BUZDAKİ ATEŞ
"Erhan Ertaş, toplanan deliller neticesinde, Celal Tutanoğlu ile olan yakınlığınız ve olay günü adı geçen kişi ile yapmış olduğunuz alışverişin mahiyetini anlatamamanız nedeniyle, soruşturma sonuçlanıncaya kadar, geçici bir süre görevden alınmanıza ve mahkemeye sevk edilmenize karar verilmiştir.
Erhan, ayakta dinlediği kararı duyuyor ama duyduklarına inanamıyordu.
Celal nasıl kaçakçılığa karışabilir?
En az yirmi yıldır tanıdığı, defalarca birbirlerinin evinde kalmış, bir dönem yedikleri içtikleri ayrı gitmemiş olan arkadaşının, kaçakçılık yapıyor olması mümkün müydü? Bunu yapacağına inanamadığı gibi, kendi adının karışmış olmasına da inanamıyordu. Hediye olarak aldığı çanta başına dert olmuştu. Gerçi, başka delil yoktu, çantanın hediye olarak alınmasından başka açıklama yapamazdı. Kimse de aksini ispatlayamayacağı için kısa sürede görevine döneceğinden emindi. Ama görevini göz önünde bulundurunca, yaşadıkları mesleğine vurulmuş en büyük darbeydi.
Askeri savcının yüzündeki suçlayıcı ifade çok rahatsız ediciydi. Savcı, Erhan ile birçok dosyada birlikte çalışmıştı. Buna rağmen, şu an suçlamaları peş peşe sıralıyor ve dediklerine inanıyordu! En çok bu içini acıtmıştı. Kendisini iyi tanıdığından emin olduğu birinin bu tavrı çok ağırdı. Şimdi biraz daha iyi anlıyordu kendi araştırdığı ama suçsuz olduğu anlaşılan insanları!
Çantanın faturasını ibraz etmesi ve bahsi geçen paralar ile en ufak bağlantısının bulunamaması sayesinde tutuklanmamıştı. Celal'in hesabına son günlerde yatan paralarda adet olarak artış vardı. Miktarlar birkaç bini geçmese de, her gün en az on, on beş ayrı işlem ile para yatıyordu. Bu paralar ile ilgisi olmadığı belliydi. Yine de mahkemeye kadar Celal'in neler yaptığını, o paraların hangi işlemler ile bağlantılı geldiğinin araştırılması gerekiyordu. Maliye işin peşine düşmüştü bile. Ama Erhan da araştırmak için harekete geçmeliydi. Bunun içen dışarıda olmak çok önemliydi. Bir gün suçsuzluğunu da ispatlayacak ve görevine ancak o zaman geri dönecekti, daha önce değil!
Erhan, Türk Silahlı Kuvvetlerinde askeri personelin adının karıştığı ya da faili meçhul suçların araştırmasında görev yapıyordu. Bir nevi askerî dedektif gibi çalışıyor, savcılığa rapor hazırlıyordu. Hukuk fakültesinden mezun olup, askeri mahkemede görev yapmaya başlayalı neredeyse on yıl olmuştu. Bu süre içinde birçok davayı sonuçlandırmış, gerçek suçluların bulunması için araştırmalar yapmış, sorgulara girmişti. Bazen asker, bazen sivil kimliği ile görev yapıyordu. Binbaşı rütbesine üç yıl kadar önce yükseltilmişti. Daha sonra, İstanbul da, gizli bir üs de yaşanan teknoloji hırsızlığı için görevlendirilmişti. Orada tanımıştı Aden'i.
Aden, kendi projesini askeriye dışına satmakla suçlanan bir subaydı. Erhan, ilk görüşte aşka, Aden'i gördüğünde inanmıştı. Ama karşılıksızdı aşkı. Çünkü Aden başka birini seviyordu. O zamandan beri Erhan, hem Aden'i unutmak hem de hayatına devam etmek için çaba harcıyordu. Şimdi de başına bu suçlama çıkmıştı. Derdin biri bitmeden diğeri başlıyordu. Şimdi Aden'i çok iyi anlıyordu.
Zeycan ile görüşmesi gerekiyordu. Ama bunu nasıl yapacağını bilemiyordu. En kısa sürede Gaziantep'e gitmeliydi. Zeycan ile ailesinden gizli görüşmeli, neler olduğunu anlamaya uğraşmalıydı. Peki, Zeycan da işin içindeyse? Bu durumda onunla konuşmak ne kadar akıllıcaydı? Ama başka da yol bulamıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BUZDAKİ ATEŞ
RomanceEski bir dost... Erhan Binbaşı Sırlar, Yalanlar ve Kararlar'ı okuyanlar anımsar, Aden'e aşık bir Erhan Binbaşı vardı. (Okumamış olanlar da okuyup tanışabilir. :D ) Okuyucunun bir kısmının tercihi Erhan olunca, aşkına da karşılık bulamayınca, bu iyi...