Uğur, sinirden ellerinin titremesini kendine yediremeyince, soyunma odasındaki çöp kovasına tekme vurarak rahatladı. Günlerdir bir dolap yapılamamış, her seferinde bahanelerle oyalanmıştı. Ama artık tahammülü kalmamıştı. Ya o dolaplar cumaya kadar gelecekti ya da dava açacaktı. Aralarındaki yazılı sözleşme işe yarar mıydı acaba? Bir avukata sormakta fayda olduğuna karar verip masadan çantasını aldı. Acaba Uğur, Erhan ile konuşup ikna etmiş miydi? Gelip kendilerini izlemelerinin ardında hangi nedenin yattığını bilemiyordu. Ama kenarda Uğur ile Erhan'ı gördüğünde şaşırmış, görmemiş gibi yapmayı tercih etmişti. Kendisi ile konuşmasına kızan adamın, çocuklara söylediği sözleri yanlış anlayacağı kesindi. O konu da canını sıkmıştı. Erhan Bey, sakin birisine benziyordu. Sakin birisini bile sinirlendirebildiyse gerçekten kendini toparlamalıydı. Ama şimdi değil... Bu günlerde değil... Bir hafta daha ruh halini değiştiremeyeceğini biliyordu. Çünkü Atilla'nın ölüm yıldönümüydü. Pişmanlıklarını içinden atamadığı üç yıl geçmişti. Erhan beyin de bu döneme denk geldiği için kendisine kırıldığından emindi.
Atilla'nın anne ve babası ile arada görüşse de acısı arttığı için kısa süreli tutuyordu bu görüşmeleri. Ama yine araması ve iki yıldır tekrarlanan programın yinelenmesi gerekiyordu. Askeri mezarlıkta buluşacaklardı yine. Uğur, sadece ölüm yıldönümlerinde mezarlığa gidiyordu. Çünkü dayanamıyordu acısına. Belki ağlasa bir şeyler değişirdi. Ama üç yıldır Hiçbir şey için ağlamamıştı. Sanki göz pınarları kurumuştu. Doktor arkadaşları ile konuşmuş, bunun olabileceğini bir gün düzeleceğini söylemişti hepsi. Oluruna bırakmak daha iyi olacak, diyerek kapıya doğru yürüdü. Nasılsa üç yıldır hep aynı şeyleri yaşamıyor muydu? Yine yaşar ve bir sonraki yıla kadar acısını içine gömerdi.
Kapının önünde Erhan ile burun buruna gelmek en son aklına gelecek şeydi. Koltuk değneklerine yaslanmış kendisine bakıyordu. Neden kapısına geldiğini anlayamadı. Yoksa siniri yatışmamış, yüzüne mi sövmeye gelmişti? En iyisi anlamak için selam vermek diye düşündü.
"Hoş geldiniz."
"Hoş bulduğum söylenemez. Beni tedavi edeceğinize oyun oynuyorsunuz burada!"
Erhan, tüm düşüncelerini bir yana bırakıp bu kadın ile çalışmaya karar vermişti. Uğur Bey haklıydı. O iyi bir doktordu. Oysa Uğur şaşkın bir ifade ile bakıp neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. Ne değişmişti?
"Sizi az önce çocuklarla izledim. Onlara söylediklerinizi duyunca, kendimi şanslı hissettim. Söylediklerimi geri alıyorum. Birlikte çalışmaya devam edebilir miyiz?"
Erhan, şaka ile ifade ettiği isteğinin kabul edileceğini o gözlerde görünce rahatladı. Uğur da beklediğinden kolay olmasına sevinmişti.
"Onları buna alıştırmam zor oldu. Ama gördüğünüz gibi artık kendilerini olduğu gibi kabul ediyor ve şaka kaldırıyorlar."
"Bence onlar sizin şakalarınızı kaldırıyorlar. Aynı cümleleri ben kursam tepkileri farklı olabilir."
"Belki de haklısınız. Ama önemli olan durumları hakkında karamsar olmamaları! Çoğu iş bulamıyor. Kendi başlarına yapabilecekleri uğraşlar için çaba harcıyorum. Spor bunun için başlangıç. Önce burada kendilerine güvenmeyi öğreniyorlar. Sonra iş bulmak ya da kendi işlerini kurmak daha kolay olacak!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BUZDAKİ ATEŞ
RomanceEski bir dost... Erhan Binbaşı Sırlar, Yalanlar ve Kararlar'ı okuyanlar anımsar, Aden'e aşık bir Erhan Binbaşı vardı. (Okumamış olanlar da okuyup tanışabilir. :D ) Okuyucunun bir kısmının tercihi Erhan olunca, aşkına da karşılık bulamayınca, bu iyi...