Hepinize merhaba dünya güzelleriiiimmmm !!!!Yeni bir bölümle geldiiiimm. Öncelikle son attığım bölüm diğer bölümlere göre az okunmuş bu beni biraz kırdı açıkçası ama yeni bölüm bekleyenleri kırmak istemediiimm. Lütfen booolll boool yorum ve oy atın ki düşüncelerinizi öğrenebileyim dediğim gibi bu hikayeyi sizinle beraber yazmak istiyorum lütfen bana yardım edin olur mu aşk kuşlarım????Çok uzattım biliyoruumm...İyi okumalarrrrr canlarııımm.
Victory (10 yıl sonra)
"Özür dilerim Jeongguk. Özür dilerim gözlerinde yıldızlar parlayan çocuk. Umarım bir gün yine seni bulurum...Arkadaşım." Dedim fısıldayarak.
Onu orada bırakıp denize daldım. Beyaz inciler okyanusa akarken ben hıncımı denizden almak istermiş gibi hızlı hızlı yüzüyordum. Hangi canlı 3 veya 4 saat geçirdiği birine bu kadar bağlanır ki hem de yasak olduğunu bile bile...
Bugün 120 yaşında olmuştum ama bir şey eksikti. Ben kendimi yarım hissediyordum. Jeongguk...Balık hafızam olmasına rağmen o, bir saniye bile aklımdan çıkmıyordu ve ben onu görmek için her güneş doğduğunda onunla buluştuğumuz yere gidiyordum. Her şeyi diyebilirsiniz, salakça veya aptalca gelebilir ama olmuyordu işte. Gözlerinde yıldızlar parlayan çocuğu unutamıyordum.
Her güneş doğduğunda gittiğim gibi yine ona gidiyordum fakat bugün bir şey farklıydı. Deniz bugün çok sakindi...Sanki fırtına öncesi sessizlik gibi.
Tahminlerimde doğru çıkmıştım. Bu fırtına öncesi sessizlikti lakin bu sadece benim için bir fırtınaydı. Duyularım çok gelişmişti fakat buna engel olamadım. Daha doğrusu geç kalmıştım. Arkamda bir gemi vardı ve o gemi benim için ağlarını atmıştı.
Tahmin edersiniz ki yakalanmıştım ve bu ağlar her hareket ettiğimde canımı daha çok yakıyordu. Umarım bırakırlardı beni lakin bırakmazlarsa, ruhen çökmüş olan bedenim, bedensel olarak da çökecekti ve benim iyileşmem çok vakit alacaktı. Ve ben orada iki veya 3 dakika sonra acıdan bayılmıştım. Geriye sadece benim denizin derinlerine akan beyaz incilerim ve mavi kuyruğumun üstünü kirleten birkaç tane kanlı yara izim kalmıştı...
Hiç tanımadığım bir adamın evinin gölünde uyanmıştım. Aslında insanlara göre güzel bir göl olsa da benim için cehennemden farksızdı. Adam yüzünü bana döndüğünde karşımda çirkin, yaşlı ve şişman bir adam görmüştüm. Ondan nefret etmiştim ve onu görmemek için küçücük gölde kendimi gölün en derinine kadar indirdim. Göl küçük olsa da benim boyumdan daha derindi ve bu benim işime gelmişti. Bu kadar olaydan sonra bence biraz uykuyu bana çok görmezler diyerek uyuya kaldım.
Kalktığımda ellerim demirle bağlanmıştı. Ne? Bu nasıl olabilirdi ki ben gölün derininde uyurken birinin beni bağlaması garipti fakat sanırım bu küçücük gölde bir yere kaçabileceğimi düşünüyorlardı. Kafamı yüzeye çıkardığımda ellerimdeki demirin ağaca bağlı olduğunu gördüm. Sonra ise...Onu.
Jeongguk'tu bu. Çok değişmişti fakat gözleri hâlâ aynıydı. Bana öyle bir baktı ki. O bakışı kimseye anlatamazdım. Sanki beyni beni hatırlamamış ama kalbi hatırlamıştı. O gün orda...
"Beni kurtar Jeongguk. Beni kurtar bu cehennemden arkadaşım."demiştim fakat kimse beni duymamıştı. Ya da ben öyle sanıyordum.
Jeongguk arkasını dönüp gitti ve ben onun arkasından bakınmakla yetinmiştim. Bütün korumaların yanımdan gittiğini gördüğümde gözlerimi suya diktim. O sırada arkamdan kısık bir ses duydum. Küçük bir kız sesiydi bu.
"Jeongguk hyungun seni kurtarabileceğini sanmıyorum."demişti o kız. Bir dakika ne? Jeongguk'u tanıyor muydu? Beni duymuş olabilir miydi? İyi de ben konuşmamıştım ki. Beynimi okuyabiliyor muydu? Deniz kızı mıydı yoksa? Ben düşüncelere dalmışken o kız yanıma yaklaşıp sorularımı cevaplamaya başladı.
![](https://img.wattpad.com/cover/336035623-288-k240766.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Merman/Taekook-Omegaverse
RomanceOkyanusun prensi Kim Taehyung ve karanın prensi Jeon Jungkook...Peki bu iki dünya birleşebilecek mi? Bütün olumsuzluklara rağmen birbirlerini sevip koruyacaklar mı? Geçmiş hayatlarındaki gibi birbirlerine söz verip "biz" olacaklar mı? Seme Jungkook ...