Okyanusun prensi Kim Taehyung ve karanın prensi Jeon Jungkook...Peki bu iki dünya birleşebilecek mi? Bütün olumsuzluklara rağmen birbirlerini sevip koruyacaklar mı? Geçmiş hayatlarındaki gibi birbirlerine söz verip "biz" olacaklar mı?
Seme Jungkook
...
Hellllloooooo aşk kuşlarıııımmm!!!!! Umarııımm iyisinizdir, keyfiniz yerindedir ve taekook yeni bölüm okumaya hazırsınızdıııırrr!!!! Çok fazla aktif olamadığım için özür dilerim fakat daha fazla aktif olmaya çalışacağımmm!!!
Kim Taehyung
Artık doyumsuz bir bebeğim vardı sanırım ve benim onu doyurmam lazımdı değil mi?
Dün akşam, Jeon Jungkook yüzünden hiç uyuyamamıştım. Arsızlıkları yüzünden-tamam belki biraz benim arsızlıklarım da olabilir ama az yani- güneş doğmak bilmemişti. Bundan pişman mıyım diye soracak olursanız o son tur biraz fazla geldi derim çünkü tabiri caizse götümün üstüne oturamıyordum...
Sevgilim olacak öküz ise yanımda uyuyordu. Kalktığında ona çok güzel sürprizlerim var bence bir an önce kalkmalı.
Yaklaşık 1 saat geçmişti ve ben Jungkook'u izleyip düşüncelere dalmıştım şaka gibi ama ben ciddi ciddi insan olmaya başlıyordum...Eğer ben insan olduysam acaba Jungkook okyanusta hayatta kalabilir miydi? İşte bunu bilmiyordum.
Jungkook yavaş yavaş gözlerini araladığında uzun kirpiklerinin arasından simsiyah harelerin ardından parlayan yıldızlarını gördüm. Yeni uyandığı için boğuk çıkan sesiyle 'günaydın' mırıldanmış ve dudaklarıma küçük masum ama sıkı bir öpücük kondurmuştu. Üstüme çıkıp ellerimi yatak başlığına tek eliyle sabitlemiş ve sıkı sıkı tutmuştu, diğer eli belimi okşuyor, dudakları yaramaz bir çocuk edasıyla mühür yerimi öpüyordu.
"Jungkoooookkk yeteerr açım ben ve yürüyemiyorum!" diye yalancı bir edayla konuştuğumda karnımın guruldaması aç olduğumu kanıtlamıştı.
"Oy sen acıktın mı ben dün akşam doyurduğumu sanmıştım halbuki." demişti göz kırparak.
Hızla gözlerimi sonuna kadar açmış omzuna vurmuştum.
Güzel kahkahasını bana sunduktan sonra beni belimden ve bacaklarımdan tutarak yan bir şekilde kucağına almıştı.
Aşağıya indiğimizde buzluktan malzemeleri çıkarıp yemek yapmaya başladı beni ise mutfak tezgahının üstüne oturtmuştu. Yemek yaparken arada kaçamak yapıp bacaklarımın arasına giriyor dudağımdan öpücük çalıp kaçıyordu.
Ben az önce sürpriz yapacağım demiştim ya unutun onu triplenemiyorum bile ona. Sürpriz derken burnundan getirteceğim anlamında demiştim fakat bu çocukta şeytan tüyü vardı yemin ederim. İki dakika gözlerine baksam aklımdaki her şey silinir bir onun yüzü kalırdı...
Yemek tamamen hazır olduktan sonra hızla masayı kurmuştu sadece bir tabak koyduğu için şaşırmıştım. O yemeyecek miydi yani diye sormama kalmadan beni kucaklamış, kendi sofraya oturmuş beni de başka sandalyeye yerleştirmeden kendi kucağına oturtmuştu. Bu hareketi çok tatlı gelmişti nedensiz.
Yemek faslını birbirimizi besleyerek kapatmıştık. Şimdi ne mi yapıyorduk?
Dün akşamdan sonra deliğim çok ağrıdığı için krem sürmeye çalışıyordu Jungkook Bey fakat ben utançtan öleceğimi bildiğim için izin vermiyordum ama cidden çok acıyordu.
"Mızmız bebeğim hem deliğin acıyor hem de izin vermiyorsun söz iki dakika da bitecek. Yaramazlık yapmayacağım." dedi güven verici sesiyle.
Gözlerimi ellerimle sıkı sık kapattım ve ona alan açtım bu bir nevi 'izin verdim' anlamına geliyordu.
Ne yaptığını göremediğim için merak ediyordum ama açarsam kıpkırmızı olacağımı bilerekten merakımı geri plana atıyordum.
Hızla boxerımı aşağı indirmiş ve nefesini deliğimde hissetmiştim.
"Jungkook!" diye uyardığımda kısa bir kıkırdama sesi duydum ve deliğime küçük bir dil darbesi yedim. Hemen ardından da soğuk bir şeyi ince uzun parmağıyla deliğime uygulamaya başladı.
Yaklaşık yarım saat sonra bütün acım gitmişti ama halen Jungkook'un kucağından inmiyordum. Nedensiz bir şekilde Jungkook un yanında olduğumda içimdeki kurdum uslanıyor ve içimi bir huzur kaplıyordu.
Kral aramıştı. Jungkook'un eğitimlerden geri kaldığını ve oğlunu çok özlediğini söylemişti. Telefonu bana verdiğinde ise benim geri geldiğimi duyan Kral çok sevinmiş ve hemen Saray'a gitmemizi emretmişti.
Jungkook bizi araba yerine motora bindirmişti. Simsiyah ama çok güzel bir motordu. Jungkook ile güzel bir ikili olduklarına -bizden sonra tabii ki- emindim.
Kasklarımızı takmıştık. Ellerimi beline bağlayıp ayaklarımı iki yandan sarkıtmıştım. Birazcık kaslarınıda elliyor olabilirdim biraz ama. Gözlerimiz açıktı ve o arkasını dönüp beni tehdit etmişti!
"Bebeğim biraz daha kaslarıma ellersen sonumuz yatak. Haberin olsun." dedi boğuk sesiyle.
Gözlerimi sonuna kadar açmış omuzlarına hafif yumruklar atmıştım.
Hızla göz kısmımızı da kapatmış motoru çalıştırmıştı.
Uzun yoldan sonra Saray'a varmıştık. Özlemiştim burayı. Daha doğrusu ailemi...
Kral bizi karşılamak için girişte durmuş Jungkook ile hızla önünde eğilmiştik. Arkasında ise Prens Jin ve sevgilisi Namjoon hyung, Prens Jimin ve sevgilileri Hoseok ve Yoongi hyung vardı.
Hepsine teker teker sarılıp özlemimi dile getirmiştim aynı şekilde Prens Jungkook'ta.
Prens'im eğitime gittikten sonra Prens Jimin ve Prens Jin ile kendilerinin olan Saray dışında bir kafeye gitmiştik. Çok tatlı bir dükkan olmasıyla ve mor ve pembe ambiyansıyla gözlerim kamaşmıştı ta ki kafede çalışan birini görene kadar...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Soru kısmııııı(Cevaplarsanız çok sevinirim):
1-)Victory'i devam ettireyim mi yoksa sadece gerekli yerlerde mi koyayım??? Eğer Victory'ye devam edersem sıkılacağınızı düşündüm çünkü Taehyung'un eski hayatı olduğu için fazla fazla dejavu yaşayacaksınız... Karar siziiiinnnn!!!!
2-) İleriki bölümlerde Jeongguk'un veya Jungkook'un ağzından dinlemek ister misiniiizzz??
Bugünlük benden bu kadar dünya güzellerim kaç bölümdür yorum yapmıyorsunuz kırılıyorum amaaa.... Okunma sayımız artıyor okuduğunuz için teşekkür ederiiiiimmm hepinizeeee hatalarımı veya sevmediğiniz bir yer varsa mutlaka söyleyiinnn lütfeeenn... Birazcıkta oy atarsanız tadından yenmez valla heee