Bir yazın daha sona ermesiyle sonbarın kendini hissettirmesi bir olmuştu. Yemyeşil ağaçlar sarıyordu, yağmurlar yağmaya başlıyordu en sevdiğim mevsimdi. Sonbaharın gelmesiyle Ankarada hafiften soğumaya başlamıştı uçaktan indiğimizde saat gece yarısıydı hava ekstra daha soğuktu. Tüm yol boyunca yanımdaki teyzenin sorularıyla canımın yanmasını istemediğimden yapabildiğim en iyi şeyi yapıp uyumuştum. Kabuslarım rahat bırakmamış olsada bir ara uyku sersemiyken yanımdaki teyzenin üzerime yelek örttüğünü fark etmiştim. Aniden uyandığımda ise omzumu sıvazlıyordu.
Merhamet görmek böyle birşey olmalıydı, teyze ara sıra uyusada ben sıçrayarak uyandığımda bana su uzattıyordu iyi hissetmemi sağlayacak kelimeler söylüyordu, hatta bir ara ben uyurken yemek servisi yapıldığı için bana yiyecek bile ayırmıştı. Bu benim alışık olmadığım birşeydi ben uyurdum ölsem kimsenin umrunda olmazdı aç kalıp kalmam umurlarında değildi tam aksine yememi istemiyorlardı. Bu bana çok uzak hislerdi. Uçakta rahat bir uyku olmasada, kabuslarla bezeli rüyalar görsemde en iyi uykum buydu.
Bazı insanlar kanlarından olanlara bile bakmıyor sevmiyorken birde böyle insanlar vardı kanından olmazsa tanımasa bile şefkatli davranan aynı öz bir anne gibi.
Kırmızı yanakları ve tombiş yanakları vardı ilk defa daha tanımadan birine sempati duymuştum tanımayı bırak ilk defa birini gerçekten kalbimle sevmiştim.
Burnum soğuktan donarken uyku sersemliğimden kurtulmuş uçaktan iniyordum tökezlememle kolumu birinin tutması bir oldu.
"Dikkat et güzel yavrum"
Selma teyze, abla denebilecek kadar genç ve güzeldi derler ya kalbinin güzelliği yüzüne vurmuş diye işte bu kadın tamda öyleydi.
"Teşekürler... Herşey için"
Hafifçe gülümsediğinde uçaktan inmiştik. Buğlemde yanımıza gelmek üzereydi.
" Ben seni çok sevdim kendine dikkat et olur mu güzel kızım?"
Gözlerim onun kahverengi gözlerini buldum sanki gözleri parıldıyordu.
Bir an annem olmasını bile diledim."Teşekkürler,ederim"
Eli çenemi buldu ve yavaşça okşadı.
"Çok kabus gördün, yanında mutlaka biri olsun sakın kendini yorma"
Telaşla ekledi.
"Çok zayıfsın ev yemeğiyide ye, yolun açık olsun, benim ailem geldi gideyim bekletmeyeyim"
Kafamı salladım. Ve oda bavulunu asılırak eşini olduğunu düşündüğüm ve yaşıtım olabilecek bir kıza doğru ilerledi eşi hemen bavulunu aldı. Kız ise hemen annesine sarıldı. Annesi saçını okşayıp derin bir nefes aldı ve defalarca kez öptü.
Kızın kıkırtılarını bile duyabiliyordum. Babası ise eşine iyice sarıldı ve onu öptü sonra ise hep beraber sarıldılar. Böyle bir aile tablosunda olmayı dilerdim kadın sonra beni eliyle gösterdi kız ve babası bana bakıp gülümsediler. Kız sonrasında ise heyecanla el salladı.
Yüzüme buruk bir gülümseme oturdu ve benden habersiz kalkan elim ile ona el salladım. Omuzuma dokunan buğlem ile ona döndüğümde yüzümdeki buruk gülümseme ile kalakaldım.
"Buğlem bak nekadar da güzeller"
Buğlem kafasını salladı.
"Keşke bizde böyle bir aileye sahip olsaydık"
Kadın arabaya bindiği an kızı onu daralmaya başlamıştı. Kim? Ne?
"Adı Alya, psikoloji okumak istiyormuş iyi bir ailesi varmış çok tatlı şirin bi kız"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İmkansızlığın İmkanı
Dla nastolatkówVarlıklı bir ailenin tek kızı Alya Demirer, daha çok küçükken çocukluğunun kahramanı babasının asıl yüzünü gecenin bir yarısı öğrenmiş ve hayatı kararmıştır. Büyüğünde ise kalın duvarları olan soğuk neşesiz bir genç kızdır. Hiç sevilmemiş, sevilmeyi...