Hepinize merhabaaaa dünya güzellerimm!!!! Yeni bir bölüm ile geldiiim umarım beğenirsinizz... Öncelikle yorumlarınızın beni ne kadar çok mutlu ettiğini anlatamam size bu hikayeyi sizinle yazmak çoookk güzel hissettiriyor ve daha fazla yazma isteği uyandırıyor bunun için hepinize teşekkür ederim yorum ve oy atanlarrrr. Biliyoruuum çook uzattım ama içimde tutamazdım kusura bakmayın hemmen yeni bölüme geçeliimmm!!!
Victory
Yanındaki çirkin adama dönüp, elini bile zar zor tutarak bütün benim hakkımda geçen kötü fikirlerini ve benimle ilgili olan bütün anıları silmeye başladım.
Bunu yaparken göz ucuyla Jeongguk'u süzdüğümde biraz kırgın gözlerle bakıyordu bana. Çirkin adamın hafızasını silmeyi bitirdiğimde, hızlıca sandala uzanıp Jeongguk'un yanağını öptüğümde bir şey demesine izin vermeden ve çirkin adam görmeden okyanusun derinlerine daldım. Bu sefer mutlu bir şekilde ama...
Heyecanla beklediğim gün gelmişti. Sadece üç gün beklemiştim ama bu üç gün, üç asır gibi gelmişti bana. Normalde sabırın ne demek olduğunu çok iyi bilen ben, araya Jeongguk girdiğinde onu da unutmuştum. Ne yapmıştı bana Jeongguk hiçbir fikrim yoktu ama halimden şikayetçi de değildim.
Okyanusun yüzeyine çıkıp deniz kumundan yaptığım bakımı cildime sürdüm önce, bu benim cildimin pırıldamasını sağlıyordu ve buna şu an çok ihtiyacım vardı Jeongguk'umun yanına gidiyordum sonuçta.
Onu yaptıktan sonra hiç kimse görmeden denizden çıktım ve Jeongguk'un yaşadığı kasabaya girdim. Bunu yapmamın sebebi okyanustan çıktığımda üstümde hiçbir kıyafet olmuyordu ve bu da halk arasında 'ayıp' olarak tanımlanıyormuş. Bunların hepsini çirkin adamın gölünde uyurken duymuştum ve aklıma not etmiştim bazı şeyleri.
Kasabadaki üstüme olabilecek kıyafetleri alıp üstüme giydim. Hırsızlık olarak tanımlanmaması için de incilerimi, kıyafet aldığım yerlere bırakmıştım. Bunu olabilecek kadar sessiz ve sakin bir şekilde yapmıştım ya da ben öyle sanıyordum.
Arkamdan biri yaklaşıyordu bunu hissedebiliyordum fakat sadece hissetmekle kalmıyordum, bu kişi koku da yayıyordu ve ben bu kokuyu her şeyin üstüne yemin ederim ki tanıyordum.
Jeongguk'undu bu koku...Jeongguk'umun...
Fakat anlamadığım bir şey vardı. Daha sabah olmamıştı ortalık kapkaranlıktı. Jeongguk benim burada olduğumu bilemezdi ya da hissedemezdi değil mi?
Arkamı döndüğümde Jeongguk'umu görmüştüm fakat farklı bir şekilde. Jeongguk'un gözleri... Değişmişti. Simsiyah parlak gözleri olan çocuğun yerine okyanus gibi masmavi gözleri olan çocuk vardı şu an ve inanın bana bu gözlerin ne demek olduğunu çok merak ediyordum ki o sesi duydum.
"O bal rengi gözlerin çok güzel doyamıyorum bakmaya fakat eğer yanıma gelmezsen ve feromonlarını durdurmazsan burayı alfalar basacak birazdan güzelim." dedi Jeongguk hızlı hızlı.
Neye şaşıracağımı bilmiyordum artık. Benim bal rengi gözlerim yoktu ama Jeongguk öyle demişti nasıl olur bu? Ve feromon ne? Hiçbirini bilmiyordum. Bu sorularıma Jeongguk'tan yanıt almayı aklıma koymuştum ve koşarak onun yanına gittim.
"Jeongguk ben nasıl durduracağımı bilmiyorum ki." dedim feromonlardan bahsederek ve dudak büzerek.
" O zaman şöyle yapıyoruz güzelim sen bana sıkıca sarılıyorsun ben kokumu üstüne sindiriyorum. Şimdi başlayacağım fakat eğer bayılacak gibi olursan ya da kendini iyi hissetmezsen söyleyeceksin tamam mı?" dedi sabırsızca.
![](https://img.wattpad.com/cover/336035623-288-k240766.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Merman/Taekook-Omegaverse
RomantikOkyanusun prensi Kim Taehyung ve karanın prensi Jeon Jungkook...Peki bu iki dünya birleşebilecek mi? Bütün olumsuzluklara rağmen birbirlerini sevip koruyacaklar mı? Geçmiş hayatlarındaki gibi birbirlerine söz verip "biz" olacaklar mı? Seme Jungkook ...