(Düzenlendi)
Sakinleşmeyi başardığımda odama çıkmış ve kendimi tüm dünyadan soyutlamıştım. Birsüre boyunca sadece tavanı izledim. Uykuya dalsamda kabuslarla uyandım. Tekrar uyudum. Bir döngüye girmiş gibiydim. Kesinlikle iyi değildim. Hem fiziksel hemde psikolojik olarak yaralarım vardı. Bu aralar tek mutlu olduğum yeri bile kabuslar kaplamıştı. Buğleme kızgındım beni hiç anlamıyordu. Talhadaki garipliği fark etmiyordu. Onun bana iyi geleceğini düşünüyordu ve çok yanılıyordu. Daha yeni tanımışken bir çırpıda hayatıma girmek istemesi garip ve şüpheliydi. Odamın kapısı defalarca çalındı. Nekadar süre geçtiğinin bile farkında değildim. Bu döngüye bir son verip yattığım yerden doğruldum. Çok susamıştım. Lavaboda elimi yüzümü yıkarken ıslak elimi enseme ve boynumada sürdüm. Odaya geri dönüp üzerimde olan kıyafetlerimi çıkardım. Üzerime bir kot şort ve mor bir bluz giydikten sonra saçımı sıkıca tepemden topladım. Çok yorgun ve bitkin görünmemi umursamadan odamdan telefonumla birlikte çıktım. İlk önce bitmek üzere olan kahvaltıya yetişip birkaç şey atıştırdım. Sonra havuzun kenarında oturmuş ve gülüp, eğlenen şakalaşan insanları gördüm. Burukça onlara baktım. Canım çok yanıyordu. Onlar gibi mutlu bir hayat yaşayabilecekken neden bu hayattı. Yorulmuştum daha çok gençtim ve ben bu dünyada asırlardır varmışım gibi yorgundum. İçim yanıyordu. Soğuk bir içeçek ve su söylediğimde Buğlemin yanıma geldiğini gördüm. Ona baktım sadece baktım. Ona bakmamla bakışlarımla yüzü yavaş yavaş düştü. Hemen yanıma oturdu.
" Buğlem o kim nasıl yıllardır seni tanımama rağmen hiç görmedim? Benden ne istiyor?"
Gözlerimin içine baktı ve dudağını kemirdi.
" Alya o benim gerçekten arkadaşım değil"
Ona sinirle baktığımda, kızmam uzun sürmedi.
"Sende tanımadığın birini bizim burnumuzun içine kadar soktun öyle mi?"
Bana mahçupça baktı.
" Bana seni sevdiğini ve açılmak için yardım istediğini söyledi. Bende çok mutsuzsun diye kabul ettim özür dilerim"
Kafamı salladım ve içeçeğimden bir yudum almıştım ki telefonum çaldı. Babam arıyordu. Açtığımda hemen İstanbula dönmemizi söylemişti. Aynı telefondan Buğlemede gelince, Buğlem telaş yapmıştı.
Bizde apar topar toplanmıştık ve aniden uçakta yer bulamadığımız için babamın gönderdiği arabayı beklemiş ve onunla yola çıkmıştık. Yol uzundu ama arabayla olduğu için uzun sürmüştü. Neden mi özel bir uçakla gitmiyoruz çünkü tehlikedeymişiz. Tüm yolu uyuyarak geçirmiştim. İstanbula geldiğimizde Buğlem beni uyandırmış. Onunla sohbet ettikten sonra onu evine bırakmıştık. Bizde eve vardığımızda bahçedeki korumalar normaldenin iki kat fazlasıydı. Demir kapı beni tanımasıyla gürültü çıkararak açıldı. İçeri girdiğim gibi büyük bir hızla kapandığında eve yürüdüm. Zili çaldığımda kapıyı açan fidan abla oldu içeriye girdiğimde babam salonda volta atarken annem mağazin dergilerini inceliyordu. Beni görünce hemen durdu ve beni koltuğa oturttu.
" Kızım beni sessizce dinle"
Ekledi.
" Büyük bir tehlikedesin. Bizim bir kan davamız var ve şuan sana aktarıldı."
Ofladı ve devam etti.
" En baştan anlatmalıyım. Şimdi kızım çok eskiden beri kara ailesi ve demirer ailesi arasında bir kan davası var. Ben kan davamda karşı tarafı öldürdüm. Ve şimdi sen ve karşı taraftaki kişi artık ikinizde reşitsiniz oyüzden bu kan davası artık senin"
Durup yüz ifademi incelediğinde gördüğü şey bir hiçlikti.
" Karşında çocukluğu benim yüzümden maf olmuş biri var ve çok acımasız ona dikkat et"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İmkansızlığın İmkanı
Novela JuvenilVarlıklı bir ailenin tek kızı Alya Demirer, daha çok küçükken çocukluğunun kahramanı babasının asıl yüzünü gecenin bir yarısı öğrenmiş ve hayatı kararmıştır. Büyüğünde ise kalın duvarları olan soğuk neşesiz bir genç kızdır. Hiç sevilmemiş, sevilmeyi...