3. Bölüm

147 20 7
                                    

Bankta bağdaş kurup oturmuş kitap okuyordum. Başroldeki beyefendi yine kriz geçirtecek kadar tatlılık yaparken sinirle kapattım kitabı ve çantama attım.

"Ula hayaat!" diye söylendim. "Yani neden benim başım bağlanmadı ki?" Buğra davarı beni ekip kızla görüşmeye gitmese tüm bunlar olmayacaktı. An itibariyle bütün yakın arkadaşlarıma yanlışlıkla çöpçatanlık yapmış ve aralarında tek sap ben kalmıştım.

Uzun uzun denizi izledim.

"Yani tamam erkek düşkünü değiliz de ne yapalım kırkımıza kadar bekar bekar takılalım mı? Olmasın mı bizim de bi manitamız? Allah'ım ben kıymet de bilirim aslında. Sen nasip et eli yüzü düzgün bir vatandaş. Tabii eli yüzü gibi kalbi de güzel olsun. Amin."

Elimi yüzüme sürdüğüm sırada yürüyüş yolunda bir çocuk gördüm. Benim kıyafetlerimin aynısını giyinmişti ve ayakkabılarımız bile aynıydı. Yüzünü gördüğümde sırıttım.

"İşret olarak kabul etmeli miyim?" Aniden ayağa kalkıp çantamı sırtıma taktım ve yanına doğru yürüdüm. "Kardeş bir bakar mısın?

"Buyurun." Beni gördüğünde gülümsedi bıyık altından.

"Kıyafetleri nereden aldın? Çok beğendim de, bulabilirsem ben de alırım." Gayrı ihtiyari bir şekilde üzerimi süzdüğünde güldü.

"Ben de sizinkileri çok beğendim." dedi gülümseyerek. Ben diyorum sen, o diyor siz. Olmaz ki böyle.

"Teşekkür ederim." Öyle boş boş birbirimize baktık.

Valla top sende aslan parçası, ben üzerime düşeni yapıp konuşmamızı sağladım.

"Başka bir şey yoksa?"

"Çay içseydik fena olmazdı aslında." dedim gülerek. Şaka yaparmış gibi söylemiştim ama umarım altındaki ciddiyeti anlamıştır.

"Çay?" Başımı salladım.

"Kaçak severim ama ben." Dudaklarını birbirine bastırdı.

"Siz için o zaman, ben ne alakayım?"

"Deme ama öyle, çay bu. Kırılabilir."

"Çay mı kırılabilir?"

"En azından koyulan bardak kırılır." Kahkaha attı.

"Anladım."

"Sanmıyorum." dedim hâlâ teklifimi kabul etmediği için. Ölmezdi ya kabul etseydi.

"Hanımefendi-"

"Adım Leyla. Sen de mecnun olmalısın." Ulti açtım lan, böyle olmamalıydı. Yeniden güldü.

"Maalesef, Ferhat ben." Leyla ve Ferhat.. Uydu bence.

"Sorun değil, ben de 'şirin' bir insanımdır zaten."

"Of Leyla.." dedi en sonunda oyunumuzu bozarak. Aynı mahallede oturuyorduk Ferhat'la. "Yine mi saplıktan yanıyorsun?"

"Sapız, sapız da henüz bir baltaya sap olamadık be Ferhat."

"Ben senin derdini-"

"Küfür yok!" dedim koluna sertçe vurarak.

"Ne istiyorsun benden?" dedi baygın baygın bakarken.

"Manita olalım lan, valla sevmezsek ayrılırız sonra."

"Dalga mı geçiyorsun Leyla?" Başımı iki yana salladım.

"Yok be Ferhat, valla dalga değil." Sabır diler gibi başını havaya kaldırdı.

"Allah'ım sen beni neyle sınıyorsun.." Bakışları beni buldu. "Uğraşma benimle Leyla."

"Yazışalım Ferhat, belki anlaşacağız. Belki hayatının aşkı benimdir? Denemeden bilemeyiz."

"Var sende numaram anasını satayım, yazarsın." dedi sinirle arkasına dönüp yürümeye başlarken.

"Ne bu? İstemem yan cebime koy falan mı?"

"Başımdan savmak için dedim, iki hafta önce saplık muhabbetinden dolayı engellemiştim seni unuttun mu?" Düşündüm ve peşinden koşup yetiştim ona.

"Hatırladım, engelimi kaldırır mısın?"

"Yok valla, böyle gayet iyi." Ayıplar gibi bakıp beş kez dilimi damağıma vurdum.

"Ne kadar da ahlak kurallarına aykırı bir davranış.."

"Leyla, bir sal beni kurban olayım ya."

"Engelimi kaldıracak mısın?"

"Tamam lan, tamam."

"Pek de bir kibarsınız, maşallah."

"Sabır mı bırakıyorsun adamda? Bu kaçıncı gel manita olalım deyişin?"

"Ciddiye alıp hiçbirinde kabul etmedin, ben ne yapayım?"

"Hoşlanıyor musun kızım sen benden?"

"Henüz değil." Güldü.

"Baş belasısın Leyla."

"Konuşacak mıyız, ciddi ciddi?"

"Kardeş gibi büyüdük seninle."

"Ama kardeş değiliz?" Telefonu çaldı.

"İş yerinden arıyorlar, gitmem lazım. Eve dikkatli git."

"Engelimi kaldırmayı unutma."

"Tamam Leyla tamam." Koşar adım yanımdan uzaklaşırken arkasından izledim bir süre. Gözden kaybolunca kayalıklara oturdum.

İki hafta önce Ferhat'ı uzun uzun darlamıştım manitam yok diye, son zamanlarda herkese yaptığım gibi. Ertesi gün işe erkenden gitmesi gerektiği için çareyi beni engellemekte bulmuştu.

Telefonum çaldığında elimi cebime atıp çıkardım.

"Nerdesin Buğra hıyarı?"

"Oya ile oturuyoruz. Sen nerdesin?"

"Sahildeyim, eve geçeceğim birazdan."

"Tamam, dikkat et."

"Ulan senin kadar iyi satıcı görmedim ben." Güldü.

"Leyla ne satması ya? Alt tarafı 'yeni' bir arkadaş edindim."

"Arkadaş olduğuna emin miyiz?"

"Değiliz.. Üç gündür konuşuyoruz, galiba aşık oluyorum."

"Dikkat et Buğra ya, oğlum kimin ne olduğu belli değil şu devirde."

"Biliyorum ve aklım başımda, en azından şimdilik."

"Ne diyeyim ahiretlik, hakkınızda hayırlısı olsun."

"Amin ahiretlik amin." Kahkaha attım.

"Selam söyle."

"Aleyküm selam."

Telefonu kapatıp cebime attım ve otobüs durağına doğru yürümeye başladım.

Ferhat: Ciddi ciddi ilişki düşünüyorsan konuşalım Leyla

Ferhat: Ama eğer goy goy yapmak için teklif ettiysen bunu

Ferhat: Ben yokum

Nasa yani?

Ciddiye mi almıştı lan beni?

Ben her zamanki gibi sataşıyordum anasını satayım!

Adama manita olalım dedim, bunun sataşması mı olur?

Olmazdı.. Olmamıştı.. Ve belli ki olmayacaktı.

Varsın varsın

Varız

Ben inanıyorum ya

Bizden güzel manita olur

Merhabayıın!

Bomboş kitabımızın bomboş bölümüyle sizlerleyim..

Nasıldı bölüm?

Leyla'ya Rabbim'den beyin, Ferhat'a da bol bol sabır diliyorum..

Allah'a emanet oluun!

💜

NASA YANİ!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin