1

86 2 0
                                    

Karma der ki; aynı şey sana yapılıncaya kadar birine ne kadar zarar verdiğini anlamayacaksın.

                                                   Karma Felsefesi El Kitabı, John Mumford

Hissettiği ter ve acıyla hızla uyandı Midra.  Ellerini hızlı atan kalbine doğru götürdü derin nefesler alarak nabzını bir nebze olsun düşürmeye çalıştı. Yine kabus gördüm diye düşünüyordu bir yandan da,  yine kabuslarımdan kaçamadım diye söyleniyordu içinden.

Gözleri yine ağlamaktan kan çanağına dönmüştü Midra'nın. Dün gece yine geçmişte yaşadıklarını düşünmüştü daha doğrusu geçmişi değil, onu kıran insanları düşünüp acı çekmişti. Hiç şaşırmamıştı Midra, tüm beklentisini insanlardan kesmiş olsa bile insanların yaptıklarını ve hissettirdiklerini düşündükçe sinirden ağlıyordu. Siniri sadece insanlara değildi. Kendine sinirliydi Midra, engel olamadıklarına ve söyleyemediklerine sinirliydi.

Biraz daha tavana bakarak kalp atışlarının düzene girmesine bekledi. Bir kaç saniye sonra kalp atışlarının düzene girdiğine emin oldu ve bakışlarını sağ tarafında olan siyah pencereye çevirdi Midra.  O an ciğerlerinin temiz havaya karşı olan heyecanını hissedince biraz hava almanın hiç de fena olmayacağını düşündü Midra. 

Ruhsuz bir şekilde pencere kenarına doğru ilerledi ve boş gözlerle insanlara bakmaya başladı. İnsanların enerjisini gördükçe Midra'nın aklına tek bir soru geliyordu. Nasıl? Nasıl insanlar bu kadar enerjik kalabiliyorlar? diye sordu tekrar kendine Midra. Bu sorunun cevabını verebileceğini düşündü ama bu soruya cevap veremedi çünkü henüz bu sorunun cevabını bilmiyordu.

Yine kara bir deliğin onu çektiğini hissetti ve aklına sinir bozucu düşünceleri tekrar geldi. Acaba insanlar Midra'nın hatalarını unutur muydu çünkü Midra insanları kırmak ya da onları kırdığını düşünmek istemiyordu. O sadece unutmanın ve yeniden hatırlamanın arasında olan o keskin sınırı elleri ile parçalayıp parçalarını yok etmek istiyordu.  

Yanağında kendinden istemsizce akan göz yaşını hissettiğinde, Midra o tanıdık hisle irkildiğini fark etti. Artık isteyerek ağlayamıyordu Midra, sadece sinirden ve heyecanının her geçen gün gittiğini fark ettiği için istemsizce ağlıyordu.

Ayağına dolanan turuncu kedisinin tüylerini çıplak ayağında hissedince içi bir tuhaf oldu Midra'nın. Düşünceleri ve bakışları hızla yerdeki tatlı kedisine kaydı, kedisini kucaklayıp biraz sevdikten sonra kedisini yere indirdi ve ona biraz mama verdi. 

Bugün yapacakları aklına geldiğinde hızla duvardaki saate baktı. Saatin dokuza geldiğini görünce acele etmesi gerektiğini fark etti. Midra bir buçuk saat içinde müzik stüdyosuna gidip pratik yapmalıydı.

Beyaz gardıropun önüne gidip içinden siyah eteğini, beyaz gömleğini ve kısa siyah montunu çıkardı. Onları hızla üzerine geçirdikten sonra uzun dalgalı saçlarını düzeltti ve kapının kenarında duran kemanını alıp, beyaz spor ayakkabılarını giydi.

Merdivenlerden beş kat aşağı indi ve sonunda dışarıya ilk adımı attı. Montunun cebinden kulaklığını çıkarttı. Müzik çalarını çıkarıp en sevdiği şarkıyı dinlemeye başladı.

Unutmaya ihtiyacım var.

Melodileri ve anıları.

Sen yeni açmış bir çiçek kadar mutlu.

Bense acılar içinde kıvranan,

bir kış çiçeğiyim sadece..

Midra şarkının ne zaman bu kısmını mırıldanmaya başlasa içinde insanlara ve unutamamaya karşı hissettiği öfke artıyordu. Unutulup gitmenin her seferinde güzel olacağını düşünürken unutamamak Midra'yı delirtmeye yetiyordu. 

Midra şarkıyı mırıldanmaya devam ederken, gözünü alan yeşil ve kırmızı ışıklarla duraksadı. Heyecanla sol tarafına döndü. Yeşil ve kırmızı ışıklar saçan tabelayı gördü. Tabelada TİDRA KİTAP  yazıyordu. Midra içinden bir kaç kez tabelayı okudu ve dükkanın burada yeni açıldığına karar verdi çünkü Midra bu sokaktan sayısız kez geçmişti ve daha önce hiç bu dükkanı görmemişti. Hızla kolundaki saati kontrol etti. Kitapçıya biraz vakit ayırabileceğini fark etti. Heyecanla adımlarını yeşil kırmızı ışıklar saçan kitapçı kapısına yönlendirdi.

Kitapçıya adımı atar atmaz etrafın güzelliği ile büyülendiğini hissetti Midra. Duvarlar koyu mordu, sağ tarafta cam vitrinler ve vitrinlerin içinde maskotlar, kitap ayraçları ve boyanmamış heykeller duruyordu. Sol tarafındaysa kahverengi kitap rafları ve çeşitli kitaplar vardı.

İki farklı kısım arasında sınırda gibiydi tıpkı Midra. Seçim yapmak hayatı boyunca Midra'ya ne kadar zor gelse de  şuan kendinden emin bir şekilde kitapları seçebilmişti çünkü kitapların farklı dünyası Midra'yı hep rahatlatmaya yetmişti. Sağ elini kitaplar arasında gezdirdi ve bir kaç adım atıp ilgisini çeken kitabı aramaya başladı. Gözleri bir anda mor renkli ve maviyle yazılı olan unutmanın sınırları adlı kitaba kaydı. Midra heyecanla yere doğru eğildi ve kitabı en alt raftan hızla aldı. 

Kitabı açmaya kalktığında kitabı onun elinden alan elle olduğu yerde kaldı Midra. Sinirle bakışlarını yukarıya çevirdi.

''Pardon kitabı önce ben almıştım.'' dedi Midra.

''Evet ama alamazsınız.'' dedi mavi gözlü siyah saçlı adam.

''Nedeni nedir?'' dedi Midra dişlerini sıkarak.

''Çünkü o kitap satılık değil.'' dedi adam ve Midra'nın elinden kitabı aldı.

''Neden?'' dedi sinirle Midra.

''Bu kitap her insana iyi gelmeyebilir.'' dedi adam.

Midra kafasının karıştığını hissetti. Kitapların tanımı Midra için mutluluktu.

''Ben o kitabı okumak için uygunum merak etmeyin.'' dedi Midra nazikçe ardından kitabı tuttu.

Adam hızla kitabı Midra'nın elinden çekip sol kolunun altına koydu.

''Hiç sanmıyorum.'' dedi adam.

Midra adama bir kaç saniye baktıktan sonra gözleri saatine kaydı ve stüdyoya geç kalacağını anladı. Hızla arkasını döndü yere koyduğu kemanını alarak kapıya yöneldi.

''Yine bekleriz.'' diye bağırdı adam arkasından. Midra cevap vermeden kapıdan dışarı çıktı.

.

.

.

KAN ÇANAĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin