3 - iki korkak ve suçlamalar

159 26 40
                                    

Renjun'in dizine başımı, koltuğun diğer ucunda oturan Jaemin'in dizine de ayaklarımı koymuş ağzımdaki lolipopu çeviriyordum. İkisi de telefonlarına bakıp arada birbirine bir şeyler gösteriyor ve buna kaliteli zaman diyorken ben oyun oynuyor ve sıkıntıdan patlıyordum.

"Niye dışarı çıkmıyoruz?"

"Çünkü en son yağmurda dışarı çıktığında donuna kadar ıslandığın için annen beni azarladı."

"Film falan izleyelim o zaman?"

"Her şeyi izledik." Renjun niye ona katılıyor ya...

"Mark önümüzdeki tatilde buraya geliyor." Ne? Önümüzdeki tatil benim olmalıydı. Sınavının bitmesine az kaldığı zamanlar çalışmayı bırakır, kafasını toparlardı ve ben olmalıydım eğleneceği kişi. Kanada'dan gelecek bir dangalak değil.

"Sonunda tanışacak mıyız?" Renjun katılma şuna midem bulanıyor.

"Eğer bir sorun çıkmazsa evet! Çok heyecanlıyım. Bir sürü plan yaptım." Kusacağım şimdi bak. "Hyuck, plan yapmamış olsan iyi edersin. Bütün planlarım bozulur." Aa, ben. Beni de o gerizekalıyla planlarına katmış.

"Yok işim. Ne işim olacak."

"Ben de öyle düşünmüştüm. Bence harika anlaşacaksınız. Birbirinizi tanıyor sayılırsınız zaten." Evet. Hakkında hiç susmadığı arkadaşının anne babasının boşanma mahkemesi sırasında teyzesinin çıkardığı rezilliğe kadar biliyordum. Ablasının eski kocasına boşandıkları saniye evlenme teklif etmişti herkesin önünde ve Mark'ın babası başta olmak üzere kimse onu ciddiye almıyordu artık. Başkasının hikayesi olsa yarıla yarıla gülerdim ama Mark diye gülesim gelmiyordu.

"Eminim. İlginç birine benziyor." Renjun suratıma bakarken yalan sıktığımı fark ettiğini görebiliyordum ama Jaemin fark etmediği sürece sorun yoktu.

"Ona Mark'tan hoşlanmadığını söylemelisin." Jaemin yine ders için gittiğinde yalnız kalınca ilk söylediği şeydi bu Renjun'in.

"Hayır."

"Neden?"

"Çünkü bir sebebim yok ondan nefret etmek için. Kıskançlık bir sebep olamaz. Sadece kıskandığım için arkadaşlığını mahvedemem ya?"

"Yıllardır ona gerçek duygularından bir kere bahsettin mi?" Yüzüne baktım sadece. Cevap vermek istemiyordum. Ama cevabımı zaten biliyordu. "Sana davranışlarından nefret ettiğini biliyor mu?"

"Eskiden böyle davranmıyordu."

"Aranızda ne oldu bilmiyorum." Dövmem olmadığını bilmiyorsun. "Ama anlattığına göre siz 19 yaşındayken ne olduysa sana davranışları değişmiş, öyle dedin. Ne oldu?" Sevilemeyecek biri olduğumu fark etti. Diyeceği her şeyden korkuyor.

"Korkağın teki."

"Aşık falan mısın ona? Ona mı tepkisi?" Dediği o kadar absürt geldi ki bir anda kahkaha atmaktan koltuktan düştüm. "Ne gülüyorsun ya ciddiyim- Gerçi sen ona aşık olsan o da sana olurdu- Hoşlanıyor musun ondan?" Neden sesi titriyor? Neden benimle konuşan herkes söylediklerinden korkuyor?

"Sen de yaptın şimdi."

"Ne yaptım? Hyuck, ilaçlarını kullanıyor musun?"

"Ne alakası var şimdi- Sen de korkuyorsun benim tepkilerimden." Kaşlarını kaldırdı.

"Öyle bir şey yapmıyorum." Jaemin'e söylesem aynen bu tepkiyi verirdi işte.

"Peki, ondan hoşlanmıyorum. Benim için sahip olmadığım kardeşim gibi o. Hayatım boyunca hiç bunu açıklamam gerekeceğini düşünmemiştim."

"Güzel. Bir an yaz dizisinin ortasına düştüm sandım." Cidden rahatlamış duruyordu. Daha önce yaşadığı yerdeki arkadaşlarıyla konuşmuyordu. Acaba bundan mıydı? Böyle bir şey mi yaşamıştı?

"Aramızda ne olduğunu söylemeyeceğim. Zaten olan şey aramızda bile değildi. Benim başıma bir şey geldi. Benden çok tepki veriyor. Sana anlattım ya, dövme yaptırsam mı yaptırmasam mı dediğimde bile cevap vermemişti. Acaba kafasına ne düştü de o gün içeri soktu beni."

"Başına bir şey geldi... Emin misin senden çok tepki verdiğine?"

"Evet."

Yol boyunca bunu kafamda teyit ettim. Eve girene kadar düşündüm. Benden önce ağlamaya başlamıştı. Doğum günümde. Dövmem doğduğum andan 18 yaşımı bitirene kadar bir noktada ortaya çıkmalıydı. Onunki ortaya çıktığında onunla çok dalga geçmiştim. Sürekli adını söyleyip duruyordum ona. Jaemin, Jaemin, Jaemin... Doğum günüme girdiğimizde, saat 12'yi geçtiğinde boş kollarıma baktığımızda gözlerime bakıp "Annene doğum saatini soralım. Belki tam saatine kadar gelir." diye umut eden ve doğum saatim geçtikten bir saat sonrasına kadar kollarım açık tek kelime etmeden oturan Jaemin. Benden önce ağlamaya başlamıştı. O kadar uyuşmuş, o kadar bıkmıştım ki o pes edene kadar, o ağlayana kadar ağlayacağımı hiç düşünmemiştim bile. O ağladığından ağlamıştım sonra da. Eksik hissetmiştim.

Beni eksik hissettiren ilk kişi oydu.

Yolun ortasında yaşadığım farkındalık kalbimin orta yerine çivi gibi çakıldı. Geçtiğimiz 3 yıl boyunca da bana hep eksik davranmıştı. Ve ben ne o gün ağlama demiştim ona, ne de sonrasında doğru düzgün durmasını söyleyebilmiştim. Ve yine söylemeyecektim. Renjun bilse beni yok ederdi belki de. Ama bilmeyecekti. Eğer Jaemin beni zayıf ve eksik görmek istiyorsa bunu ondan almayacaktım. Hayatım boyunca kimsenin hakkımdaki düşüncesini düzeltmeye uğraşmamıştım ve Jaemin ilk olmayacaktı.

Tatile kadar Jaemin'le sadece kursta görüştük ve annemin beni olduğumdan farklı gördüğünü, yanlış tanıdığını söyleyen çocuk bu kez kendisinin beni yanlış tanıdığını hiç bilmedi. Hayatımda beni olduğum gibi gören tek kişiyi 3 yıl önce kaybettiğimi ancak fark etmişken yeni en yakın arkadaşının otobüsten inişini izlerken sıçrayışlarına gülümsemelerim buruktu.

Mark Jaemin ve Renjun'i görüp el sallarken beni görünce yüzündeki gülümseme belli bariz donuklaştı.

MARK GELDİ HEHE
haftaya görüşürüz

dudaklarından dökülmeyecek kelimeler ve bir avuç papatya | markhyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin