Bölüm 42

9.7K 731 26
                                    

Çok başarılı bir kermes olmuştu. Erhan'ın maketleri, babasının getirdiği el oyması ahşaplar da ilk gün bitmişti. İki erkek de masalarında hala satılacak malzeme olan kadınlar ile dalga geçiyordu. Hasan amca ile konuşmak, şakalaşmak çok doğal geliyordu Erhan'a. O sevdiği kadının babasıydı. Onu yetiştiren adam! Seviyordu bu doğal adamı.

İkinci gün Erhan yine katılmıştı kermese. Tek amacı Uğur'un yanında olmaktı. Çünkü satılacak maketi yoktu. Ama çocuklarla maket yapmak hoşuna gitmişti. Hepsi sadece tek bir parça yapıştırabilen çocuklar, ikinci parça için yine sıraya giriyordu. Masasında oldukça eğlenen Erhan arada Uğur'a bakıyor sevgilisini aşk dolu gözlerle süzüyordu. Onun bakışlarını hisseden Uğur ise nereye bakacağını şaşırıyordu. Kızlar yoktu o gün. Yunus ile Umut, arkadaşları ile buluşacaktı. Onur ise ders çalışacaktı.

*****

Sedat evde kimsenin olmadığını biliyordu. Öğlen aramış Onur'un ders çalıştığını evde tek olduğunu teyit etmişti. Kapıyı çaldığında heyecanlıydı.

Onur onu görünce hem çok şaşırmış hem de çok sevinmişti. Ders çalıştığı odaya gelene kadar ayakları yere değmemiş gibiydi. Son önemli sınavıydı bu. Yüksek ortalama ile bitirmek istiyordu.

Sedat, kimsenin olmamasından istifade genç kızı kollarına almıştı bile. "Bu eve kimse yokken gelmemek lazımmış. Aklımı başımdan alıyorsun."

"Sen de bana iyi geliyorsun. Bak çalışmam gereken son on sayfam. Sabırlı ol bekle sonra seninle rahat rahat öpüşeyim." Onur onun izin vermeyeceğini sanıyordu ama yanılmıştı.

Sedat, "En son hangi sayfaya kadar çalışacaksın?" diye sordu. Onur, son sayfayı gösterdikten sonra, "Çokmuş. Bana kahve yapar mısın? O arada hiç olmazsa ben de kahve ile oyalanırım." demişti. Onur, alt kata mutfağa indi. Heyecanla kahveyi hazırlamaya başladı. Su kaynayana kadar fincanları hazırlamıştı. Ablalarının yaptığı keklerden kesip tabaklara koydu. Aslında ders çalışması şart değildi ama Sedat ona verdiği sözü tutuyordu. Onur da sadece bunu test etmek için sormuştu.

Tepsi ile yukarı çıktığında Sedat'ı kulaklıkları takmış müzik dinlerken buldu. Tepsiden fincanını alıp arkasına yaslandı Sedat. Onur'un soru dolu yüzüne bakıp,

"Sen dersini bitirene kadar bekliyorum. Çabuk otur derse. Beni fazla bekletme." dedi.

Onur, onun ciddi olduğunu anlamıştı. Masaya yeniden oturdu. Kitabını önüne aldı. Sedat ciddi mi diye başını kaldırıp baktığında onun müziğe göre tempo tuttuğunu, kendisi ile ilgilenmediğini gördü. Derse dönüp bir an önce bitirmeliydi. O orada otururken kendisinin zaten ders çalışmaya çabalaması komikti. Sayfaları hızlı hızlı okumaya başladı. On dakika sonra son sayfaya gelmişti. Sayfayı çevirdiğinde bir resim ile karşılaştı. Üstünde gerçek bir kalp resmi vardı. Kalbin toplardamarının üstünde Sedat , atardamarın üstünde ise Onur yazıyordu. İki damarın arasına ise "Tüm ömrümce oksijenim olur musun?" yazılmıştı. Onur, sadece resme bakıyordu. Bir doktor adayına belki de yapılabilecek en güzel evlenme teklifiydi.

Sedat, Onur'u izliyordu. Ne diyeceğini, ne yapacağını merakla bekliyordu. Onur bir süre resme baktı. Sonra masadan kalktı. Sedat'ın yanına gitti. Sedat gözlerini yüzünden ayırmıyordu. Onur elindeki boş fincanı alıp masaya koydu. Tek kelime etmiyordu. Yeniden Sedat'a döndü. Yüzünden bir şey anlaşılmıyordu. Sedat tedirgin bakışlarını yüzünde gezdirdikçe Onur ciddileşiyordu.

En sonunda dayanamadı.

Kucağına oturdu, kollarını boynuna sardı, kulağına "Ben de sensiz oksijensiz kalıyorum." dedi...

BUZDAKİ ATEŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin