Bölüm 18

8.9K 813 27
                                    

"İbrahim Bey, size bir resim ulaştıracağım. Bugün postadan çıktı. Adıma gelmiş.  Arkasında da, Celal ağabeyimden bir not var."

"Zeycan Hanım, ne resminden bahsediyorsunuz? Nasıl bir not?"

"Önlü arkalı tarayıcıdan geçirip göndereceğim. Daha Antep'e dönmediniz sanırım?"

"Hala dönmedim. Mahkemem var. Mahkeme akşamı uçakla geleceğim."

"Ben de o yüzden aradım. Bunun size ulaşması önemli. İbrahim Bey... Sanırım ağabeyim gerçekten kaçmış. Hep kaçırıldığı, istemeden birilerinin elinde olduğunu düşünüyordum. Ama bu resim her şeyi değiştirdi."

"Zeycan, hemen yollar mısın bana o resmi? Bir de ben inceleyeyim. Başka kimseye söz ettin mi?" Zeycan'a hitap ederken o heyecanla sadece adını söylemişti. Zeycan da fark etmemişti galiba!

"Hayır. Ağabeylerim evde yoktu. Yengeme de ben göstermedim. Ama ağabeylerime göstermem gerekir diye düşünüyorum." Sesi korku ve hayal kırıklığı doluydu.

"Bir süre kendine saklar mısın bu bilgiyi? Dört gün sonra mahkeme var. Lütfen en azından o güne kadar sakla. Ya da... Ya da benden haber gelene kadar sakla."

"Tamam, ama ne olur güzel şeyler söyleyin bana. Bu resmin beni kandırmak için yollandığını söyleyin. Ağabeyimin, ben üzülmeyeyim diye böyle yaptığını söyleyin." O an telefonun ucunda yirmi üç yaşında bir genç kız değil sekiz yaşında bir kız çocuğu vardı. Sesindeki korku İbrahim'i üzdü. Yanında olmak istediğini biliyor ama bir şey yapamıyordu.

"Sen resmi yolla da bakalım o resim gerçek mi fotomontaj mı? Biraz da biz inceleyelim. Sen de çok üzülme. Çözülecek her şey."

Zeycan, evde tarayıcı olmadığı için, bir bahane ile çarşıya indi. Gittiği internet kafe, genelde gençlerin ders amaçlı geldikleri bir yer olduğundan dikkat çekmemişti. E-postayı yollar yollamaz yine telefon açtı, haber verdi.

İbrahim, e-postayı açtığında hiç ummadığı bir resim ile karşılaştı. Celal ile Burhan, aynı masada, Celal'in kucağında oğlu ve karşısında karısı ile yemek yiyorlar!

Bulundukları yerin arkasındaki pencere bir bahçeye bakıyordu. Şömine ateşi resmin bir kısmını hafif kırmızıya boyuyordu. Bahçenin büyüklüğü ve ağaçlarla bezeli olması orasının müstakil bir çiftlik evi olabileceği hissini uyandırıyordu. İbrahim, resmin arka yüzündeki notu okuduğunda oldukça şaşırdı.

"Zeycan'ım, ağabeylerinin sözünden çıkma. Bir gün görüşürüz nasılsa."

Bu ne demek olabilirdi ki? Neden Zeycan ağabeylerinin sözünden çıkmayacaktı? Ne istiyorlardı kızdan? Bir şey mi ima ediliyordu? Yeniden resme döndü. Resim, hiç de kaçırılmış birilerinin resmi değildi. Kameraya bakan üçlü mutlu gözüküyordu. Masada rakılar ve mezeler vardı. Resmin altındaki tarih yılbaşı gecesini gösteriyordu. Bir gece önce!

İbrahim, resmin incelemesine devam ederken, Erhan'a bilgi vermesi gerektiğini düşünüyordu. Ama hemen anlatmasının ne yararı olacaktı? Yarını beklese? Çarşamba günü zaten mahkeme vardı. Ama bu resimler eğer savcılığa da gitti ise o davanın bitme ihtimali hiç kalmamıştı. Başı zonkluyordu. Resmi ortaya çıkartsa arkadaşının davası iyice çıkmaza girecekti.

BUZDAKİ ATEŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin