi...