Bir mağazada çocuklarla uçurtma yapmaya başladım sonra iş olarak. Öğrenciler için açılmış bir pozisyondu ve çok bir saati yoktu, çok da bir şey ödemiyordu haliyle ama en azından bir süreliğine ailemi tatmin ederdi. Babam hâlâ yüzüme bakmıyordu adam gibi, annem bayramlık ağzını açtı mı tam açıyordu ve çocuğun teki bir çarşamba üzerime kusmuştu. Yine de hayat sonunda tıkanmış ve bir gün duvarımın içine patlayacak bir boru gibi kalmayıp açılıyor, devam ediyordu. Dürüst olmak gerekirse işin kendisi de çok fena değildi.
Ben mağazadayken fırtına koptu bir gün. Çocukların aileleri teker teker arabalarına binip rüzgar daha da beter olmadan götürdü onları. Arabalar vızır vızır mağazanın önüne geldi, durdu, kalktı ve gitti. Akşam olmuştu zaten. Bu havada da kimse gelmezdi daha. Çalışanlar da teker teker çıkıp giderken müdür elinde anahtarla bana döndü. "Sen çıkmıyor musun Donghyuck?" Birinin gelip beni almasını beklediğimi söyledim. Anahtarı bana verdi, çıkarken arkamdan kapıyı kilitlemem için. Kimse benim için gelmeyecekti.
Renjun günler öncesinden bugün en az 5-6 saat sürecek olan dövme seansından bahsetmişti. Hyunjin ve Jisung şehir dışındalardı. Jaemin'in hiçbir zaman vakti yoktu ve Mark benim arkadaşım değildi. Annem ve babamdan gelip beni almalarını isteyecek yüzüm yoktu. Kapıyı kilitleyip ışıkları kapadım. Arka tarafta camın görüş alanını kapatan bir rafın dibine yere oturup çocuk kitaplarına bakmaya başladım zaman öldürmek için ama neyi beklediğimi kendim bile bilmiyordum. Henüz hava korkunç hâle gelmemişti. Dışarı çıksam donuma kadar ıslanır ama uçmazdım muhtemelen. Kafamı arkamdaki rafa yaslayıp gözlerimi kapattım ve çevremin ne kadar sessiz olduğunu fark ettim. Dışarıdaki yağmurun sesi tüm kalan sesleri nötrlüyordu, beynimin içindekiler de buna dahil. Pek düşünemiyordum. Ne yaptığımı, ne istediğimi kestiremiyordum. Neden burada kaldığımı anlamamıştım. Burada kalmamın bir sebebi olduğundan değil de, gidesim olmadığından gibiydi sanki. Ertesi günün işini kolaylaştırmak için uçurtmaların tabanlarını önden hazırlayarak bir iki saat zaman öldürdüm sanırım. Sonra telefonum çaldı. Mark arıyordu.
Aradığı zaman konuşamazdı tabii. Ama seninle konuşacağım, mesajlarıma bak demek gibi bir şeydi bu sanırım. En azından bizim için böyle işliyordu. Çaldırdığında kapatıp mesajlara döndüm.
lütfenyokol
Neredesin?
yağmur çok kötü oldu
dışarıda değildin umarım
gerizekalı
başladığında çalışıyordum
kapattık mağazayı sonra
lütfenyokol
ıslanmadın değil mi çok
bana geçtiysen ısıtıcıyı aç
ben kampüste mahsur kaldım biraz
"Biraz" mahsur kalmış halini düşünüp güldüm. Okulun kütüphanesinde başı ellerinin arasında kendince programının gerisinde kaldığından kriz geçiren bir Mark beni bir anlık eğlendirmişti.
gerizekalı
derslerin iptal oldu mu
lütfenyokol
hoca gelemiyormuş
iptal oldu
ne yapacağım ben burada saatlerce
gerizekalı
bilgisayarın yanında değil mi
ödev mödev yap
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dudaklarından dökülmeyecek kelimeler ve bir avuç papatya | markhyuck
Fanfictionmarkhyuck soulmate au | Donghyuck pov başlama tarihi: 02.04.23 bitirme tarihi: 31.05.24