16

6.9K 548 57
                                    


Nasılsınız bakalım?

DKTT - İçimde Bir Sıkıntı

***

"Ece iyi misin güzelim? Kapıyı açar mısın?"

Duyduğum seslere cevap vermek istemiyordum. Saatlerce sadece oturup ağlamak geliyordu içimden. Psikolojimi yerle bir etmişlerdi. Yıkmışlardı beni.

Ama yemin ettim bende onları yıkacağım. Gözyaşlarımın hesabını soracağım bir gün.

"Ece iyi misin? Endişeleniyorum kızım. Kapıyı açar mısın?"

Ahmet amca konuşurken yavaşça ayağa kalktım. Kapıyı açıp yüzlerine bakmaya utanıyordum. Ailem olacak insanların yerine ben utanıyordum. Rezil etmişlerdi beni.

"İyiyim amca ama biraz dinleneyim. Siz aşağı inin. Merak etmeyin."

Kısa süreli bir gürültüden sonra gittiklerini anlayınca yatak odama geçtim. Battaniyeyi bile açmadan öylece yatıp cenin pozisyonu aldım.

Yüzümde hiçbir duygu belirtisi olmamasına rağmen gözyaşım durmaksızın akıyordu. Çok bile dayanmisti. Burnumu çekip peluş yastığıma sarıldım.

Bir aile kızına bunları yapmazdı ya. Vicdanları nasıl rahattı? Nasıl deliksiz uyuyorlardı? İçlerinde bana karşı hiç mi şefkat ve sevgi yoktu?

Para uğruna peşimden koşmaları, benimle yakın olup mirastan yararlanmak istemeleri kalbimi ağrıtıyordu. Onca kestikleri role bende kanmıştım. Affetmeyecek olsam bile pişman olduklarını sanmıştım. Bu da benim ayıbımdı işte.

...

Kafemin bahçe kısmında kahvemi yudumlarken sabah bana ulaşan dedemin avukatını bekliyordum.

Dedem...

Galiba beni sevip, önemseyen tek kişiydi. Şehirden uzak bir yerde kendi çiftliğinde öylece yaşayıp gidiyordu. 1 sene önce de vefat etmişti.

Çocukluğumun kahramanıydı.

Onun yanında hep el üstünde tutulur, prenses gibi davranılırdı bana. Bazen anneme, babama yalvarırdım dedemin yanında yaşamak için. Fakat hiç izin vermezlerdi. Tek iyi anılarım onunlayken, çocukluğumun katilleri yine önüme taşlar sermekten geri durmamılardı.

"Ece hanım?"

Daldığım yerden çıkıp karşıma geçen adama baktım. 40'lı yaşlarının sonunda karizmatik bir adamdı. Küçükken dedemin yanında gördüğümü hatırlıyorum.

Ayağa kalkıp uzattığı eli sıktım ve karşımdaki sandalyeyi gösterdim.

"Hoşgeldiniz, buyrun lütfen."

Avukat oturduğunda bende yerime yerleştim.

"Bir şey içer misiniz?"

"Şekerli bir Türk kahvesine hayır demem."

Siparişi verip bütün dikkatimle karşımdaki adama baktım.

"Ben dedenizin avukatı Mehmet Emin. Uzun süredir yanında çalışıyorum."

"Memnun oldum Mehmet bey."

Kahvesi geldiğinde tekrar konuşmaya başladı.

"Dedeniz Selim bey vasiyetinde bütün mirasının size kalmasını belirtti. Sadece birkaç imzayla bütün herşey üzerinize geçirilecek. Benimde sizin avukatınız olarak devam etmemi istedi fakat siz nasıl isterseniz öyle olacak."

"Anladım. Dedem nasıl istiyorsa öyle olsun. Size güvendiyse benlik bir sorun da yok."

Birkaç kağıdı önüme uzattı kalemle birlikte. Gösterdiği yerleri okuyup, imzaladım.

"Ayrıca istediğiniz takdirde ailenizle de paylaşabilirsiniz mirası."

Kafamı iki yana salladım.

"Gerek yok. Peki imza için nereye gelmem gerek."

"Birkaç ev için notere gideceğiz. Hesaptaki para için de bankaya. Ne zaman müsaitseniz yapabiliriz."

(Hiç miras kalmadığı için emin değilim🥲)

"2 gün sonra tamamen boşum. Sizin içinde uygunsa o zaman olur."

"Tamamdır Ece Hanım. Görüşmek üzere o zaman."

Mehmet beyi geçirip tekrar masaya oturdum. Kahvemin son yudumunu alıp derin bir nefes verdim.

Şimdiden başımı ağrıtmaya yetmişti bu bile.

Çalan telefonuma baktım. Yabancı bir numaraydı. İkilemde kalsamda açıp kulağıma götürdüm.

"Ece?"

Duyduğum sesle kaşlarımı çattım. Arayan Yusuf abimdi.

"Numaramı nereden buldun?"

Karşı taraftan bir süre ses gelmedi.  Anlaşılan diyecek bir şeyi yoktu.

Boğazını temizleyip konuşmaya başladı.

"Seni önemli bir konu için aradım. Buluşabilir miyiz?"

Derin bir nefes aldım.

"Hayır."

"Ece lütfen."

"Artık sizinle kan bağım haricinde hiçbir bağım yok. Neden hâlâ hayatımdasınız? Neden sürekli karşıma çıkıyorsunuz?!"

Yine sessizlik oldu. Fakat bu seferki daha uzundu. Zor konuştuğunu anlamıştım. Eski Ece olmadığımı biliyordu. Şaşırmaları normaldi.

"Lütfen Ece. Sadece biraz konuşacağız. Lütfen."

Pişman olmamak için dua ettim.

"Sahildeki banklarda olacağım. Sadece yarım saat."

Cevap vermesine fırsat vermeden yüzüne kapattım. Acaba ne zırvalayacaktı.

...

Arabamı park edip bankların oraya geldiğimde Yusuf'un çoktan burada olduğunu gördüm.

Yanına gidip aramızda mesafe bırakarak oturdum. Halbuki küçükken yanıma otursunlar diye bir yalvarmadığım kalırdı.

Öylece denize bakarken konuşmasını bekliyordum. Zaten beni bekletmeden başlamıştı konuşmaya.

"Dedem mirası sana bırakmış."

Alay edercesine güldüm.

"Bütün derdiniz bu değil mi? Para uğruna sevmediğin kardeşine yalvarmaya mı geldin? Baban yetmedi mi?"

Yüzüne bakmasamda sinirlendiğini biliyordum.

"Babamın borçları çok. Eve haciz gelecek. Dedemin mirasında bizimde hakkımız var."

Yüzüne bakmadım.

"Dedem bana bırakmış. Demekki bir bildiği var. Sizde çözümü kendiniz bulun. Bunca yıl elinizin tersiyle ittiğiniz bir kıza yalvarmayın."

"Çok bencilsin."

Dediğine kahkaha attım. Bunca yıl bana çektiren onlardı fakat ben bencil oluyordum nedense!

Bakışlarımı yanımdaki bedene çevirdim.

"Ben mi bencilim? Bunca yıl bana yaptıklarınızı hiç mi hatırlamıyorsunuz? Benim çocukluğumu çaldınız hâlâ beni suçluyorsunuz. İğreniyorum hepinizden."

Ayağa kalktım. Daha fazla dinlemek istemiyorum.

"Bundan sonra biriniz bile birdaha karşıma çıkarsa avukatımla görüşeceksiniz. Ben sizi sildim. Sizde silin. Açıkçası zor olacağını da düşünmüyorum sizin için. Eskisi gibi hayatınıza devam edin. Villa veya gecekonduda. İnan umrumda değilsiniz."

O sessizliğini bozmazken ben arabama ilerledim. Buraya gelmem bile onun için lükstü.

***

Ayyy ne kadar yüzsüzler kafalarını duvara sürteceğim hepsinin!

Neyse...

Hepinizi öptümmm❤️‍🔥

HARABEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin