9

11.2K 563 23
                                    

İyi okumalar. Bir selamınızı alırım bebişler.

🤍

Barış Diri - Yine Gönlüm Karardı

***

Karşılıklı oturmuş kahvelerimizi içiyorduk. Düşüncelerim hala toparlanmış değildi ama dışıma yansıtmıyordum. Yansıtamıyordum.

"Neden gelmiş o pezevenk?!"

Söylediği şeye kıkırdadım. Kaşları çatık yüzüne baktım. Cevabını bende bilmediğim için omuz silktim.

"Bilmiyorum ve de anlamıyorum. Bir anda taşınmamı istemediler halbuki aynı evdeyken beni istemiyorlardı. Şimdi ise neler olduğunu anlayamıyorum."

Elindeki kupayı ortadaki sehpaya bıraktı. Yerinden kalkıp önüme çöktü. Ellerimi avuçları içine alıp gülümsedi.

"Yalnız değilsin biliyorsun değil mi prensesim?"

Yüzümdeki buruk tebessümle kafamı olumlu anlamda salladım.

"Hıhım."

Gülümseyip bir eliyle saçlarımı okşadı.

"Aramızda kan bağı olmayabilir fakat can bağı var. Sen bizim biricik, güzeller güzeli kız kardeşimizsin. Bunu aklından çıkartma olur mu?"

Gözlerim dolarken kollarımı boynuna sardım sıkıca.

"Teşekkür ederim abi."

Mırıltı gibi çıkan sesimle belimdeki kollarını sıkılaştırdı. Saçlarımın üzerine bir öpücük kondurmasıyla gülümsedim.

"Teşekküre gerek yok güzelim benim."

***

2. katta Anıl abimle ayrılıp bir kat daha çıktım. Derin bir nefes verip eve girdim. Saat 9'a geliyordu. Acayip yorulmuştum.

Hızlıca odama geçip pijamalarımı giydim ve mutfağa geçtim. Ketılın düğmesine basıp paketteki kahveyi kupaya boşaltıp pasta tabağına saklama kabındaki kurabiyelerden koydum.

Önceki hayatımda da aynı şeyleri yapıyordum fakat huzursuz ve yalnız hissediyordum. Şimdi kendi evimde yine tek başımaydım ama kendime yetiyordum. Huzurum yerindeydi.

Hazır olan kahvemle kupayı ve tabağı alıp salondaki L koltuğuma yayıldım. Kumadaya uzanıp gözüme kestirdiğim bir kanalı açtım. Maksat ses olsundu.

2 saatlik bir zaman öldürmeden sonra çalan kapımla oflayarak ayağa kalktım. Kim gelmişti ki!?

Kapının deliğinden baktığımda gördüğüm adamla derince yutkundum. En büyük kalp yaram, hayal kırıklığımdı. Babam gelmişti. Bu sıfat yakışmıyordu ona.

Kapıyı yavaşça açtım. Yorgun gözleri gözlerimi buldu. Halbuki yaşına göre oldukça yapılı ve karizmatikti. Küçükken çok aşıktım ona. Davranışları beni üzüyordu fakat kendi kendime hemen affediyordum onu. Tabi büyüdükçe işler değişmiş kalp mezarlığıma birini daha gömmüştüm.

"Kızım."

Sesi de gözleri gibi yorgundu.

"Çocuklarınla anlaştın mı? Niye habire karşımda buluyorum sizi?"

Küçük bir çocuk gibi gözlerini kaçırıp yutkundu.

"İçeri girebilir miyim?"

Çok isterdim baba. Seni evime alıp geniş göğsünde ağlamak ve beni üzenleri sana şikayet etmeyi çok isterdim. Ama yapamam. Ben istesem bile küçük Ece istemezdi ilk başta. Onu o kadar çok kırdın ki tek başına zar zor topladı parçaları.

"Söylemek istediklerini söyle ve git lütfen. Yabancıları evime almıyorum."

Gözlerini derince kapatıp açtı. Yaşlarla dolmuştu şimdiden fakat acımadım.

"Ece, kızım. Yapma n'olur!? Çok pişmanız."

Nefeslerin gitgide hızlandı. Sabır denen şey kalmamıştı. Ben ağzını açacaktım ve onlarında kalplerinde büyük yaralara sebep olacaktım.

***

Gidişat nasıl?

Siz olsanız ne yapardınız?

HARABEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin