jeonginhyunjin fena halde sarhoştu. yemek yedikten sonra minho ve jisung hyungla beraber içmeye gitmiştik. hyunjin gereğinden fazla içmişti o yüzden şu an aşırı saçmalıyordu.
minho hyung, ikimizi gecenin bu saatinde tek göndermek istemediği için hyunjinlerin evine bırakmıştı. tanrıya şükür ki hwang teyzeler yine evde yoktu, büyük ihtimalle iş gezisinde falanlardı.
sehun hyungun da olmaması iyi olmuştu. eğer hyunjinin sarhoş olduğunu görseydi onu mahvederdi, hatta bizi bi süre görüştürmezdi bile.
hyunjini koltuğun üstüne fırlatıp ışığı açmak için lambaya doğru yöneldim. tuşa bastığımda ışık yanmamıştı, elektrikler gitmiş olabilirdi. şalterin olduğu yer bodrum katındaydı ve tabiki oraya inmeyecektim.
çekmeceden iki tane mum çıkarıp çakmakla mumları yaktım. ardından hyunjinin yanına gittim. "jeongin" diyip yattığı yerden doğrulmuştu. "efendim" diye cevap verdim.
"acıktım" diyip dudaklarını büzmüştü. bu halini kesinlikle kameraya almam gerekiyordu ama tuhaf hareketler yaptığı için ona göz kulak olmak daha mantıklıydı şimdilik.
birden ayağa kalkıp mutfağa doğru adımladı, mumları alıp ben de peşinden gidiyordum. "sana ramyeon yapacağım" diyip yüzüne şapşal bi gülümseme takındı. "ben yaparım otur sen" demiştim fakat işaret parmağını iki yana sallayıp "hayır ben yapacağım" demişti.
kendini yakmamasına karşın onun yanında bekliyordum. "dikilmesene orda, git her zaman oturduğun yere otur" demişti bana kızarak. bu sırada da yere düşürdüğü çatalları yerden almaya çalışıyordu.
kahkaha atmamak için zor duruyordum. dediğini yapıp her zaman oturduğum tezgaha çıkıp oturdum.
"önce hangisini koyuyorduk, suyu mu tencereyi mi?" diye sordu. "suyu koy önce, tenceriyi de üstüne koyarsın" diyerek dalga geçmiştim ama suyu ocağa boşaltamasını beklemiyordum.
"hani olmadı bu, yalancısın sen" diyip kaşlarını çattı bana. artık kendimi tutamıyordum o yüzden sesli bi kahkaha patlattım. "buraya gel, sen gitmişsin iyice" diyip kendime çektim onu.
"çok mu acıktın, ben yapayım mı bi şeyler" diye sordum. aralık bacağımın arasına girip sokulmuştu bana. tuhaf hissediyordum ama bozuntuya vermedim ve saçlarını sevdim. belime sarılmıştı kolları ve başı göğsümdeydi.
"güzel kokuyorsun" dedi kafasını kaldırmadan. dediği şeyle gülümsedim ve tezgahta biraz öne kayarak ona daha da yaklaştım.
yaklaşmamı fırsat bilip bacaklarımın arasına daha da girmişti."jeongin" diye seslendi bana "hmm" diye bi mırıltı çıkardım.
"sevsene beni" demişti.
dediği şeyle duraksadım ve yüzünü görmek için kafasını elimle kaldırdım. yüz yüzeydik şu an "seviyorum zaten seni" dedim anlamaz bi şekilde.
histerik bi gülüş atıp "o şekilde değil" dedi. "nasıl sevicekmişim" diye sordum gülerek.
"abimi sevdiğin gibi"
gülüşüm yavaşça solarken dediği şeye anlam vermeye çalışıyordum.
"hyunjin çok sarhoşsun sanırım" diyip hafifçe uzaklaştırdım kendimden.dolu gözleriyle baktı gözlerime "niye sevmiyorsun beni, çirkin miyim, yoksa başka bi şeyimi mi sevmiyorsun?" burnunu çektikten sonra tekrar konuştu, "abimi sevdiğin gibi sevsene beni" dedi.
ağlamaya başlamıştı artık. ne yapacağımı bilmiyordum, ne hissedeceğimi. sadece kalbim acıyordu, söylediklerinde ciddi miydi yoksa sarhoş olduğu için saçmalıyor muydu?
onu kaybetmek istemiyordum o yüzden dediklerini unutacaktım. "sarhoşsun sen, hadi gel yatalım" diyip indim tezgahtan. "istemiyorum" diyerek itmişti kolumu.
"hyunjin! sarhoşsun ve ne dediğini bilmiyorsun" diye çıkıştım ona. amacım kızmak değildi "bağarma bana!" diye kızıp daha şiddetli ağlamaya başlamıştı.
hıçkırıkları arasında konuştu
"seviyormuş gibi yapsan"
söylediği şey canımı yakmıştı, onu zaten seviyordum. istediği anlamda değildi belki ama seviyordum yine de.
elimi yanağına götürüp sevdim "hyunjin, ben seni zaten çok seviyorum. bu hayatta en çok değer verdiğim insansın sen benim için." demiştim.
elimi iterek " yalancı sevmiyorsun. kremalı makarna miğdemi bulandırıyor, bunu bile bilmiyorsun işte." diye ağlayarak konuştu.
"ama seviyordun, yiyosun her zaman" dedim. severdi, yediğinde mutlu gözüküyordu her seferinde, sevmediği bi şeyi yerken niye gülümsesin ki diye düşündüm.
"sen yapıyorsun diye yiyordum, aptal" diye kızdı yine bana. gözleri kıpkırmızı olmuştu ve hala yaşlar dökülüyordu. "özür dilerim, bilmiyordum" dedim mahçup bi şekilde. "sorun değil, her zaman ki halin" diyip arkasını döndü bana.
arkası dönük olsa da görüyordum ne yaptığını, elleriyle göz yaşlarını siliyordu. hyunjini daha önce hiç bu şekilde görmemiştim. her zaman sert erkeği oynardı, ağladığı zamanlar azdı.
fakat şu an kırılgan bi bebeğe dönüşmüştü. onu sarıp sarmalamak istesem de yarasını açan bendim. daha önce hiç fark etmemiştim, benim için her zaman en yakın arkadaşımdı. üzerime titrerdi beni bebeği gibi severdi ve kimseyle olmadığı kadar benimle yakın olurdu.
benim için de aynı şey geçerliydi, hyunjin benim için özeldi, sehun hyungu seviyordum ama onu sevmemde ki en büyük etken hyunjine benzemesiydi.
hala göz yaşlarını silmeye çalışan hyunjine arkadan sarıldım, ellerim belini sıkıca kavramıştı. kafamı sırtına yaslayıp konuştum "hyunjin, seni o anlamda sevmesem bile hala en sevdiğim insan sensin" demiştim.
"öyle miyim" diye sordu kısık çıkan sesiyle. "öylesin" diye cevap verdim.
yarına bunların hepsini hatırlayacaktı, benim gibi değildi çünkü, benim alkol direncim yoktu unuturdum her şeyi. belki pişman olurdu yaptığı şeylerden ama ona olan sevgim asla değişmeyecekti.
o her zaman benim en yakın arkadaşım olarak kalacaktı.
"hadi yatağına yatırayım seni" diyerek geri çekildim. o da biraz sakinleşmişti o yüzden kolayca odasına götürdüm.
üstündekileri çıkarıp pijamalarını giydirdim ve yatağa yatırdım ardından üstünü örttüm. yatağa yattığı gibi hemen uyumuştu.saat geç olduğu için eve gitmeyecektim o yüzden örtü ve yastık alarak salona gittim.
bugün düşünecek çok şeyim vardı, çıkmazdaydım sanki. kalbini kırmak istemiyordum ama fazlası da olamazdık biliyordum.-
bisiler oldu ama çok ani gelisti ben de boyle bi bölüm beklemiyodum
saka bekliyodum
asik jeongin görmek istiyo musunuz
COKK AZ KALDII TAMAM MI COOOK AZZ
ŞİMDİ OKUDUĞUN
boyfriend | hyunin
Fanfichyunjinin abisine aşık olan jeongin ve jeongine aşık olan hyunjin