12

11K 733 57
                                    

İyi okumalar bebişler🤍

Ezgi Erdoğan - Bir Önemi Kalmadı

***

Pikniğe gitmemizin üzerinden 2 hafta geçmişti ve bu süre boyunca oldukça mutlu anılar biriktirmiştim. Hiç degilse artık mutluydum. İstenmediğim yerlerde acı çekmiyorum.

Birkaç gün önce de kendi evime geçmiştim fakat onları ikna etmek zor olmuştu. Ellerinde olsa temelli orada yaşamamı sağlayacaklardı. Nasıl ikna ettim ben bile şaşkındm doğrusu. Aklıma gelen görüntülerle kıkırdadım.

Ağrıyan bedenimle sırt üstü yatıp battaniyeyi belime indirdim. Ateşimin çıktığını anlamıştım fakat hastaneye gitmek için güç bulamıyordum kendimde. Birazdan kalkıp ılık bir duşa girmeye çalışacaktım.

Acıyan boğazım yüzünden oflayıp yavaşça ayağa kalktım. Bu sırada zil çalmıştı. Hırkamın şapkasını kafama çekip yavaş adımlarla kapıya ilerledim.

Açtığım kapının ardından Ozan abiyle karşılaştım. Gülen yüzü beni görünce anında düşmüş, kaşları çatılmıştı. Elini uzatıp alnıma ve yanaklarıma değdirip kısık sesli bir küfür mırıldandı. Ben ne yapmaya çalıştığını çözemeden vestiyerden evin anahtarını alıp cebine attı. Beni de kucaklayıp kapıyı çektiği gibi alt kata inmişti hızlı adımlarla. Ağzımı açmaya fırsat bulamamıştım resmen!

"Abi ne yapıyorsun? İndirsene beni."

Boğazım yüzünden sessizce konuşmuştum. Ozan abi ise beni takmamış zile basmıştı hemen.

"Ateşin var ve sen bize haber bile vermiyorsun küçük kuzu."

Konuşmaya mecalim olmadığı için başımı omzuna bırakıp gözlerimi kapattım.

...

Gözlerimi açtığım gibi gördüğüm odayla derince yutkundum. Ne işim var burada benim?

Eski evimde, eski odamdaydım. Fakat tek bir farkla. Odanın içi küçüklüğümdeki oda gibiydi. Duvarları her zamanki gibi bembeyaz. Pembe istememe rağmen hiç yapılmamıştı. Beyaz dolap ve çalışma masası. Üzerinde pembe, prensesli bir nevresim olan beyaz yatak ve yerde pofuduk bir halı. 8 yaşındaki bir çocuk için oldukça sadeydi. Aslında bende Simay'ın odası gibi istiyordum fakat annem ve babam uğraşmamıştı.

Vücudumun titremesiyle yatağın içinde kalmış küçük kıza çevirdim bakışlarımı. Üşüdüğü halde battaniyeyi beline indirmiş ateşini düşürmeye çalışıyordu. Anne ve babasının aşağıda kardeşi ve abileriyle film gecesi yaptığından habersiz.

Kalbimdeki ağırlıkla yere çöktüm. Bu günü çok iyi hatırlıyordum. Biri bile gelmemiş o yaşımda sabaha kadar acı çekmiştim. Daha sonra dadımız geldiğinde herkes uyurken beni hızla hastaneye götürmüş ve getirmişti. Gözlerimden yaşlar aktı. Kalbim, ruhum, küçüklüğüm acı içindeydi.

...

Başıma değen soğuk şeyle titreyen gözlerim açıldı. Bakışlarım ilk önce pencereye değdi. Güneş batmak üzereydi. Gözlerimi pencereden çekip yanıma oturan bedene kaydı. Füsun teyze elindeki ıslak bezi alnıma koyuyordu. Bakışlarında gördüğüm şefkat ve üzüntü ağlamama yetecek cinstendi. Ayak ucumda da Anıl abi oturuyordu.

Kapının yavaşça açılmasıyla birlikte Ahmet amca girdi içeri. Gözlerimiz buluştuğunda gülümsedi ve hızla Füsun teyzenin yanına geçti. Elinde ilaç torbası vardı.

"Nasıl hissediyorsun kızım?"

"İyiyim amca. Sadece boğazım ve sırtım ağrıyor ama yarına geçer endişelenecek bir sey değil."

Füsun teyze saçlarımın üzerine küçük bir öpücük kondurup ayaklandı.

"Ben şimdi güzel kızıma bir çorba içireyim. Bir de ilaç içti mi hiçbir şeyi kalmaz."

Hızla odadan çıktığında gülümsedim. Anıl abi, Füsun teyzenin bıraktığı boşluğa oturdu babasına izin vermeden. Bu hareketine gülmeden edemedim. Bir elini saçlarıma atıp okşamaya başladığında gülümsedi.

"Bizden ayrı kalmaya dayanamadın işte gördün mü? Bence sen hep burada kal. Yoksa böyle hasta olursun."

Küçük bir çocuğu kandırırmış gibi konuştuğunda kahkaha attım.

"Ya abi! Bebek miyim ben?"

Gülmelerim arasında konuşmuştum. Öyle bir ifadesi vardı ki insan gülmeden duramazdı.

Anıl abi ağzını açtığı gibi Ahmet amca ensesine patlatmıştı bir tane. Bir kahkaha daha attım.

"Uğraşma kızımla, sıpa!"

"Yalnız onun normali eşek sıpası değil mi?"

Ahmet amca bir tane de omzuna vurdu.

"Eşek miyim lan ben?!"

Anıl abi gözlerini şokla açarken bir şey demeden odadan kaçarcasına çıktı. Ahmet amca arkasından bu olmamış der gibi kafasını sallayıp bana döndü.

"Bunlar olmamış bence dimi kızım?"

Kıkırdadım sadece. Olumlu bir cevap verdiğim an triplerini çekmek zorunda kalacağımı biliyordum.

Biz konuşurken elinde tepsiyle Füsun teyze girdi odaya. Hemen yanıma oturdu. Olduğum yerde doğrulup sırtımı yatağın başlığına yasladım.

Füsun teyze bana izin vermeden kendi içirmeye başladı çorbayı. Boğazımdaki yumru daha da büyürken gözlerim doldu. Ahmet amca bizi yalnız bırakıp odadan çıkarken bende dolu gözlerle bitirmiştim çorbayı.

Füsun teyze elindeki tepsiyi komodine bırakırken ellerimle oynuyordum ağlamamak için.

Aslında hiçbir zaman bu kadar sulu göz olmamıştım. Fakat kendi ailem tarafından verilmeyen sevgi ve ilgiyi kan bağımız olmayan bir aileden görmek beni alt üst etmişti sanki.

Gördüğüm her güzel harekette yelkenleri suya indiriyor, kendimi ağlamamak için zor tutuyordum. Çünkü bu zamana kadar benimle ilgilenen tek kişi birkaç sene bana bakan dadımdı. Zaten o da işten ayrılmış bir daha da görmemiştim.

Dolan gözlerimi sildim. Füsun teyzeyle göz göze geldiğimizde burukça gülümsedim. Gözlerimdeki kırgınlığı anlamış gibi bakıyordu her seferinde. Sanki içimi görüyordu. İçimdeki kırgın küçük kızı...

Beni yatırıp yanıma yattığında gözümden bir damla yaş düştü.

Sıkıca beline sarılıp başımı omzuna gömdüm. Saçlarımı okşayıp ninni söylemeye başladığında hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım.

Kaç yaşına gelmiştim fakat bir ninni, bir saç okşaması beni ağlatmaya yetiyordu.

***

Belki bazılarınıza çok ağlak bir kız gibi görünebilir fakat değil. Sadece yaşadığı bu olaylar bir yerde patladı ve bunu atmaya çalışıyordu. Ece gerçekten çok güçlü bir kadın.

10 bin olmuş okunma. Şok oldum resmen. Nice 10 binlere o zaman.

🤍🎉

Bu arada en uzun bölüm oldu 700 kelime ile. Şimdilik!

HARABEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin