21 - mutluysak şimdi ne olup bitecek?

78 21 51
                                    

Salondan çıkmak için ilerleyecek gibi oldum. Herkes çıkıp gitmişti çünkü. Mark kolumdan tuttu ve durdurdu.

"Siz önden gitsenize, birazdan geliriz."

"Bir şey mi var?"

"Yok yok, bir şey konuşup geleceğiz." Mark onları kışkışlarken Jaemin kendisi hakkında konuşacağımızı sandı herhalde, çünkü tereddüt ede ede, arkasına baka baka çıktı. Umarım iyi bir psikologla görüşmeye başlamak da bu adam olma planları arasındadır, çünkü durum vahim. Renjun sırıtıyordu ama onu çekiştirirken. Yine ne anladın acaba. "Geç kaldığım için özür dilerim, planım bu değildi."

"Özür dilemek içinse sorun değil, önemli kısma yetiştin, gidelim hadi."

"Hayır, hem, şarkıyı benim için seçtin değil mi?" Yine başladı sırıtmaya. Haklı olması daha da sinirlendiriyordu. Ne diyebilirdim ki? Nasıl açıklayabilirdim kendimi? Kolunda o kuşak sarılıyken ne anlatabilirdim ona?

"Evet." Dümdüz, bahanesiz ve açıklamasız cevabımla bir an duraksasa da sonra kot ceketinin iç cebine uzandı. Saniyelik bir üzüntü yaşadı gördüğüyle. Cebinde hafiften ezilmiş bir avuç papatayı alıp elime tutuşturdu.

"Çiçekçi arıyordum. Gösteriden sonra çiçek vermek istiyordum ama cüzdanımı evde unutmuşum. Eve dönersem tüm gösteriyi kaçıracaktım. Sonra-"

"Yolup getirmişsin resmen." Yüzü düştü bir an. Ben gülümseyene kadar. Kalbim ağrıdı. Umutlanmak istemiyorum.

"Kendim topladım evet."

"Çok tatlılar. Hayatımda aldığım en güzel şeylerden biri. En güzeli uçurtmam ama. Onu da sen vermiştin." Ben saçmalarken onun yüzünde sıcacık bir gülümseme yayıldı önceki gergin olanın yerine.

"Bir dahaki sefere düzgün bir buket alacağım. İzin verirsen." İzin verirsem mi? Göğsümün daralması kritik seviyelere yükseliyordu. Cevap veremeyip yüzüne baktım aptal gibi. "Hyuck, bir süredir sana söylemek istiyorum. Özür dilerim."

Neden?

"Ne-" Bileğimi tutup yüzüne götürdü ve alnını yasladı. Karnıma ağrılar girerken çok bekletmedi beni neyse ki. Bileğimi bırakıp devam etti.

"Yıllardır sana verdiğim acı için. Bileğini dolduracak bir kelime bile veremedim sana." Göğsümdeki ağırlık başıma da sıçramasaydı yine de cevap veremezdim buna. Demek istediği şeyi düşünmek bile cüretkarlık gibi geliyordu. Oysa kolunu sıyırdı, bileğindeki kumaşı çözdü ve yere bırakıp bana gösterdi. 'Neden' yazan teniyle bakıştık. Elimdeki papatyaların sapları ezilmişti sıkmamdan. Nasıl anlamış olabilir ki bu kelimelerden? Ben olamam ruh eşin. Daha iyi biri olmalı. "Kim bilir seninkinde ne yazardı."

"Nasıl emin olabiliyorsun?"

"Biliyorum işte." Şüphe duymam ona garip gelmiş gibi güldü. "Biliyorum. Hissettim. İnanmazdım hiç anlaşıldığına ama anlaşılıyormuş."

"Kaç kere neden demişimdir sana. Kaç bin kişi demiştir."

"Bu yüzden eminim işte. Hiçbiri öyle hissettirmedi. Donghyuck." Omuzlarımdan tutup gözlerime baktı, sonra elleri olmadan konuşamayacağını fark etmiş gibi hemen geri çekip devam etti. "Seni seviyorum. Bunu biliyorum."

Gözlerimde yaşlar ne ara oluştu da yanaklarımdan düşmeye başladılar emin değilim. Yutkunup elimdeki çiçeklere ve tekrar ona baktım bir an boğazım kuruyunca. Ellerimi kaldırıp şoktan takıla takıla da olsa sarıldım ona. Papatyalarıma zarar gelmemesi için elimden geleni yaptım. "Bunun için özür dilemek ne kadar aptalca biliyor musun?" Ağzımdan bir hıçkırık kaçınca güldüm. "Ben de seni seviyorum. Mark bu gerçek mi? Şaka yapmıyorsun değil mi?" Sırtımı okşadı. Yeterince cevap vermiş gibi geldi. "Gerçek misin sen? Beni sevmezsin sanıyordum Mark... Yıllarca beni hiç sevmeyeceğini sandım- Özür dileme sakın bir daha, şu an ne kadar mutluyum biliyor musun? Teşekkür ederim... Seni seviyorum, seni çok seviyorum..."

Biraz geri çekilip gözyaşlarımı sildi. Yüzünde yine o sımsıcak gülümsemeyle yüzüme bir süre bakıp dudaklarını oynattı. 'Ben de seni seviyorum.' Dudak okumak da eğitimim dahilinde olduğundan bir tur daha ağlayacatım az daha, ama yanaklarımdaki elleriyle beni çekip öptü. Başım döndü. Düşecek gibi hissettim. Üstelik ilk kez birini öptüğüm için ne yapacağımı bilmeden karşılık vermeye çalıştım. O da pek iyi sayılmazdı şimdi. Çok uzun tutamadan geri çekildiğimizde yüzüne bakıp gülmeye başladım kendimi tutamadan. O da bana güldü.

"Salonu boşaltmanız gerek!" Kapıdan içeri giren görevli sıçrayarak Mark'tan uzaklaşmama sebep oldu. İkimiz de korkmuş, ona bakarken kadın en arka sıraya yürüyüp tripoddaki kamerayı aldı ve kapattı. Yüzüm kıpkırmızı oldu. Hepsini kaydetmiş...

"Özür dileriz, bakar mısınız bir saniye..." Mark koşa koşa salonun sonuna gidip okul öğretmenleri ve programı hazırlayanlardan biri olduğuna emin olduğum kadınla konuşmaya başladı. Ufaktan ufaktan kapıya yürürken ne dediğine bakıyordum. "...kesecekseniz önce kopyasını alabilir miyiz?" Yüzüm kıpkırmızı olurken kadının Mark'ın duyabildiğini bilmeden işaret dilinde 'Tabii, olur' diyerek numarasını almasını izledim. Kendimi kapıdan dışarı attığımda koridorun ortasında oturup konuşan ikili yanıma koştu, Renjun elimdeki papatyalara ve yüzüme bakıp sırıtmaya başladı.

"Mark sana söyledi sonunda."

"Galiba artık bir sevgilim var."

"Renjun söylediğinde inanamamıştım." Jaemin de benim kadar şok içerisinde duruyordu. "Hyuck, yuh."

"Mark ne yapıyor içeride? Kadını durdurmak isterdim ama ne diyecektim yani."

"Bence de yuh... Mark programı kaydeden kameradan bana açıldığı anın görüntülerini alıyor?" Yanımda belirdi ben bunları söylerken.

"Evet öyle yaptım." Sırıtarak üçümüze baktı. Yemin ediyorum tatlı mı sinir bozucu mu bilmiyorum ama her seferinde bir tane çakasım geliyor suratına.

"İnanamıyorum şu an." Jaemin ellerini başına götürdü.

"Alışırsın. Hyuck'un da bize böyle tepki vermemesini Mark'ın daha önce söylemesine falan bağlıyorum. Aynı malsınız çünkü."

"Hayır keşke haksız olsan da laf söyleyebilsek."

"Ama değilim. Yürüyün hadi, hepinize içecek ısmarlıyorum. Hyunjin burada olmadığı için ağlayacak."

"Mark, en pahalısını al." Başını salladıktan sonra elimi tuttu. Bir elimize, bir ona bakıp gülümsedim. Renjun bize bakakalan Jaemin'i ittirerek ilerletirken arkalarından yürüdük.

Normalde burada bırakmayı düşündüm ama çok şey havada kalıyordu bu yüzden bir sonraki bölümümüz final

İlk kez Türkçe yazdığım uzun bir kurguyu bitiriyorum kbkvjasfkvbs herkes şok içerisinde

Funfact: ficin ismi ne olsun derken ortaya bu fikri nahenny attı ve papatyaların ne alaka olduğunu hiç sorgulamadım, bu bölümü kafamda tasarlayana kadar da nereden bağlayacağımı hiç bilmiyordum fjsşfjlsndlsk baştan planlı bir şey değil yani ama güzel oldu güzel

Son kez görüşürüz ♥

dudaklarından dökülmeyecek kelimeler ve bir avuç papatya | markhyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin