home

924 114 85
                                    


jeongin

kafeden çıktıktan sonra göz yaşlarım tükenene kadar ağlamıştım. yanımda hyunjin olmasa ne yapardım bilmiyordum. beni evine getirmişti, tek bırakmak istemedi büyük ihtimalle.

sorun yoktu, ben zaten evimdeydim. hyunjin benim evimdi, en güvenli alanım oydu. benim için ev kavramı hiçbir zaman dört duvar arası üstünde çatı olan bir yer olmamıştı.

hyunjin benim için gerçekten çok özeldi, bu hayatta kimseyi onu sevdiğim kadar çok sevmiyordum. en yakın arkadaşımdı, babamdan çok babalık yapmıştı bana, bi abi gibiydi. sehun hyungu da bu yüzden seviyordum. hyunjinle bi çok açıdan benziyorlardı.

sehun hyung; havalı motoruyla, deri ceketiyle, takım elbisesiyle, hyunjine olan yaklaşımıyla.. beni bi çok açıdan etkiliyordu. ona hayrandım

hyunjinle benziyorlardı fakat farklılardı da. sehun hyung havalıydı, hyunjinse bana her zaman abi gibi yaklaşmıştı, sıcaktı.

"bilardo oynamak ister misin?" diye sordu hyunjin, beni düşüncelerimden çekip alırken.

"bilardo mu var evde" diye sordum. zenginlikleri beni her geçen gün daha da şaşırtıyordu. hyunjin histerik bi gülüş atıp daha önce hiç görmediğim bi kapıya doğru yöneldi. 5 yıldır arkadaştık ve bu yerden haberim yok muydu gerçekten.

"burası aslında kilitli, şaşırma o kadar ben de giremiyorum normalde ama babam anahtarı evde bırakmış bu sefer" dedi elinde ki anahtarı sallarken.

ona gülümseyip kapıyı açmasını bekledim. bodrum katıydı, merdivenler aşağı doğru iniyordu ve karanlıktı. memnuniyetsiz bir şekilde kafamı iki yana sallayıp "hyunjin, karanlık" dedim.

bana bi gülümseme verip elimden tuttu "ben burdayım, sorun yok. aşağı da ışık var zaten korkma" dedi ve elimden tutarak yürümeye devam etti.

telefonun feneriyle lambanın düğmesini arıyordu, bi yandan da elimi tutuyordu. karanlıktan nefret ediyordum.

kısa süre sonra lambayı bulmuştu ve tuşa bastı, sarı bi ışık bütün odayı aydınlattığında etrafta ki şeyleri incelemeye başladım. gizli bi yer gibiydi. ben hyunjin olsam sürekli buraya gelir herkesten uzaklaşırdım.

hyunjin elimi bırakıp, masanın üstünde ki pikapa bir tane plak koydu ve müzik çalmaya başladı. eski bi müzikti ama çok hoştu, sarı olan ışık ortamı daha da güzelleştiriyordu.

"hadi gel oynayalım" diyerek beni bilardo masasına doğru sürükledi. "bilmiyorum ki ben oynamayı" dedim dudağımı ısırarak.

"öğretirim ben gel" diyerek beni yanına çekti ardından dağınık olan topları dizmeye başladı. hepsini ortada dizdikten sonra beni önüne çekip arkama geçti. vücudu sırtıma temas ediyordu ve kollarını belime sarılır gibi iki yanımdan geçirdi.

ıstakayı eline alıp topu hedef aldı ve vurdu. topa vurmak için eğilmişti, vurduktan sonra biraz doğruldu ve yüzü, yüzümün hemen yanındaydı. gülümsemesini hissedebiliyordum.

vücudu hala sırtıma yapışık haldeyken olduğum yerde döndüm ve hyunjinle yüz yüze geldim. şu an dip dibeydik ve beni görünce biraz şaşırmıştı. ona dönmemi beklemiyordu sanırım.

kafasını sağa eğip, gülümsedi bana.
"denemek ister misin" diye sordu ardından. "beceremem ki" dedim
"beraber deneyelim o zaman şimdi" diyip beni tekrar masaya döndürdü.

eski pozisyonumuzu aldığımızda ise bu sefer ıstakayı bana vermişti ve elleri ellerimin hemen üstündeydi.
beraber topa vurduğumuzda, heycanla " oldu mu" diyerek ona döndüm. ellerini masanın üzerine koyup beni masa ve kendisi arasında bırakmıştı.

boyfriend | hyunin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin