22 (final) - hayat durmadan son hızla geçecek

85 18 54
                                    

Koro günü çorabın söküldüğü gün gibiydi. İpin çekilmesiyle her şey kendiliğinden çözülmeye başlamıştı sanki. Mark bana katılmıyordu. Yaşanan her şey uzun uğraşlar sonucu ve tam olması gerektiği zamanda yaşanıyordu ona göre.

Gösterimizden sonraki gün hocamız bizi ödüllendirmek ve kursun sonuna geldiğimiz için sertifikalarımızı verip vedalaşmak adına yemeğe çıkardı. Herkes okullarından, işlerinden bahsederken ben de son yaptığım işlerden ve en keyif aldıklarımdan bahsettim. Hocamızın gözlerinin parladığını o an fark etmesem de sonradan hatırlayınca çok bariz belliydi.

"Hâlâ iş arıyor musun?" Herkes kendi haline dalmışken hocam bana sordu. "Sertifikanı kullanarak eğitmen olabilirsin aslında."

"Gerçekten mi? Ayrı bir sertifikaya ihtiyacım yok mu?"

"Varolan bir kuruluşa sözleşmeyle işe alınabilirsin. Bizim kurumla konuşabilirim senin için."

"Çok isterim, cidden. Öğretmen olmayı da düşünüyordum inanır mısınız... Yeterli olduğumu sanmıyorum ama." Hoca güldü bana.

"Sınıfın en iyisi sensin Donghyuck."

"Hocam haksızlık!" Bir öğrenci atıldı. Diğerleri de katıldı ona. Ses yığılmasıyla bir ağızdan konuştular.

"Sevgilisiyle işaret dilinde konuşuyorlar. Bizim öyle bir pratiğimiz yok." Jeongin sırıtarak beni gammazladı. Kafamı deve kuşu gibi kuma mı gömsem? Sevgilisi dedi. Ne ara anladın acaba? Dün mü gördün?

"Öyle mi?" Hoca daha da gülerken kendime koskoca adam olduğumu ve böyle bir şeyden utanmamam gerektiğini söylüyordum kafamda.

"Evet. Yani onun da etkisi çok fazla tabii ki ama kendisiyle koroya seçilmemden çok sonra tanıştık."

"Sonuçta iyi misin? İyisin. Hem çocuklarla çalışmışlığın da var. Seviyorsun belli ki. Çocukların sınıflarında eğitmen açığımız var. Kolay alırsın işi."

O hafta içerisinde işim de oldu.

Evde her şey... Aynıydı. Neredeyse. Yeni ilişkimiz bir şeyi değiştirmemiş gibiydi. Hayatımıza alıştığımız gibi devam ediyor, Prenses 2'ye daha dikkatli bakıyorduk. Tek fark artık benim koltuktan Mark'ın yatağına terfi etmiş olmamdı. Bir de sürekli, sürekli, sürekli beni bir yerlerde durdurup öpmesi. Okulunun bitmesiyle tatili başlamıştı ve dışarı pek çıktığı yoktu. Evde sıkıldıkça bana sarıyordu ve bu genelde aşırı seviyelerde sevgi gösterisi, sürekli temas ve birlikte zaman geçirme bahanelerinden oluşuyordu. Birlikte bir film serisini bitirdikten sonra Jaemin'den o filmleri zaten izlemiş olduğunu öğrendiğimde hoşuma mı gitse yoksa dalga mı geçsem bilemedim.

Neyse ki ilk birkaç hafta hıncını aldıktan sonra bu biraz sakinleşti ve aşırı olmayan, tatlı seviyelere indi. Şimdilerde en sevdiğimiz aktivite Mark'ın tek kişilik yatağında yazın sıcağından birbirimizi pişirmeden, minimal temasla kitap okumak ya da telefonda takılmaktı. Geceleriyse bunalıp birbirimizden uzaklaşmaya çalışmamız zırt pırt uyanmalara sebep oluyordu. Sonra bir gece Mark yere kapaklandı. Sabahında çift kişilik bir yatak sipariş ettik.

Evin içindeki bu bazen bunaltıcı seviyede sarmaş dolaşlığı dışarı adım attığımız saniyede yok oluyordu. Başta biraz şok oldum. İnsan içinde sarıldığımda beni uzaklaştırdığında bir an kırılacak gibi hissettim. Ama sonrasında onunla uğraşmak o kadar komik geldi ki, sırf sinir olsun diye milletin içinde sırnaşmak hobilerim arasında birinci sıralara yerleşti.

Evimin neredeyse her şeyi huzur ve güven veriyordu ilk kez. Neredeyse. Bulunduğu sokak, sokaktaki belirli bir diğer evin sakinleri ve onlarla karşılaşma endişesi her dışarı çıktığımda beni biraz geriyordu. Bazenleri gözlerim o yöne kayıyordu. Bir kere bile aramamıştı annem. Jaemin'den duyduğum kadarıyla fazlasıyla üzgündü, ama hakkımda konuşmuyordu bile artık. Kaçıp gitmemi her nasıl olduysa kişisel algılamıştı. Ona kendimi açıklayacak gücü kendimde bulamıyordum. Jaemin'in de onlarla ilişiği kesildi zaten sonra. Onun ailesiyle de konuşmamaya başladılar. Bu yüzden bir gün evin önünden geçerken yine farkında olmadan o yöne baktığımda perdeleri görememem beklenmedikti. Sokakta geriye doğru gidip içeri baktım ve sadece perdelerin değil, hiçbir eşyanın olmadığını gördüm.

dudaklarından dökülmeyecek kelimeler ve bir avuç papatya | markhyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin